Yetim kalmış bir yavru gibi...
Buz tutsa gökyüzü, binalar, tanklar, bombalar donsa şimdi, hemen şimdi donsa topraklar.
Bir bahara uyansa insanlık.
Erise buzullar...
Çözülse katılıklar, bütün canilikler akıp gitse kendi dehlizlerine.
Patlayan ağır bombardıman gürültüsünden değil de, neşe içinde civildasa gökyüzünde panikleyen kuşlar.
Şok yaşayan çocuklar ölüm korkusundan değil de aslında yaşama sevinci ile koşup oynasa sokaklarda ...
Vah ki vahhh...
Bazen yükler fazla ağır
gelir insana...
Kâh;
Kerkük sokaklarında ağıtlar, lime lime etti yüreğimizi.
Kâh;
Kırım kırılır...
Soykırımın İstasyondaki kan lekeleri.
Unutulanları hatırlattılar.
Doğu Türkistan çadırında ilmik ilmik dökülen gözyaşları...
Öz Yurdunda feryatlar gayri meşru, işgaller meşru!?
Mazlumların halinden mazlumlar anlar.
Elbette yük çok ağır.
Bilmiyorum sanma.
Biliyorum ki;
Ömrünce taşıdığın yük yarı yolda bırakılmaz.
Çünkü Dünya bu zulme dur demek yerine alkış tutuyor...
Bu sebeple unutmadan, affetmeden, vicdansızların insafına kalmadan yola devam edilmeli...
Ne demeli?
Gönül yorgunluğu bu olsa gerek.
Bu olsa gerek;
Ölüm hayatın en büyük gerçeği.
Fakat gözyaşları kuruyor. Ağlamayı unutuyoruz...
Okulda öğrenci, yoldaki şoför, bağdaki çiftçi, okuldaki öğretmen, hastanedeki doktor. Parktaki çocuk. Salondaki sporcu. Pazardaki sebzeci, meyveci, emeklisi, çalışanı...
Derin bir nefes al ve düşün!!!
İnsanlığın kendini aldatışından söz ediyorum.
Bunun matematiği yok.
Gözlerinizi yumup olup bitenlerin bizim başımıza geldiğini bir düşünün.
Hey metroda kulağında kulaklığı güvenle işine giden kardeş!
Hey evinde huzurla oturan anne!
Hey tek derdi geçer not almak olan üniversiteli...
Bugün bu olanlar, Türk dünyasında, Gazze’de, Ramallah’ta, Kudüs’te senelerdir dinmeyen göz yaşlarının, ağlayan çocukların, mazlum annelerin feryadının gök gürültüsü...
Hangisine göz yaşı yetiştirelim!?
Artık cana tak etti.
Dedeler kaybedildi,
Babalar kaybedildi,
Anneler kaybedildi,
Kadınlar, kocalarını, çocuklarını kaybetti.
Aşklarını kaybettiler.
Namusları kaybedildi.
İnsanlıktan umutlarını kaybettiler...
Ve Dünya hep sessiz kaldı...
Kala kaldılar;
Yetim kalmış bir yavru gibi...
Şimdi bu mazlum ve masumların imanlarından başka kaybedecek hiçbir şeyleri kalmadı.
Neticede;
Bu ay Cumhuriyetimizin 100. Kuruluş yıldönümünü kutlayacağız, Filistin’de ve Türk dünyasında yaşananlar bizlere ibret olmalıdır.
Bu yaşananlara bakıp Cumhuriyet’in bize kazandırdıklarının kıymetini anlamalı, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Cumhuriyetimizi kuran kahramanlara ne kadar çok şey borçlu olduğumuzu bir kere daha idrak etmeliyiz.