Kırşehir ile ilgili bir bilgiye ulaşmak isteyen önce Kırşehir Valiliğinin resmi Web sitesine başvurur. Ama ne kadar doğru bilgiye ulaşır orası tartışmaya açık. Çünkü bu resmi web sitesinde birçok kez çeşitli vesilelerle dile getirdiğim, ancak bir türlü değişmeyen şu bilgiler yer alıyor:
“Kırşehir tarihi, Hititler dönemi ile anılmaya başlar.” Bu yanlış. Çünkü Kırşehir’in merkezinde “Kale” denilen yığma höyüğün mevcudiyeti, buranın eski bir yerleşim yeri olduğunu gösterir. Kalede yapılan kazılarda Bronz ve Demir çağlarıyla Hitit, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemine dair buluntulara rastlanmaktadır. Dolayısıyla yöre Hitit öncesinde de yerleşime tabi olmuştur. Fakat, ilin adının o zaman ne olduğu henüz bilinmemektedir.
“İlin bir ara Aquae Saravenas adıyla (MÖ 2.yy.) bilindiği anlaşılmıştır.” Bu bilgi de kesin değil. Çünkü en eski coğrafyacılardan Kiepert’in haritasında söz konusu “Aquae Seravernas”ın yeri kesin değildir. “Su şehri” anlamına gelen bu yer, büyük ihtimalle bugün “Terme” nin bulunduğu yer veya Karakurt kaplıcalarının bulunduğu Karalar köyüdür.
“Önceleri Makissos (Macissus) adıyla anılan kent, İmparator I. Jüstinianos devrinde (527-568) yeniden kurulmuş ve Jüstinianopolis diye anılmaya başlamıştır.” Bu da yanlış. Çünkü “Macissos” bir kentin değil, bir bölgenin adıdır ve bu bölge Kızılırmak yayının doğusunu içine alır. Jüstianapolis adına gelince, bu yer, bugün Kırşehir merkezinin güneyinde kalan, bugün “Koru” dediğimiz mevkidedir. Burada küçük bir Roma kenti mevcutken, atalarımızın bölgeyi fethinden sonra terk edilmiştir. Şimdi kalıntısı bile mevcut değildir.
Bu arada şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Türkler bir kente ya da kaleye geldiklerinde orayı almadan önce üç teklifte bulunurlar. “1. Kaleyi bize teslim edin, bizim tebamız olun, verginizi vererek yaşamaya devam edin. 2. Kaleyi bize teslim edin. Malınızı alıp kaleyi terk edin. Can ve mal güvenliğinize dokunulmayacaktır. 3. Eğer direnirseniz, kılıç zoruyla kaleyi alırız ve üç gün yağmalarız.” İşte bu teklife göre zaten küçük ve harap olan kale teslim edilmiş, halkına dokunulmamıştır. Halkı da zamanla batıya göç etmiştir. Türkler de bunun üzerine bu kentin kuzeyinde, bir çeyrek mesafede (yaklaşık 1,5 km) kendi kentlerini inşa etmişlerdir ki burası Kale Höyük çevresindeki bugünkü Kırşehir kent merkezidir.
Bir başka ifade daha: “Uçsuz bucaksız kırın ortasında yükselen bu kente Türkler "Kır şehri" adını vermişlerdir. Kır şehri zamanla halk dilinde "Kırşehir" oldu. Bu gün bile bazı köylerinde yaşayan halk, burasını Kır şehri diye anar. Kırşehir ismi Türkçedir. Kısmen doğru. Bugün bile yöre halkı kentimize Kırşehri der. Ama Kır Şehri adı ile ilgili “Uçsuz bucaksız kırın ortasında yükselen bu kente Türkler "Kır şehri" adını vermişlerdir.” İşte yanlışlık burada. Çünkü yöreyi fetheden Kutalmış oğlu Süleyman Bey, çağıl çağıl akan bir ırmağın suladığı bu vadideki yeşilliği, eşsiz doğayı görünce buranın tam yaşanacak bir yer olduğuna karar veriyor. Burada bir kent kurulmasını emrediyor. Ve bu kentin adına yeşillik oluşundan dolayı “Kır Şehri” adı veriliyor.
Kırşehir kelimesinin anlamı, bugün birçok kimsenin zannettiği biçimiyle “bozkırda yer alan bir kent” değildir. Çeşitli sözlüklere bakıldığında, coğrafî terim olarak “kır” kelimesinin şu anlamlara geldiği görülür:
Kır: Kır, basık dağ, açık yer. (Divanü Lugati’t-Türk, C. I, s. 324)
Kır: Meskûn olmayan yer, şehir veya köy dışı. Ar. Sahrâ. Kıra çıkmak, kırlarda gezmek. (TDK Türkçe Sözlük)
Kırşehir halk etimolojisinde de, “kır” kelimesinin yukarıdaki mânâlarından da anlaşılacağı üzere, “step”, “bozkır” değil, “yeşillik, açık alan” mânâsında kullanıldığı görüşü hâkimdir. Yaşı benim gibi altmışı geçmiş olanlar çok iyi bilirler ki, Kale’ye çıktığımızda, ağaçlardan dolayı en yakındaki evler dışında hiçbir yapı görülmezdi. Her taraf bağ ve bahçelerle yemyeşildi. Her yerden sular kaynar, dereler akardı.
Gelelim en komik olan ifadeye: “Bir rivayete göre de Timur'un Anadolu'ya gelişinde kendisine karşı koyan burada yaşayan halkı göstererek "kırın şehri" dediği, daha sonra bunun Kır şehri olarak değiştiği ve bu günkü ismini aldığı da söylenmektedir” Bu ifade Kırşehir Valiliğinin resmi sitesine yakışmıyor. Çünkü orada en doğru ve bilimsel bilgilerin yer alması gerekir. Resmiyetin rivayetle işi olmamalı.
İşin doğrusuna gelince, yukarıda da belirttiğim gibi, yöre 1071 yılından sonra fethedildikten sonra burada kent kuruluyor ve adına “Kır Şehri” deniyor. Peki Timur Anadolu’ya ne zaman geliyor? Tabii ki 1400 yılında. Yani Kır Şehri adı verildikten yaklaşık 330 yıl sonra. Nasıl “Kırın şehri!” diyebilir ve şehrin adı “Kırşehir” olur. Akla mantığa sığmayan bir tevatür.
Sayın valimizden, bir Kırşehirli olarak rica ediyorum. Lütfen bu yanlışlığa bir son verdiriniz. En doğru bilgilerin halkın bilgisine sunulması için emir veriniz. Bu konuda her türlü dokümanı vermeye hazırım.
Not: Gelecek hafta Kırşehir adı üzerinde durmaya devam edeceğim.