Gerçeklikten uzaklaşıyoruz. Birisi barıştan bahsediyorsa savaş geliyor. Kardeşlikten bahsediyorsa ayrışma hızlanıyor. İnsanlar kendini güvende hissetmiyor. Artık parti tabanlarına bayi muamelesi yapan politik anlayışın kalkması lazım. Yoksa kopuş hızlanacak. Adaylığa atananların ben seçilmişim demeleri sadece şekli bir argümandır. Mevcut sistem insan haysiyetine aykırıdır. Her insan haysiyetine aykırı olan sistem gibi eninde sonunda çökecektir.
Kendimizi aldatmasını çok iyi biliyoruz. Zira ülkece akıl tutulması yaşıyoruz. Sürekli tuhaf gündemlerle uğraşıyoruz. Her tartışma ne kadar eğitimsiz olduğumuzu, ülke olarak provokasyona ne kadar müsait olduğumuzu ortaya koyuyor. Sadece gerçek sorunlara odaklanmalıyız. Yoksa geleceğimiz de yok…
Ortam tamda bu. Böyle bir ortamda aklımızı başımızda tutmak zorundayız...
Bir vatan derdi olmalı ,Türkiye sevgisini imandan bilmeli. Bu hususta şüphe olmamalı. Samimi olunmalı. Hep kendi sesinden, kimseye benzemeye çalışmadan kendi türküsünü söylemeli.
Günümüzde böyle bir Yüreği yazılarıyla, konuşmalarıyla tanıdım.
O Nihat Genç 'ti.
Sahici bir yürekti. Yalnız kendisi olan adamdı.
Çünkü o duyguların ardında sağlam bir tarih bilgisi, derin bir sanat zevki ve keskin bir analiz yeteneği vardı.
Bazı insanlar hatıradır...
"Şu, bütün hayata kuvvet veren. Tüm ormanı kucaklayan, şu arkası karanlık ağaçların yanına, usulca girebilsem. Şu zırva dünyadan kurtulup, karanlıklara gömülü köyün ardındaki ormanların içine... Kuşlar geliyor, 'o dünyanın en güzel ağbisi, işte bak okuttu seni, öğretti sana, soylu bir mesleğin oldu, sakın ağlama!' Başka bir serinliği var ağaçların, çiğ damlaları başka, kurumuş kuş tüyleri başka, yabancısı olmadığım bir yer. Geniş bir düzlük saklıyor içinde. Orada simsiyah gözlü yorgun atlar olmalı, çok çalışmışlar, koşmuşlar, kardeşlerini, ailesini utandırmamış, aç koymamış. Yol uzuyor, meşhur laf, hayat devam ediyor diyor birileri. Arkası karanlık ağaçlarla aramda bir perde, bir cam. O kadar sildim ki bu camı... Bir gün ben bile farketmeden, dalgınlıkla kırıverip gidebilmek için; çocukluğumdan beri gölgesi sırtına yerleşmiş arkası karanlık bu ağaçların yanı başına..."
Nihat'ın Genç
(Arkası Karanlık Ağaçlar) dan bu satırlar...
Nihat Genç, sadece bir yazar değildi. Bir kavganın, bir sevdanın, bir milletin çığlığıydı. Yüreğiyle yazdı, memleket kadar derdi olan, yüreğiyle konuşandı.
Cenazesi mahşeri bir düğün topluluğu idi...
Nihat..!
- Ne zaman davetiyeleri dağıttın..?
Nihat Genç’in ölümünün oluşturduğu üzüntü iyi tahlil edilmeli. Bu üzüntü aslında bir tavrın yitirilmesine duyulan üzüntüdür. Türkiye bu sarmalından çıkması vicdanlı bir hakikate yönelmesi gerek. Hatalarımızı düzeltmek zorundayız. Geleceğe tavrımızın kalacağını bilerek yeni bir başlangıç yapmalı dünün korkusunu atmalıyız.
Türk Milleti dürüst ve namuslu bir evladını kaybetti. Nihat Genç bir Cuma günü emanetini teslim etti. Türk Milleti’nin ve bütün namuslu insanların başı sağolsun. Cenab-ı Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.