Hükümetin uyguladığı ekonomik politikalardan mı, yoksa dünyada yaşanan gelişmelerden mi nedir son bir yıldır akıl almaz bir pahalılık var ülkemizde…

Hiçbir şeyin yanına varılmıyor!

Elinizi neye uzatsanız “cız!” diye yakıyor fiyatlar!

Bu fiyatlara gelen zam üstüne zamların nedenlerini sorgulayan var da çözen yok ne yazık ki!

Bir ürünün fiyatı 7-8  ayda 3-4, hatta 5 kat artar mı?

Başka ülkelerde artmaz da Türkiye olunca artıyor ne yazık ki!

Örnek geçen yıl 8,5 lira olan dolar bugün 16 lira, 7 lira olan bugün mazot 22 lira nasıl olur?

Biz de oluyor!

Yine geçen yıl bir paket kesme şekeri 7 lira iken bugün nasıl 25 lira olur?

Biz de oluyor!

Yine geçen yıl bir kilo domates 5 lira iken bugün 25 lira olur mu?

Biz de oluyor!

Bir bağ maydanoz 2 lira iken, 5 lira olur mu?

Biz de oluyor!

Geçen yıl 6-7 lira olan yarım ekmek döner, ya da bir lahmacun bugün 20 lira nasıl olur?

Biz de oluyor!

Et, süt başta olmak üzere tüm temel gıda maddelerinin maliyetleri arttıkça, fiyatları da alabildiğince yükseliyor ne yazık ki!

Daha bu gibi gıda fiyatlarını bir yıl önceki ile bugünkü fiyatlarına bakınca şok üstüne şok yaşarsınız.

Yani geçen yıl ki fiyatlarla bugünü kıyasladığınızda enflasyonun yüzde 200’lere, hatta bazı ürünlerde yüzde 300-400 arttığını görürsünüz.

Ama devletin resmi enflasyon rakamlarında yüzde 70!

Emekliye yüzde 25, memura yüzde 30 zam!

İnsanların alım gücü günden gücü düşmüş, adeta insanlar veryansın ediyor!

Akaryakıta, elektriğe, doğalgaza gelen büyük çaptaki zamların tüm ürünlere anında yansıdığı bilinmesine rağmen, hala bu zamları dış güçlere, ya da dünyada olup bitenlere bağlamak hiç inandırıcı gelmiyor bana!

Kırşehir’de sokaktaki insanlar ne diyor, nasıl isyan ediyor hiç görüp, duyan var mı?

İnsanların alım gücü düşmüş, fakirleşmişken bir avuç parası olan ya da paradan para kazananların gündeminde hayat pahalılığı yok ki!

Peki ne olacak?

Bu fiyatların düşmesini unutalım da ne zaman sabit kalacak onu düşünüyor insanlar!

Bu gidişle bunu düşünmek de hayalden öteye gitmeyeceğe benziyor ne yazık ki!

Peki hükümetin açıkladığı enflasyon rakamlarıyla piyasadaki fiyatlar neden birbiriyle örtüşmüyor?

Fiyatlar eskiden kuruş kuruş artarken, şimdi kat kat artıyor! Hiç kimsenin gıkı çıkmıyor!

İşte bir-iki gün önce çay başta olmak üzere bazı ürünlere zam geldi. İnsanlar zam haberini duyunca marketlere hücum etti, birkaç paket zamsız çay almak için…

O gün bu zammı duyanlar sınırlamayla ancak 2 paket aldılar, gecikenler yandı! 40 lira olan bir kg çay sabah 75 lira oluverdi! Yüzde 45’lik zam, neredeyse etiketlere yüzde 100 olarak yansırken, bu konuda sorumlu ve görevi olan resmi kurumlar neden bu duruma ses çıkarmadı? Neden gereğini yapmadılar?

Nasıl olsa bu millet kuzu!

Eline vur ekmeğini al!

Üç beş aç göz market sahibi halkın sırtından bir gecede milyoner olsun!

Halk mı, boş verin gitsin!

Yazık ki, çok yazık!

Ne yapsın bu garip millet?

Bir de Kırşehir’deki şu marketleri bir gezin de şu fiyatlara bir bakın!

Bir ürün bir markette 90 lira, diğerinde 120, bir başkasında 140 lira!

Bu nasıl ticarettir, bu nasıl serbest piyasadır anlamakta güçlük çekiyor insan!

Birkaç ürünü ucuz gösterip, diğer ürünlerin fiyatlarını ikiye, hatta üçe katlamak nasıl bir vicdandır inanın ben anlayamıyorum.

Ne yapsın bu millet?

Derdini kime anlatacak?

Ya da anlattığı kurum mu çözecek bunu!

Bu kafa ve mantıkla daha çok bekleriz bu sorunların çözümünü!

Bence önce insanlara güzel dinimizin güzel ahlakını öğreteceğiz.

Yoksa daha çok bekleriz vicdanlı olmayı!

Vicdan dedik de neydi bu kelime?

Vicdan ile cüzdan arasına sıkışanlar…

Vicdanı bırakıp, fakir fukarayı kazıklayarak cüzdanını şişirenler…

Ne diyelim bereketli olsun!

Paraya kendini kaptırıp, istifleyip biriktirmek yerine nice canda can olan, vatan aşkıyla yanan, üretmeye, hayal etmeye can atan, umutsuzluğa düştüğünde dönüp mucizevi yaradılışına bakıp ilham alan, atasının izinde yoğrulan, onurlu, vicdanlı, üretken yiğit insan olsak zor mu acaba?

Ben yaşadıklarıma ve tecrübelerime bakıyorum ve umudum hiç de yok ne yazık ki!

Vicdanlı olmayı, gülümsemeyi, memleket sevdasını, para ve mal istiflemeden paylaşarak yaşamayı bilmeyenlere, ya da öğrenemeyenlerden bu saatten sonra ne beklersen boş, hem de öyle boş ki!

Allah sonumuzu hayreylesin! Halkımıza sabır, para ve mal kazanmak için hırslananlara da biraz vicdan versin!

***

Biraz da gülelim!

“büyür, eşek olursun!”

Çobanın köy yerindeki lâkabı “eşek” imiş. Eşek aşağı, eşek yukarı…

Karısı dayanamamış:

“Ula herif” demiş “Git ağaya yalvar, yakar senin bu lâkabını değiştirsin. Benim artık insan içine çıkacak halim kalmadı!”

Çoban, karısının baskısı ile ağaya gitmiş, biraz sonra güle oynaya gelmiş:

“Değiştirdi, değiştirdi! Artık bana eşek demeyecekler!”

“Ya ne diyecekler?”

“Artık lâkabım değişti, bana sıpa diyecekler!”

Karısı “Allah müstahakkını versin” demiş, “Sen yine büyür, eşek olursun!”

***

ANLAYANA…

Kalbin köşküne kurulmuşsa nefis; insan da bir, hayvan da bir.

Edeb örtüsünü giymemişse beden; bahar da bir, hazan da bir.

Haram lokmaya alışmışsa kursak; aç da bir, tok da bir.

Haline şükrü unutmuşsa insan; az da bir, çok da bir.

Merhamet elini tutmamışsa vicdan; zalim de bir, mazlum da bir.

Bildiği ile amel etmemişse dimağ; alim de bir, cahil de bir.

Samimiyetten nasibini almamışsa akıl; akil de bir, mecnun da bir.

Manaya bakmayı bilmemişse göz; güzel de bir, çirkin de bir.

Vermeye kudretsiz kalmışsa el; zengin de bir, fakir de bir.

Ezandan huzursuz olmuşsa kulak; duyan da bir, sağır da bir.

Allah aşkını tatmamışsa gönül; sevgi de bir, nefret de bir.

Kulluğun önüne geçmişse kibir; şeytan da bir, melek de bir.

Ve gaflet uykusuna dalmışsa ruh; yaşam da bir, ölüm de bir...

Hz. Mevlana