Daha önceki yıllarda Mahsenli Ali Efendi ile ilgili çalışmalarımız olmuştu. O yazılarımızı okuyanların hatırlayacağı üzere Kıbrıs Barış Harekâtında Ali Efendi’nin kerametine şahit olan Pilot Yüzbaşı Doğan Bey, savaştan sonra Mahsenli’ye, Ali Efendiyi ziyarete gider. Mahsenli’ye gitmek için Yerköy’e uğrayan Doğan Bey orada Mahsenli Ali Efendi’yi nasıl bulabileceğini sorar. Sorduğu kişiler kendisini orada manifaturacılık yapan ve aynı zamanda şeyhin halifesi olan bir zata yönlendirirler. O zat, Kırşehir Çiçekdağı Büyükteflek Köyü nüfusuna kayıtlı olduğu halde Yerköy’de manifaturacılık yapan Muhammed Sıddık Haşimi’den başkası değildir.
Yüzbaşı Doğan Bey sayesinde haberdar olduğum Sıddık Haşimi’yi araştırmaya, başladım. Yozgat ve çevresiyle alakalı kitaplar başta olmak üzere ulaşabildiğim tüm kaynaklara göz attım ancak işime yarar hiçbir bilgiye ulaşamadım. En sonunda o yöreyle ilgili çalışmaları bulunan bir yazara ulaştım. O da bu zatı ilk defa duyduğunu söyledi.
Yerköy’de tanıdık dostlarım vardı. Hem onları hem de Yerköy Belediyesini aradım. Garipti ki Sıddık Efendi’yi bilen çıkmadı. Fakat aramaktan, vazgeçmedim. Uzun süre araştırmalarıma devam ettim.
Sıddık Haşimi Efendi
Sıddık Haşimi 1912 yılında Kırşehir’in Çiçekdağı ilçesine bağlı Büyükteflek Köyünde doğdu. Dedesi Sıddık Efendi Küreciyan Türkmen aşiretine bağlı Sıddıklar sülalesinden ilim irfan ehli bir zattır. Babaannesi Meryem Hanım’da Karakeçili Türkmen aşiretinden çevresinde veli olarak tanınan ulemadan Hamza Efendi adında bir zatın torunudur. Annesi Esme Hanım’da Sarı Saltık Gazi soyundan gelen Mamalu Türkmen aşiretine bağlı Mamalu Osman Efendi’nin torunlarındandır. Babası Bekir Efendi hakeza… O da çevresinde hem ilim ve ahlak cihetiyle, hem de cömertlik ve mertlik cihetiyle parmakla gösterilen bir zattır. Aynı zamanda köyün kethüdası olan babası Bekir Efendi, çok genç yaşta eşkıyalar tarafından şehid edilir. Sıddık Haşimi Efendi henüz dokuz yaşındadır.
Sıddık Haşimi’nin Kayseri’ye, medreseye ilim öğrenmek için gittiği birkaç yılı saymazsak çocukluğu ve ilk gençlik devresi Büyükteflek köyünde kardeşleriyle bir arada geçti. Medrese tahsilinden sonra Mahsenli’ye giderek Ali Efendi (ks)’ye intisap eder. Ali Efendi onu, sülukunu tamamladıktan sonra irşatla Yerköy’e gönderir. Burada Sanayi Camii’nde fahri imamlık yapan Sıddık Haşimi Efendi ömrünün sonuna kadar irşad hizmetlerinde bulunur. Geçimini Yerköy’de açtığı manifatura dükkânından sağlar.
Babası
Sıddık Haşimi’nin babası Bekir Efendi, 1870 yılında, Büyükteflek olan köyünde doğdu. Soyu Hazreti Peygambere dayanmakta olup seyittir.
Bekir Efendi’nin babası ve dedeleri Küreciyan Türkmen aşiretinin Sıddıklı Obası’nın Sarı Çoban Cemaatine bağlı Sıddıklar sülalesindendir. Anneleri Meryem Hanım ise Karakeçili
Türkmen Aşireti’nden zamanının kutbu azamı olarak bilinen Şeyh Hamza-yı Veli’nin torunlarındandır.
Bekir Efendi, iki evlilik yapar. İlk hanımı vefat edince, ikinci evliliğini köylüsü Esme Hanım ile yapar. Esme hanım, Seyyid Ebul Kasım Saltık tarafından kurulan Saltuklu Türk Beyliği’nden gelen Mamalu Türkmen Aşireti’ne mensup Mamalu Osman Efendi’nin torunlarından Ali Efendi ile Eşe Hanım’ın kızıdır.
Bekir Efendi ile Esme Hanımın evliliğinden Muhammed Haşim (1904-1958 ), Hüseyin Hüsnü (1909-1979), Muhammed Sıddık Haşimi (1912-1988), Süleyman Sırrı (1917-1995), Mehmed Emin (1919-2001), Hanefi ve Nuriye (1923-1986) isminde yedi çocuk dünyaya gelir.
Bekir Efendi, Osmanlı’nın zayıfladığı, dört bir taraftan çetelerin ve eşkıyaların halkı bezdirdiği bir zamanda yaşar. Kendisi de Büyükteflek Köyünün kethüdasıdır. Kethüda köyde, devlet adına her türlü işlemi yapmaya muktedir kişidir, bir bakıma devletin gözü kulağıdır. Bekir Efendi’de bu görevini hakkıyla ifa eden bir kethüdadır. Halkı her daim uyarmakta, dağlarda gezen eşkıyalara karşı dikkatli olmalarını, mallarını-mülklerini onlara kaptırmamalarını söyler. Onun köylüleri koruyan bu dik duruşundan hazzetmeyen eşkıyalar kendisine karşı kin ve intikamla dolarlar.
5 Ekim 1921 tarihinde Çiçekdağı’ndan dönerken Büyükteflek kırsalında önünü bir grup eşkıya keser. Bekir Efendi onları görür görmez öldürüleceğini anlar. Kendilerinden iki rekât namaz kılmak için izin ister, izin verilmez. Bunun üzerine kendisi namaza durur. Alnı secdedeyken eşkıyalar başını taşla ezerek şehid ederler. Ruhu şad olsun inşallah.
Tahsili
Bekir Efendi henüz hayattayken çocuklarının iyi bir eğitim görmeleri için yoğun çaba sarf eder. Bu çabaların arasında özel hoca tutmak bile vardır. Fakat ömrü yetmez. Onun yapamadıklarını vefatından sonra eşi Esme Hanım yapar. Bu çabaların sonucu olarak tüm çocukları okuyarak iş güç sahibi olur. Haşim Efendi, Hüseyin Hüsnü Efendi, Süleyman Sırrı Efendi ve Hanifi Efendi devlet memuru olurlar. Muhammed Sıddık Haşimi fahri imam olur, Mehmed Emin Efendi’de yıllarca köyde muhtarlık yapar.
Sıddık Haşimi Efendi, küçüklüğünden beri ilme meraklı bir çocuktur. İlk eğitimini köyünde aldıktan sonra Kayseri’ye giderek oralardaki medreselerden aklî ve şerî ilimler tahsil eder. Daha sonraları memur olan diğer kardeşleri gibi Büyükteflek Köyü’nden ayrılarak önce Çiçekdağı’na, sonra da temelli olarak kalacağı Yozgat’ın Yerköy ilçesine yerleşir. Klasik Osmanlıca’yı günlük yaşamında kullanabilecek kadar iyi öğrenen Sıddık Haşimi Efendi Arapça’yı da Yerköy’de ‘Şekerci Hoca’ olarak bilinen Şemseddin Efendi’den öğrenir.
Yerköy’de uzun seneler başta Sanayi Camiî olmak üzere, birçok camide fahri imam hatiplik görevini icra eden Sıddık Haşimi Efendi derin bilgisi, etkileyici hitabeti, geniş ufku ve bitmez şevki ile her daim insanların arasını bulan, dargınları barıştıran ve sözü dinlenen bir zat olmuştur. Bu kuşatıcı sevgi ve şefkatten dolayı hem çevredeki Sünni köylerde, hem de Alevi köylerinde çok sevilir, sayılır ve sözü dinlenilirdi.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda, sevkiyat nedeniyle Yerköy’den geçen ve bir süre Yerköy istasyonunda duraklayan askerlere, tankın üzerine çıkarak irticalen yaptığı konuşma meşhurdur. Konuşması bitince herkes gözyaşlarına boğulur.
O her zaman halkın yanında, halkla iç içe yaşayan bir âlimdi. Küsleri, dargınları barıştırır, bekârları evlendirir, evsizlere ev, işsizlere iş bulmaya çalışırdı. Bunların yanı sıra sayısız cami, köprü, mescid, çeşme yine onun destekleriyle faaliyete geçmiştir.
İntisabı
Sıddık Haşimi Efendi medrese tahsilinden sonra 1930’lu yılların başında, o dönemlerde Çiçekdağı’na bağlı bir köy olan Mahsenli’de yaşayan ve insanları irşad etmekle görevli bulunan Ali Efendi’ye intisap eder.
Mahsenli Ali Efendi, kısa sürede sevgisini kazanıp manevi teveccühüne mazhar olan Sıddık Haşimi’ye hilafet verip Yerköy ve Çiçekdağı civarında irşad için görevlendirir. Hilafetle görevlendirildikten sonra da düzenli olarak Mahsenli’ye gidip gelir, hocasıyla olan irtibatını devam ettirir.
Mahsenli Ali Efendi, 1951 yılında vefat edince halkanın başına Köprücü Hacı Mustafa Efendi geçer. 1986 yılında Köprücü Hoca vefat edince postnişinlik görevi Sıddık Haşimi Efendi’ye geçer. İki sene kadar bu manevi görevi ifa ettiler.
Vefatı
Sıddık Haşimi Efendi’nin vefat ettiği tarihte oğlu Muzaffer Efendi Viyana’da ikamet etmektedir. Evinde oturduğu sırada duvarda asılı olan tablo şırrraak diye yere düşer. Tabloyu kaldırdığında üzerinde babasının her gittiği cenazede okuyup cemaate tefsir ettiği Bakara suresinin 151 ile 156. ayetlerinin yazılı olduğunu görür:
“Elleżîne iżâ esâbet-hum musîbetun kâlû innâ lillâhi ve-innâ ileyhi râci’ûn”
“Onlara bir musibet geldiğinde: “Biz Allah’tan geldik ve o’na döneceğiz” derler.
Tabloyu yerden kaldırıp duvara asan Muzaffer Efendi’nin telefonu çalar. Arayan küçük kardeşi Necati’dir. Gözyaşları arasında acı haberi verir. Takvimler 16 Kasım 1988’i göstermektedir.
Ruhu şad olsun bu olaydan yaklaşık bir hafta sonra, 16 Kasım 1988 tarihinde Yerköy’de vefat eder. Yerköy şehir mezarlığındaki aile kabristanında sırlanır. Vefatını haber alan Çiçekdağı eski müftülerinden Hasan Basri Efendi:
“Yerköy, Yerköy olalı böyle bir Allah dostu görmedi” demekten kendini alamaz.