Bir ülke.
Bir coğrafya.
Bir kent.
Bir ömür.
Siyasal.
Toplumsal.
Liyakat adına ne varsa.
Bilime yüz dönmeden.
Vicdanı yok saymadan.
Kanun ve yasaları yüceltmeden.
İnsanı bataklıkta açmaya zorlanan.
Bir çiçek yerine koymadan.
Bu ülkede insanca yaşamı.
Göz göre göre ellerimizden koparıp alanlara karşı.
Mücadeleleri keserek.
Susarak.
Sinerek.
Yakamıza bir hakmış, kadermiş gibi yapışan.
Bu rezil gerçeği kabul ederek olmuyor!
Paranın vicdanın kantarında tartılarak.
Hayat denen yüceliğin.
Önüne koyduğumuz bu ağırlığa.
Hiç bir coğrafya.
Hiç bir kent.
Hiç bir ömür.
Dayanmıyor değil mi?
Saçımı başımı yola yola.
Gözlerim kan çanağı.
Bir kez olsun kendimi düşünmeden.
Yıllardır ömrümü uğruna verdiğim.
Adaletin, hukukun ve vicdanın.
Beton yığınları altında kalışını.
Böyle zehir bir acıda.
Öfkesiz, isyansız, sövgüsüz.
Dün için olmadı.
Bugün için yine haklı.
Yarın için.
Bir köşede oturup izlemek olmuyor.
Biraz demir yığını işte.
Bir kaç M3 beton.
Son model arabalar.
Talanın metalik oyuncaklarını.
Edinmek için her evresinde.
Yarınları unuttuğumuz.
Aşk, emek, mücadele kokan.
Böyle sefil bir ceset gibi.
Yatmamalıydı ömrümüz.
Suçluyuz.
Hepimiz.
Anlamanın, anlatmanın.
Anlamamanın, anlatamanın enkazı altında.
Yalayarak kredi kartlarını.
İpekten kravatlarla yalanlar kusarak.
Makamların şapşalı.
Şapşalların el-eteği olmanın.
Kusurudur her biri.
Etinden, iskeletinden, ruhundan çalınan.
Fukara bir ömür.
Bütün koşul ve kasırgalarda.
Hünerle.
Aşkın korkuya.
Hasretin çığlığa.
Umudun ölüme devrildiği bu enkazdan.
Dimdik ayakta durmuyor.
Kolonsuz olmuyor.
Ağırlığı bataklığa çökmüş.
Bunca ölüm.
Kimsesizlik.
Yok sayılma.
Travması karşısında.
Darmadağın.
Yaralıdır hayat.
Ve kolon
Hayata bakış açımızdır!