İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar. Çocukluk devresinden çıkıp gençlik çağımızdan beri ne hayaller kurduk. Neler yapmak istedik.
Lâkin talih dediğimiz şey bizden önce varıp oralara oturdu.
Yaşamımız serzeniş ve şikâyetle geçti. Ancak şikâyetlerimizin karşılığını bir türlü göremedik. Her zaman alttan aldık, sabır ve metanetle karşılamaya çalıştık tüm gelişmeleri...
Ancak;"Böcek olmayı kabul etmişsen,Ezilmekten şikayet etmeyeceksin."
Ne söyleyeyim diye düşünmek, niçin söyledim diye pişman olmaktan çok daha iyidir. Pişman olmamak için ne söyleyeyim olaylara diye düşünmedik.
"Bazı insanlarla biraz erken, bazılarıyla biraz geç tanışmak,
Bazılarıyla da hiç tanışmamak isterdim. "
Hiç tanışmamayı istediğim insanlar oldu. Ancak gaflete ve oyuna gelerek tongaya düştüm. Tanıştım. Güvendim, Sırlarımı onlara ifşa ettim. Bilemedim sorunlarımı,söylediklerimi hemen başka yerlere bu eksikliklerimi şavır edeceklerini.
Sahip çıkamadığım değerlere bir başkasının sahip çıkacağını anlayamadım. O zaman neler kaybettiğimi anladım ama, atı alan çoktan gideceği yere varmıştı.
Yaralarıma merhem olurlar diye umutlanıp, sahip olduğum yarayı başkalarına anlattım. Yaranın sahibinden başkasına acı vermeyeceğini hesap edemedim.
İşime geldiği gibi değil, kalbime geldiği gibi sevdim insanları. Ancak sevdiklerimden aldığım cevap çok ağır ve acıydı. Tüm çabalarına rağmen beni sevememişlerdi. Neden, niçin ? Hala anlamış değilim.
"Umut fakirin ekmeğidir, yer yer bitiremez. "
Umudum çoktan kaybolmuş, ekmek ise ortalıkta yoktu.
Neden umudumu yitirdiği soracak olursanız;
İçime attıklarımı bir bilseniz, nasıl bu kadar hiç bir şey yokmuş gibi davranabildiğimi düşünürken delirirsiniz.
Hep bekledim güzel şeyler olur diye.. Dinleyenim çok, anlayanım azdı.
İnsanın külli kaderinde üç şey değişmezmiş; rızkı, ömrü, eşi. Nedendir bilemiyorum rızkımızda azlık, ömrümüzde sıkıntılı yaşama, eşe gelince diyecek bir şey bulamıyorum.
Cömert olmayınca malın, vefa olmayınca arkadaşlığın , karşılık olmayınca aşkın bir hayrı olmadığı anladık. Anladık amma, yaş ve gönül çoktan geçti.
"Yanındaki ile yaşlanır, aklındaki ile ölürsünderlerdi de inanmazdım."
Bilmem doğru muydu?
Öyle bir an geliyor ki; sebebini bilmediğin bir terk edilişle karşılaşıyorsun.
Gün geldi nerede yanlış yaptım? diye kendimi sorguladım. Sorguladım da,, yürek yorgun düştü mü, ter gözden akıyor.
Bazen diyorum ki! Keşke, hep çocuk kalsaydık da, en büyük yaramız dizimizdeki yara olsaydı.
Çalışır, çaba gösterir düzenli bir iş kuramazsan. Kafana uygun bir hayat arkadaşı bulamazsan. Bulduğun hayat arkadaşı hayatı sana zehir ederse. Evlilikte kazara düzenin sıkıntıya uğrar, boşanma ve katılma alacakları davanız on yıla yakın bir zaman sürerse. İşte o zaman tüm umutların alt üst olur. Geleceğe güvenle bakamazsınız.
Keşke yaraları iyileştirmek, açmak kadar kolay olsaydı? Açılan yara kolay kolay iyileşir mi hiç? İyileşmez azizim. Umut olmadıkça yaralar depreşir, büyüdükçe büyür.
Evlenme esnasında utanma arlanmayı bırakmış perdesi patlak birisi ile hayatını birleştirirsen. Diğer taraftan Bayır turpu gibi kırmızı ağız ishaline yakalanmış gibi sözler sarf eden bir herife çatarsan. İşte o zaman tüm umutların yok olur gider.
Sevgili dostlarım!
"Hayat dar alanda trajedi, geniş açıda komedidir."
Ufkunu ne kadar geniş tutarsan tut. yaşam sadece trajediden ibarettir. Kendinle mutluysan, kimseyle derdin olmaz.
Sözün özü;
"Uyusak rüyalar kandırıyor, uyansak insanlar."
Ne demiş büyük ozanımız Aşık Veysel;
"Derdim yüreğimde, eller ne bilsin?"
İşte bu sebeple; babaların yaşı ilerledikçe değil, kalbi yara aldıkça yaşlanır.
Ben umutlarımı yitirdim. İnsan nefesi kesilene kadar ağladığı geceleri unutuyor da, buna sebep olanları unutamıyor.
Yine de umut oldukça, her yeni gün başlangıçtır.
Dostlarım!
Hepinize; sağlıklı, huzurlu, mutlu bir gün. Saadetler ve esenlikler dilerim. Umudunuz daim ve gerçek olsun.