Güncele ilişkin yazmak benim tarzım değil. Kısır, güncel, yerel, politik tartışmalara taraf değilim. Bu tür tartışmalar ilgimi çekmiyor. Ancak; bu kuralımı kültürel etkinlikler ve yaşadığım kent söz konusu olduğunda bozabilirim. Bu bir övgü veya yergi yazısı olmayıp, tespit ve uyarı yazısıdır. Okuyucunun ve yetkililerin bu açıdan değerlendirmelerini dilerim. Amacım, bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek, o tadı birlikte tatmak, tattırmaktır.
Belediyenin; özellikle, pandemi yasakları sonrası başlattığı ve büyük emeklerle gerçekleştirdiği söyleşiler, imza günleri, konserler, tiyatro gösterileri gibi kültürel etkinliklerini özenle takip ediyor, düzenleyicilerini içtenlikle kutluyorum. Kentin bileşenlerinin eleştirileriyle birlikte katkılarını bekliyor, önemsiyorum.
Altı ay arayla kentimizde ikinci kitap fuarı düzenlendi. Dışarıdan bakanlar için basit gibi görünen bu tür organizasyonlar uzun, yorucu bir çalışma ve emek gerektiriyor.
13-22 Mayıs 2022 tarihleri arasında Kırşehir belediyesi tarafından “Kitap Günleri” adında ikinci organizasyon yapıldı. 50 yazar ve 200 yayınevinin katılımıyla gerçekleşen etkinlik son yıllarda gerçekleşen en kapsamlı çalışmaydı.
Fuarlar öncelikle; yazar okuyucu, kitap okuyucu buluşmasını sağlamayı amaçlar. Bozkırın ortasına açılan çiçek misali bu amacına büyük ölçüde ulaştığını düşünüyorum. Dünya görüşleri birbirinden farklı yazar ve düşüncelerin ortak bir atmosferde kitlelerle buluşmasını önemsiyorum.
Eğitim seviyesinin yüksek olduğu söylenen kentimizde okurun düşük olması düşündürücüdür. Eğitimli insan çok yönlü olmak zorundadır. Edebiyat ve sanatla beslenmeli. Ruhunu zenginleştirmeli, empati duygusunu geliştirmelidir. Eğitimli insan seçici olandır. Ancak; izlenimlerim beni bu konuda hayal kırıklığına uğratıyor. Kentin eğitimli, elit kesimini fuarda görme şansımız olmadı. Bireysel katılımları ise yetersizdi.
Yazarların söyleşileri katılım açısından hüsran olmasa da hayal kırıklığı yarattı. Farklı düşüncedeki yazarlarla birebir temaslarda yetersiz kalındı. Her akşam kara camdan izleyip, dinlediklerimizi canlı olarak dinlemek insanımıza çekici gelmedi.
Aslında insanımıza hiçbir şey çekici gelmiyor. Kendi küçük dünyasında yarattığı ben merkezli kişiliğiyle sürekli şikâyetçi olan, sürekli yakınan, sürekli eleştiren karakteristik bir özelliğe bürünmüş olup; çözüm ve bedel konusunda parmağını oynatma gereği duymuyor. Bulunduğu konumdan ahkâm kesmeyi seven, sürekli kurtarıcılar arayan, kendisini kurtarıcılardan kurtarmayan karışık bir ruh hali…
Programlarında ülke kültürüne ilişkin öneriler, modeller ve çözümler olduğunu var saydığım siyasal partilerin yerel temsilcilerini göremedik. Sendika ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin büyük bir kısmı da buhar olmuşlardı. Sanırım kentin kültürel gelişimi konusunda söyleyecekleri yok. Ancak; ülkeyi ve kenti yönetme konusunda çok iddialılar. Ben, ciddi bulmuyorum.
Belediye konukevi –konağı– ihtiyacı bir kez daha bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı. Gelen konukların ağırlanacağı, kentimizin tarihi dokusuyla uyuşan ve yansıtan konağın bünyesinde oluşturulacak kent müzesiyle birlikte kentin tanıtımına pozitif yönde çok katkı sağlayacağına inanıyorum.
Belediye’nin her öğrenciye bir kumbara projesiyle hem tasarrufu, hem de kitap fuarlarında kitap almalarını teşvik etmesi önemlidir. Umarım gelecek fuar öncesi böylesi bir çalışma yapılır.
Okulların katılımı yetersizdi. Eğitimi yönetenlerin bu konuda kendilerini sorumlu hissederek gereken desteği vermeleri gerekir. Bunu bir lütuf olarak değil bir zorunluluk olarak görmelidirler. Örencilerin yazarlarla tanışması, söyleşilerini dinlemesi, kitaplara dokunması, okuma sevgisini arttıracak, zevkini tattıracak, alışkanlığa dönüşecektir.
Korkmayın türkü çığıranlarla, kitap yazanlardan. Yanlarına oturun, dinleyin. Onlardan insanlığa sadece ışık saçılır, kötülük gelmez.
Yerel diye tabir edilen yazar ve sanatçılar için özel bir katkı sunulmalı, itina gösterilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu kentte yaşayan, bu kentin sorunlarıyla dertlenen, öneriler sunan, katkı yapmaya çalışan yazarların, sanatçılarına ayrıcalık gibi görünmekle birlikte özen, katkı çok görülmemelidir. Afişlerde, tanıtımlarda onlara da yer verilmeli, onların kendilerini ifade etmelerine olanak sağlanmalıdır. Kentimizin zenginlikleri, kültür elçileri olarak değerlendirilmeliler.
Organizasyonun yetersizliklerini eleştirebilmeniz için öncelikle katılımınız ve katkı sunmanız gereklidir. Havanda su dövmekten, hariçten gazel okumaktan vazgeçin. Katılın, yaşayın sonra da eleştiri ve çözüm önerilerinizi sunun…
Kültürel etkinliklerin kent insanına nefes aldıracağına, farkındalık yaratacağına, bağnaz, tutucu düşüncelerden uzaklaşmaya, kentin tanıtımına katkı sunacağına inanıyorum.
“Gölge etmeyin” başka ihsan istemiyorum.
Düzenleyicileri, katkı sunanları, emeği geçenleri kutluyorum.