-Kandım, aldandım dünyanın renklerine ama güzelliklerine, tadına kanamadım daha.-
Cahildim evet, güzeldi bana gördüklerim, iyiydi hep yaşadıklarım,hoştu hayatımın bütün renkleri.
Annem güzeldi, iyiydi, sıcacık kucaktı; kardeşlerim, yakınlarım, arkadaşlarım sevgiliydi, canımdan bir candı.
Güneşin sıcağı ağaçların gölgesi, yaprakların, otların yeşili, elmanın kırmızılığı, karın, bulutların beyazlığı, göğün maviliği, ayın ışığı, uzak yıldızların parlayışı... hepsi o güzel dünyamda hayatımın ışıltıları, güzel renkleriydi.
Bahar günlerinin ışıl ışıl güneşi, cıvıl cıvıl sesleri, tandırda pişirilen yufka ekmeğin etrafı saran kokusu, peynirin, yumurtanın, soğanın, domatesin ağzımda, damağımda kalan tadıydı, çocukluğumun unutulmaz güzellikleriydi kandığım.
Sokakların tanıdık, sevecen yüzleri, evlerin, balkonların, pencerelerin ay yüzlü, güzel gözlü kızları, çarşının albenisi, fırınlardan buğulu sıcak ekmek, pide kokusu, lokantaların iştah kabartan yemekleri, sinema önlerinin şen müzikleri, filmlerin başka dünyalara götüren büyüsü... Aldandım Neşet Ustam, ben çocuktum kandım masalsı dünyanın tüm güzelliklerine.
Sonra, gençlik başımda duman...
Sonra başka heyecanlar, başka rüyalar, umutlar, aşklar...
Hayale aldanmalar...
Başka diyarlar; dostluklar, arkadaşlıklar, yeni bir dünyayı, başka bir hayatı arzulamalar. Anlam ve büyük fikir arayışları, anlamanın, yeni düşüncelerin peşinde yürümeler...
Başka iklimler; denizler ,dağlar, ormanlar, karlar, köyler, okula küçük kalpleriyle büyük sevgiler taşıyan çocuklar, öğrenciler...
Bir umudun, iyiliğin, beraberliğin, dayanışmanın, özgürlüğün, eşitliğin rüyasına kandım; cahil değildim, inandım Ustam.
Evelim, ahirim, balım zehirim, batınım zahirim, can yıkıp gönül kırmayan güzel ömrüm,
"dörtnal giden atın köpüklü boynuna yatıp" geçip gidiyorsun bu güzelim dünyadan...
"Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!
Akar suyun sesi dindi.
Gölgeler gölgelendi
renkler silindi.
Siyah örtüler indi
mavi gözlerine..."
....
Gönlüm inanmıyor yaşlandığıma, ölüme de... Ölüm bizden uzak olsun dostlarım.