Veda bile edemeyen çiçekler.

Dizi dizi düzen içinde.

Al Bayrak, Kefenler üstünde.

 

Ağlama, üzülme, yas tutma ama unutma.

 

Gerekeni yap.

 

Biz neden buradayız, buralardayız..?

 

Şapkayı önümüze koyup, düşünülmeli.

Tuzağa düşmeyip, ülke olarak güç kazanmalı ve direnç gösterilmeli.

Karşılıklı suçlamaların ve siyasi kavgaların zamanı değil...

 

Kendimizi ve başkalarını içine yerleştirdiğimiz "ölüme" vicdanımızın, bunlardan etkilenmemesi mümkün mü?

Ciğerler yanıyor...

Kaç kuşaktır böyleyiz!?

“Ölüm bir eve girince, sağ kalanları da biraz öldürüyor.” diyor Peyami Safa.

Bunun ne demek olduğunu en iyi, bir yakınını evden tabutuyla çıkartılırken görmüşler bilir.

O, ev artık eksiktir.

Her odasında bir anı ve kimsesizlik saklıdır.

Ölüm, sadece ölene değil, kalana da zordur bu yüzden...

 

İsmet Özel de bir yazısında şöyle diyordu:

"Dünya bir tereddüt devri yaşıyor. Neyi kaybettiğimiz hususunda tereddüt içindeyiz. İnanca bir daha, yeniden teveccüh edip etmeyeceğimizi bilmiyoruz."

Yazar öncelikle günümüzde ki İnsanlığın kararsızlık ve duraksama içinde ikirciklikli hayatın en güzel tarifini yapıyor.

Türk Dil Kurumu kapsamında bakıldığı zaman teveccüh kelimesi ise bir iltifata karşı verilen sözcük olarak değerlendirilir. Türkçe üzerinden ise ‘o sizin güzelliğiniz ya da asıl siz öylesiniz’ gibi anlamlar dahilinde kullanılan bir sözcüktür. Bu sayede karşılıklı olarak güzel iltifatlar tek bir kelime ile beraber kolayca gerçekleştiriliyor.

Bu manada iltifata tabi bir davranış kalmadı ki teveccüh kelimesi kullanılsın!?

 

Dualarımız dahi dil ucunda, kalbimizden ırakta.

Bazen de kalbinizden geçerken dilimize hiç düşmüyorlar...

Kalpten yakarışlarımız bile bencilce bir hâl aldı, obruk gibi bizi içine çektikçe çekiyor...

Yaşamak endişesi ruhumuzu kasıp kavuruyor.

Gündelik hayat iktisadıyla boğuşuyoruz, birbiri ardına eklenen hastalıklarımızla uğraşıyoruz, üste üstelik bir de terör belası. Ve değişmeyen tepkiler, kınamalar...

 

Ölüm kokulu bir hayat..

Veda bile edemediği çocuğunu gömen bir anne varken, bu durumda kim kime esenlik olur...

 

Bu Canlar bir Canın Canı.

Sayı değil  beyler....

Bilin ki;

Kurt ile Birlikte Yiyip Kuzu ile Birlikte Ağlayanları!  Bu ülkede iktidarda, muhalefette ve dahi toplumun içindeki mihrakları ifşaa edip tek tek söküp atmadıkça! Şehitleri, Vatanı, Bayrağı kimse ağzına almasın beyler...

Böyle bir ortamda yeni yılı kutlamak hüznümüzü daha da artırıyor.

Dilerim 2024 yılı hepimiz için çok daha iyi bir yıl olur.

 

Böyle bir ortamda yeni yılı kutlamak hüznümüzü daha da artırıyor.

Gene de gelenektir, ülkeme mutlu bir yıl diliyorum.