Yeniden gündeme gelen Maden Yasası konusunda Kırşehir halkının endişeleri günden güne artıyor. Maden aramaları veya enerji yatırımları için gerekli olan alanlarda dikili olan meyve ağaçlarının, özellikle ekonomik değeri çok olan zeytin ve çam ağaçlarının sökülerek başka yerlere taşınması ile ilgili karar halkı şaşırtmıştır. Çünkü yerinden sökülen bir zeytin veya çam ağacının yeni yerinde yeşerdiği hiç görülmemiştir. Hele on – on beş yıllık çam ağaçları, kırk elli senelik zeytin ağaçları asla taşınmamalıdır. Atalarımızın dediği gibi “taşıma suyla değirmen dönmez”.
Ayrıca halkımız gözünü para hırsı bürümüş ulusal veya uluslararası büyük şirketlerin sözlerine asla güven duymamaktadır. Yerine ağaç dikeceğiz diye vahşice katlettikleri yeşil alanlar bugün çıplak kalmaya devam etmektedir. Eğer bunlar sözünde dursaydı Türkiye’nin oksijen kaynağı Kazdağları bugün çıplak kalmazdı.
Aynı olmasa bile benzer endişeler Kırşehir için de söz konusudur. 8000 futbol sahası genişliğinde bir arazi, bu maden çalışmaları sonucunda kullanılamaz hale gelecek. Zaten su fakiri olan Kırşehir büsbütün çöle dönecek. Çünkü bir maden çıkarma faaliyetinde saatte 160 ila 180 ton civarında su kullanılacağı öngörülüyor. Ayrıca çeşitli kimyasallarla zehirlenen topraktan sızan veya havuzlarda biriktirilen atık sular, topraklarımızın derinliklerine sızarak içme suyumuza karışacak, bizleri yavaş yavaş zehirleyecektir. İleriki yıllarda kanser türlerinde artış olması hiç şaşılacak bir durum değildir.
Kırşehir Orta Anadolu bozkırında yer alır. Ortalama yağış Türkiye ortalamasının altındadır. Bu nedenle yeraltı suları bile yeterince beslenememektedir. Büyük kaynaklara, temiz akarsulara da sahip olmadığı için yeraltı suları ile içme suyu ihtiyacını karşılayan bir yöredir. İçme suyu için açılan kuyular her geçen gün daha derinlere inmektedir.
Su insanlar için olduğu kadar tarım ve hayvancılık için de hayati önem taşır. Yeraltından çekilen sularla yapılan tarımsal faaliyetlerin yarattığı yıkım bir yana, hayvancılık sektörü için de suyun büyük önemi vardır. Bir büyükbaş hayvanın günde tükettiği su, bir insanın bir haftada tükettiği suya denktir. Suyun tükenmesi Türkiye’nin önemli et üretim merkezlerinden biri olan ilimizde mandıracılığı da bitirecektir. Meralar kirlendiği için küçükbaş hayvancılık da sekteye uğrayacaktır.
Nereden bakarsanız bakın bu faaliyetler ilimize hem ekonomik bakımdan hem de sağlık bakımından bir yarar sağlamayacaktır. Bize bıraktığı zararlar da cabası.
Toprağı kirlenen, suyu biten, kalan suyu ve havası da zehirlenen bir memlekette yaşamayı kim ister?
Yanlış anlaşılmasın, madenciliğe karşı olduğumuzdan değil, yöntemin yanlış olduğundan endişeliyiz. Madenlerimiz halkın sağlığına ve ekonomik hayata zarar vermeyecek yöntemlerle çıkarılırsa tabii ki bundan hem halkımız hem de söz konusu şirketler yarar sağlayacaktır.
Son söz: Vahşi yöntemlerle madenciliğe hayır… Devletimize kazanç katacak; halkımızın sağlığına zarar vermeyecek modern madenciliğe evet!…
Bakınız aynı endişeyi Özbağlı halk ozanımız Yusuf Evran nasıl dizelere döküyor:
BEYİM
Ben bir garip köylüyüm anlamam madenden
Benim derdim toprak sudur bilmez misin beyim?
Ekmeğimi kazanırım alın terinden
İşim çok zahmetlidir görmez misin beyim?
Diyorlar buralardan altın çıkacak
Devlet zengin olup kasası dolacak
Elbet bunun birde götürüsü olacak
Bir zahmet onu da söyleseniz beyim.
Allah korusun olursa bir facia
Kılıçözü’nden iner Kızılırmak’a
Yazık olur bunca canlıya mahluka
Ağır olur vebali çekemezsiniz beyim.
Unutmayın Kırşehir düşerse dara
Tehlikeyi beklesin Kırıkkale, Ankara
Takip eder onları Çorum, Samsun, Bafra
Karadeniz’e dökülür görürsünüz beyim.
Daha taze değil midir İliç olayı
Yitirdik canları saramadık yarayı
Kaygımız İliç yaparlarsa burayı
Viran olur yurdumuz elimiz beyim.
Yusuf Evran’ım size derdimi döktüm
“Önce Allah sonra devlet” boynumu büktüm
Geleceği aydınlık değil karanlık gördüm
Gün gelince siz de görürsünüz beyim.
SEN DE GEL KIRŞEHİR’E
Dağları ovaları bütün altın
Durma hiç koş sen de gel Kırşehir’e
Kulağı sağır gözleri kör halkın
Durma hiç koş sen de gel Kırşehir’e.
Bağrına saplanan hançerle oktur
Kaygısı tasası sanki hiç yoktur
Hazinesi madenleri pek çoktur
Durma hiç koş sen de gel Kırşehir’e.
Ahi Evran Veli idi yolumuz
Ne yazık ki hep değişti huyumuz
Zehirlense de toprakla suyumuz
Durma hiç koş sen de gel Kırşehir’e.
Yusuf Evran işler iyi gitmiyor
Aklımız yetse gücümüz yetmiyor
Ne söylersen söyle fayda etmiyor
Durma hiç koş sen de gel Kırşehir’e.
SEYFE
Açtılar bağrına derin su kuyuları
Kuruttular seni besleyen pınarları
Hiç düşünmediler ki yarınları
Terk ettiler seni kaderine Seyfe.
Tutturmuşlar bilmem neden bir altın hevesi
Dokunmayın doğaya bozulmasın dengesi
Yok mudur elimizde Ramsar Sözleşmesi
Uymadılar verdikleri sözlerine Seyfe.
Sen değil miydin kuşların cenneti
Musallat oldu başına maden illeti
Kırşehir unutmaz bu ihaneti
Yazar beyninin bir yerine Seyfe.
Üzerine dev zehir dağı kurulacak
Katmer katmer toz bulutları oluşacak
Toprağın kavrulup mahsulün kuruyacak
Hasret kalınacak yeşiline Seyfe.
Çok emeği vardı Ömer Çetiner’in
Onun gönlünde bir başkaydı yerin
Açmam yaranı bilirim çok derin
Nasıl dayanam hasretine Seyfe.
Eğer ki düşerse turnanın yolu
Selam söyle Yusuf Evran’dır kulu
Gözüme görünmez altını pullu
Hiçbir şey değişmem yerine Seyfe.