Onursuz sayılacak, ya da gülünç olacak bir duruma düşme nedeniyle bundan özünü duymaktır.

"Utanmamak kadar, utanç verici bir şey yoktur."

Son zamanlar da bir utanmazlık duygusu gırla gidiyor. Bir şehir içi Belediye otobüsüne biniyorsunuz, daha henüz 10- 12 yaşlarında çocuklar koltuklara gerilerek oturmuşlar, yaşları 80'nin üzerine çıkmış olan ihtiyarlar ayakta gidiyorlar.

Nedenini bende anlamış değilim, bu çocuklar hiç kıpırdamadan yollarına devam ediyorlar ve yaşlı insanlar aracın içerisinde titreyerek ve sağa sola çarparak düşmemeye çalışıyorlar.

Allah resulü; "Eğer utanmıyorsan istediğini yap. Utanması olanın nasibi de artar."

Evlerimize şenlik. Çocuklar oturmuşlar tabletle veya bilgisayarla oynuyorlar eve büyük mü gelmiş, misafir mi gelmiş sayan yok. Hepsi ayaklarını uzatmış yatıyor. Kazara bir bardak su isteyin ne mazeretler gösteriyorlar. Siz suyunuzu için bir de onlara verin!

Kırşehirli büyük ozan der ki;

"Kendi kendisinden utanmayan,

Yer yüzünde kimseden utanmaz."

Çok doğru bir söz.

Bizim yaştaki insanlar okula giderken bir öğretmeni gördüğü zaman kendine çeki düzen verir, asla ismi ile hitap etmez, saygısından dolayı öğretmenim diye hitap ederdi.

Şimdi bazı çocuklar öğretmenine sesleniyor...

Ömer Hocam !.. Hasan hoca !...

Sevgili çocuklar! Bu seslendiğiniz kişi sizin emsalin değil, sınıf arkadaşınız değil, sizin öğretmeniniz. Ne olur öğretmenim derseniz. Evde baba gelmiş, anne gelmiş, büyük kardeşler gelmiş sayan ve gören hiç yok. Efendilik ağaç gibidir, kökü yerde, başı göktedir.

Böyle olayların nedenini sorduğumuz zaman, hemen aile büyükleri çocuklarının açıklarını kapatmaya ve ört bas etmeye çalışıyorlar. Zamanla düzelir kelimesi ile olayı geçiştiriyoruz.

Oysa ki; zaman, bütün hayallerimize ağzımızın payını verdi. Yaş ilerledikçe gelene de, gidene de "Olur" deyip köşene çekiliyorsun.

Geçtiğimiz yıllara baktığımız zaman insanlar birbirine zarar vermezdi. Nasıl yardımcı olurum diyerek yarışırlardı.

"Şerefi olmayan insan, perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya kiralıktır, ya da satılık!"

Yalan söylemek, fahiş fiyata mal satmak, birisinin düzgün giden işine çomak sokmak, mutlu bir evliliği bozmaya çalışmak, dedikodu yaparak yuvalar yıkmak, evli olsun veya olmasın başkasının namusuna bakmak utanmazlıktır.

"Garip değil mi? Yüzüne gülecek kadar dost sandığın kişiler, aslında arkandan konuşacak kadar yüzsüzler."

Arkadan konuşmak, çalıştığın iş yerinde hesapta içe oynamak, kendine ait olmayan bir malzemeyi cebellezi etmek, zimmet ve irtikap, yalan yere yemin etmek, bunların hepsi utanmazlık değil mi? Belki de dürüstlüğünüz yüzünden çok şey kaybedersiniz ama, utanmazlık yapıp yüzden gözden düşmek te niye?

Bal olan yer de sinekte olur diye başkalarından önce sofraya çöreklenmek utanmazlık değil mi?

"Yaptığınız şakalar insanları utandıran, mahcup eden ve yetersizlik hissettiren şakalar olmamalıdır."

Tellağın önüne yatan şaplağına katlanır. Utanma ve arlanmayı marifet sayarsan bir gün utanarak yolunu değiştirir gidersin.

Sözün özün özü, utanmazlık yapıp ta, kara yüzlü birisi olmaktansa, budala embesil birisi olmayı tercih ederim. Namuslu bir hikayen varsa seni kimse satın alamaz.

Kalbinizden geçen tüm dualarınız kabul olsun. Mutlu, huzurlu, sağlıklı bir ömür, güzel bir gün dilerim canım arkadaşlarım... Sevgili dostlar... En kalbi saygı ve muhabbetlerimle efendim.