Mazisi olan sokaklardan geçerken adımların yavaşlarmış..?

-Nasıl hissediyorsun !?

der ya doktor.

Ki böyle başlar psikolog lafları...

Nasıl olunur?

Ruhsuz

Köksüz

Öksüz ...

Kolsuz elbise dervişe yakışır!?

Hayat alışkanlıklar etrafında döner.

Aç - susuz ve çarıksız.

Euzu besmele çekerek ;

Taşlanmış Şeytan’ın ve onun ins ve cinden dostları ve yerli işbirlikçilerinin şerrinden Allaha sığınılır.

Dualar hitab olur;

Aman dikkat et der Uluğ Beyler büyüğü;

Her köşe başında bir şeytan, İnsanoğlunu avlamak için bekliyor...

Sonra kulak veririz Cemal Süreya'ya;

Kimse benimle oynamıyor diyen çocuk!

Sen büyü hele, bak ne oyunlar oynayacaklar seninle.

Her günün bir Eylül olur.

Baharsız solarsın...

Ve her gazelin bir hikâyesi varmış mevsime yerleşen.

Ağustos'ta cır cır böceklerinin şarkısıymış söylenen..!

Derler ama bitmez ki;

Baharda filiz verenlerle güz mevsiminde solanların çağrıştırdıkları.

Eylül, mahsun gelir habersiz

Döner Eylül Ekime

Mahsulün umududur Ekim.

Bizde misafir, sen Ekim de kal.

Kulağına eğilip “sil baştan” diye fısıldar.

Sen

Elini tut ekimin

Bizim olsun.

Bozlaktır senin mırıldandığın, yürekler söylesin her an.

Dört mevsim Ekim.

Günler kısalır geceler uzar.

Bir yıldız kayar karanlıkta dilek tutarsın.

Gerçek olur belki kimbilir.

Belki de sahiden iyi gelir sana;

Evvelim de başlayan ahirinde bestem Ekim.

Bir aforizma olur Ekim;

"Sen kör, bense sağır ve dilsiz."

O halde elini ver ki, birbirimizin farkına varalım.

Sessiz erdemdir Ekim.

Ekim tutar eli

Gün sabah ise

Aylar Ekim...

Bırakmam  adını

İçindeki iklim neyse yaşadığın mevsim odur...

Ekim

Eker...

Ekim

29 Ekim olur.