Dumanlı dumanlı, oy bizim eller

Oturup ağlasam "Delidir" derler.

Eski bir güzel türkü eşliğinde, kendimce mırıldanıyorum ;

Ne kadar kara kalem ile yazılsa da talih, her yürek kendi şarkısını söylediği gibi yüreğimizdeki hüznü zaman zaman azda olsa  bir toprağa ekiyoruz.

Toprak azizdir.

Ziyan etmez, sana ektiğini verir.

Bu üç güzellik

Azizdir

Ziyan etmez

Ektiğini verir.

Hep derler ya;

Ne ekersen onu alırsın.

Toprağın huyudur.

Ne istediğini bilen insanlar ise;

Yaradanı,

Yaradanın yolunda olanları

ve gereksizleri...

Bilmesidir.

Bu üçü de akıl edende olur ancak.

Ne kadar zihnimiz dumanlı olsa da,

hava gece yarısından, daha fazla karanlık olmuyor...

Müneccim olmaya gerek yok.

Lakin ;

Durumun duruluğu yok.

Duraklar dumanlı.

Evettt hem de çok dumanlı...

Bu dumanlı olma halidir ki;

Uyumak yada uyanık olmak bile bir bütün olarak insanlığın, bir duru anda dahi kafasını kaldırdığında güneşin aydınlığının farkında bile değil.

Her gün karşısında kendimize çeki düzen verdiğimiz ayna, geçen bahar, gelen yaz, mutlu olma olmama hali , bunları kavrayan aklımız, söyleyen dillerimiz hepsi dumanlı.

Güneş hep var.

Yağmur yağsa da

Kar yağsa da...

Sevdiklerimiz ve sevmediklerimiz ve hatta ölürcesine sevdiklerimiz yok olup gittiğinde bile güneş hep orada.

Lakin bizdeki duman hiç dağılmıyor.

Bu sebeple  hayat ölümden daha telaşlı, halbuki hiçbir şey ölümden daha uzun ömürlü değil.

Öyle bir duman hali ki etrafımız, elimizin değdiği her şey hızlıca farkına varmadan geçip gidiyor.

Tarif edilemiyor.

Söylenen söz karşılık bulmuyor.

Yapılan işler tamam olmuyor.

Dokunulan her şey tarif edemeden akıp gidiyor.

 

Bir hızlı akışın telaşı içindeyiz.

Huzur ve huzursuzluk duman içinde.

Kavrayan aklımız, söyleyen dilimiz, Dünyayı avuçlayan ellerimiz telaşlı.

Duman , mucize dolu Dünyamızı örtüyor.

Yağmur yağar mızmızlanır, kar yağar söyleniriz...

Doğanın her haline yüzümüzü ekşitir, zihnimizin dumanlı haline hiç suç bulmayız.

Akılda durmayan fikirlere, elde kalmayan dokunuşlara, tarifi yapılmayan güzelliklere zihnimizin bu dumanlı hali engel.

Oysa yağmur, sis ve hatta afetler doğanın huyu.

Körleşen gözümüz, kötüleşen halimiz ve  bu dumanlı olma durumumuz, ne olmak istiyorsak hızlı olmaya çalışma huyumuz ile kibirliliğimizin eseri.

Ne yaparsak hızla yapıyoruz, her şeyin hızla aktığının sanki duracağı telaşı içindeyiz.

Bir de buna var olan gerçeği beğenmeme kibrimizle, değersizleşen hayatımızın farkına varamayacak kadar körleşen dumanlı zihniyetimiz...

Bu yüzden İnsan, kibriyle doğaya ve kendine karşı hep nefret üretti. Ve hep dumanlı kalmayı tercih etti.

Müneccim olmaya gerek yok.

Huzursuz ve sabırsız bir halde mutlu olmayı bekliyoruz.

Lakin durumun duruluğu yok.

Dumanlı...

Gecenin karanlığı aydınlığa eriştiğinde bütün güzellikler ortaya çıktığında bir işe yaramanın, işin devamını sağlamanın ya da bir şeyin parçası olmanın gereksizliği ile dumanlı olmanın yağmayan yağmurun gereksiz bulutları gibiyiz...

Güzel bir manzara karşısında oturup, ona sırtı dönmek gibi...

Ne kadar çok yazıyor, ama ne kadar az paylaşıyoruz değil mi?

Bütün bunları hızla yapıyoruz, buna rağmen çevremizde hiçbir şeyin farkında değiliz.

Ruhumuzdaki gölge kararıyor.

Zaman sisli değil, dumanlı.

Ne anlaşılır?

Bilmiyorum.

Uzun uzun boşluğa bakıp, kedimiz Pamuk gibi mırıldanıyorum.

-Yerinde olmayan her şey zarar veriyor.

-Ne kadar iyi olursa olsun, bir yemekte ki saç kılı iştah kesiyor.

-Bir nota ait olmadığı ezgiyi bozuyor...

Bu vesileyle gelin Canlar !!!

Bu Bayram, başta adaletsiz olan her şeyi...

Kibri

Yalanı

Cehaleti

Nefreti

İhaneti... Kurban edelim.

İyi bayramlar..