Bu başlık altındaki ilk yazımızı Eylül-2011 itibariyle yazmıştık. Bu yazı ulusal basında yerini buldu.
Bunu biraz daha açmak istedik.
Aslında tarihte olmayan, maddi temelleri bulunmayan, sosyal ve kültürel hayatta görülmeyen, ekonomide, sanayide, bilim hayatında, tarımda, turizmde… bulunmayan bir hayalin tecellisinden başka bir anlama gelmeyen toplumsal dinamikleri sorun diye sunmak ve bunların terkibinden bir ayrı toplum düzeni kurmaya çalışmak gölge davranışlardan öteye gitmemiştir. Gidemez. Yaşayamaz.
Bu uydurma soruna bilim ve fikir adamı Ahmet Taner Kışlalı şu şekilde şu satırlarla temas etmektedir:
“…Yani “Kürt kökenli” yurttaşlarımıza Türkiye’de “ikinci sınıf insan” muamelesi yapılıyorsa, bazı yurttaşlarımız sırf “Kürt” oldukları için belirli görevlere gelemiyorlarsa, herkese açık olan kapılar “Kürt” kökenlilere kapanıyorsa, elbette sorun bir “Kürt sorunu”dur.
Peki öyle mi?
Devletin sunduğu hizmetlerden kamuda görev almaya ya da o görevlerde yükselmeye kadar… insanlar etnik kökenlerine göre bir ayrıma mı uğruyorlar?
Eğer “Kürt” kökenli yurttaşlarımız “ezilen bir halk” ise…
Yani ağa Türk, ırgat Kürt ise; işveren Türk, işçi Kürt ise; varlıklılar Türk, yoksullar “Kürt” ise… ya da seçenler “Kürt” seçilenler Türk ise… elbette ki bir sorun vardır.
Türkiye’de mesleklerin servetlerin paylaşımı etnik kökene göre de biz mi farkında değiliz acaba?
TBMM’deki Kürt kökenlilerin oranının, Türkiye’deki Kürt kökenlilere oranının yaklaşık iki katı olduğunu bilmeyen mi var?
Azınlık, çoğunluk, kimlik çatışması olsaydı, böyle bir sorunun Ankara, İstanbul, İzmir, Adana… gibi metropollerde ortaya çıkması gerekirdi. Sorun bir kimlik çatışmasından kaynaklansaydı.. Güneydoğu’yu terk eden yurttaşlarımızın İstanbul’a değil, yanı başlarındaki Kuzey Irak’a yani kendi kimliklerinin özerkleştiği bir coğrafyaya giderlerdi. Bu yıl sınıfımda yabancı ülkelerden gelen çok sayıda öğrenci var. Bir Bulgar Türk’ü gence sordum:
Türkiye’deki “Kürtler” ile Bulgaristan’daki Türklerin konumları arasında büyük benzerlik olduğunu savunanlar var. Örneğin ülkenizde Türk kökenliler general olabilir mi?
Güldü:
Ben askerliğimi yaptım. Türk kökenli çavuş bile yoktur!
Yok “Güneydoğu sorunu” demek “gericilikmiş”, “resmi ideoloji” yanlılığı imiş de… “Kürt sorunu” derseniz ilerici oluyormuşsunuz.
Irkçı ayrımcılık, ne zamandan beri ilericilik oluyor. Gericiliğin yobazlığın tam kendidir ırkçılık! İlericilik, toplumsal sorunların çözümü için çalışma yoludur. Bilim ve sanat yoludur. İnsancılık demektir.” (Cumhuriyet, 27.12.1996, Ahmet Taner Kışlalı)
Yobazlar tarafından katledilen bilim adamı Kışlalı’nın soruna bakışı böyle.
“Özerklik” “federasyon” gibi yaklaşımlar, “Kürt” kökenli yurttaşlarımıza elem, ıstırap, çile, eziyet ve tutsaklıktan başka bir açılım getirmez. Aynı milletin özgür ve eşit yurttaşlığından ayrılıp, köleliğe geçiş… demektir. Zenginlik yerine fukaralığı tercih etmektir. Altın gibi hayatı, çamura çevirmektir. Aşağılığı, zilleti kabul etmektir!
“Kürt kökenli” yurttaşlarımıza özgü ve özel bir sorun yoktur. Olmamıştır. Türkiye’de yaşayan, yaşamayan her yurttaşın sorunu ortaktır: İşsizlik, sosyal güvensizlik, adaletsiz paylaşım. Sömürülmek, açlık, eğitimsizlik, can ve mal güvenliği!.. “Özerklik” veya “federasyon”, ABD’nin, İsrail’in, AB’nin köleliğine geçiş demektir. Aydınlık Türkiye’den uzaklaşıp zifiri karanlık bir ortama kaymadır. Milli devletten, aşiret-ağa düzenine dönüştür. Mafya, tarikat diktesine uzanmadır. Yükseliş ve saadet, tüm Türk milletinin bütünlüğündedir. Birliğindedir.
Siyasi parti ve o partinin ağaları, milletvekilleri, terör ağaları, saltanatlarının sürmesi için, sömürücülüğün devamı için “özerklik”ten, “federasyon”dan bahsetmektedir.
Ankara’daki parti ağaları teröre açıkça destek vermektedirler.
1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi sırasında ve 1914 1. Dünya Harbi felaketinden sonra da Doğu Anadolu’da Ermenileri, aynı metotla, Ermeni Taşnak Partisi ve bu partinin terör örgütü olan Hınçak komiteleri kullanmıştı. Zayıf zamanda azılı, eğitimli Ermeni çetelerine Müslüman Türkleri, Kürtleri kırdırmışlardı. En büyük kırım da Erzurum’da Van’da, Muş’ta, Iğdır’da olmuştu. Adana’da, Antep’te, Maraş’ta, Osmaniye’de olmuştu.
Bizdeki bölücülük, ayrımcılık hareketleri, askeri, polisi, sivil halkı katletme… hareketleri aynen Ermeni çetelerinin yaptıklarına benzemektedir.
Bölücü parti ve yandaşlarının asıl uğraşacakları meseleler şunlardır: İşsizlik, yoksulluk, talan, soygun, vurgun, ağalık, şeyhlik, seyyitlik, feodalite, yolsuzluk, tarım, sanayi, ulaşım, sosyal adalet, sosyal devlet, sömürü, sağlık, hastalık, can güvenliği, adam kayırma, rüşvet, liyakatsizlik…
Gitmiş teröre destek veriyorlar. Ülkeyi, ulusu yok etmeye çalışıyorlar. Bölüyorlar, parçalamanın tatbikatını yapıyorlar. Yüce divanlık suçları çekinmeden işliyorlar. Bunlar milletvekili!. Millet bizi böl, parçala ve emperyalizme yem et, demedi ki!
“Şeker Hoca” adıyla anılan Malatya Şeker Camii’nin imamı Celal Tilgen 37 yıldır yaptığı mesleğinden bir süre önce istifa etti. Neden mi? Bir kısım insanlarımızın yobazlığından, terör yanlılarının kan içici vahşetinden bıktığı için, utandığı, usandığı için…
Diyor ki;
“O gün Beraat kandilini anlatacaktım cemaate…
Hutbeden önce misafirhanede televizyon seyrediyordum. 13 şehit! Beynimden vurulmuşa döndüm. Üç aylardayız. Cahiliye devrindeki, hak-hukuk-nizam tanımayan, çocuklarını diri diri gömen insanlar bile böyle dönemlerde kan dökmez, insan öldürmezlerdi. Onlar bile kutsal günlere hürmet ederken, bugünün Türkiye’sinde günde 13 şehit! Dedim ki ey cemaat, şu anda burada ne beraat, ne namaz, hiçbir şey kabul değildir. Böyle insanlık, böyle Müslümanlık olmaz..! Ülkemizin bölünmez bütünlüğü en büyük ibadettir. Türkiye’de yobazlık, bağnazlık dinin önünde gidiyor. Herkese göre bir din anlayışı çıkmış! Yıllardır bunları halkımıza anlatamadığımız için kendimi sorumlu hissettim. Artık çok sevdiğim mesleğimden ayrılıyorum. (27.5.2011, Sözcü)
Tarih şuuru, dil, din, mezhep, kültür, toplumsal yapı, şiir, edebiyat, müzik, raks, dans, oyun… bakımından kaynaşmış bir toplum düzenini, uydurma nedenlerle, yapay, zorlama yollarla bozmaya çalışmak abesle iştigaldir.
“Tunceli ve Erzincan civarındaki yaşlıların çocuklarıyla tartıştıklarında hem de Kürtçe olarak “esas Türk biziz, diğerleri sonradan Türk olmuşlardır. Onlar kılıç korkusundan Türk olmuşlardır. Bizim ecdadımız, Horasan Türkleri’dir” demeleri de oldukça anlamlıdır. Anadolu’nun köken birliğini ifade eder. Tarih şuuru ve kültür bakımından. Bu durum toplumsal harman olma olayını çok güzel ortaya koyuyor. Türklük-Kürtlük- Alevilik-Sünnilik birer kültür olayından ibarettir. Tüm Anadolu kültürleri bizim kültürümüzdür. On bin yıllık kaynaşmış bir ortak-üst kültür de vardır.” (Cemal Şener, Alevilik Olayı, s. 189)
“Kürt Sorunu” uydurma, yapay bir sorundur. Bu kökenden yurttaşlar birinci sınıf vatandaştır. Eğitimde, ekonomide, askerlikte, kültürde… ve her alanda Türk Milleti’ni oluşturan unsurlarla eşittirler. Sorun nerededir? Hiçbir yerde… Sorun, siyaset ağalarının çıkar düzenlerinin sürmesidir!..
Ağustos-2012, Yazarın “Edebiyat Penceresi” adlı eserinden.