“Her gün küçük bir yaşamdır. Her uyanış küçük bir doğum, her yeni sabah küçük bir gençlik, her uyku küçük bir ölümdür.” [Arthur Schopenhauer]
Mezunu olduğum Maliye Meslek Lisesi’nin 2. sınıfında okurken öğretmenimiz Halil İbrahim Büyüktopçu, Ekonomi dersinde, dersin başında kara tahtaya “Konjonktür” kelimesinin birkaç farklı yazılışını yazarak, sınıfa hangi yazılışın doğru olduğunu sormuş ve söz konusu kelimenin tanımını da şu şekilde yapmıştı: “Ekonomik yapıda görülen yükselme-alçalma şeklindeki inişli-çıkışlı hareketlerdir.”
İnsanların birbirleriyle olan dünyaları arasındaki mesafe o kadar büyük olmasına rağmen gerçek dünya o kadar küçüldü ki, binlerce kilometre uzaklıktaki süper devletlerin ekonomik ve siyasi kararları, hepimizin hayatını hiç olmadığı kadar etkileyebiliyor. Yani devamlı konjonktürün etkisi altındayız. Bu durum, insanları gelecek kaygısına sürüklüyor, devamında da mutsuz insanlar çoğalıyor.
Tüm olumsuzluklara rağmen küçücük dünyamda üç küçük mutluluk hikâyesi anlatacağım:
Bunlardan birincisi: Şehrin en bilinen caddesindeki taksici Osman abi… Her sabah saat 7’de taksisini yani ekmek teknesini, eline aldığı bezle ve fırçayla itina ile temizler. Şefkatle yaklaşıyor arabasına, o araba sanki canlı bir varlık, sabahın ilk ışıkları ile birlikte Osman abiye günaydın diyerek başlıyorum yeni gelen güne. Mutluluğu gözlerinden okunuyor.
İkincisine ise geçen hafta bir zincir marketin sabah ilk açıldığı dakikalarda şahit oldum. Kasanın yanında yaşlı bir adam ile kasiyer kız sohbet ediyorlardı. Birkaç dakika sonra elimde yarım kiloluk bir kaşar peyniri ile kasaya vardım; gülümseyen yüzü ile kasiyer kız bana, Bu kaşarın kilogram olarak pahalıya geldiğini, ihtiyacınız varsa daha kaliteli markanın bir buçuk kilosunun fiyat olarak uygun olacağını söyledi ve kendisi gidip aldı getirdi peyniri ve bana verdi. Ben de kendisine “Yaptığınız işi severek yapıyorsunuz, sizi tebrik ediyorum. Belki de istediğiniz, hayal ettiğiniz meslek bu değildi ama yine de ekmek parası kazandığınız bu işi fazlasıyla memnun olarak yaptığınızı gördüm.” Dedim.
Kasiyer: “Abi ben aşçılık bölümü mezunuyum. 21 yaşındayım. KPSS’de 86 puan aldım, atanamadım. İnşallah asıl mesleğimi yaparım.” Dedi.
Gözleri ışıldıyordu, işini hakkıyla yapmanın, alın teri ile kazanılan paranın getirdiği huzur vardı dünyasında.
Üçüncü hikâyemiz bir filmden ibaret: “Mükemmel Günler” isimli bir filmden bahsedeceğim. Japonya’nın başkenti Tokyo’nun göbeğinde umumi tuvaletleri temizleyen ellili yaşların başındaki Hirayama’nın günlük rutin hayatından kesitler var. Hirayama, her sabah erkenden kalkar, bahçedeki çiçekleri sular. Kahvaltısını yapar ve işine gider. Her gün işi olan umumi tuvaletleri en ince ayrıntısına kadar dikkatle temizler. Yaptığı işe büyük saygısı vardır ve mükemmel seviyede bitirir işini… Öğle arası hep aynı parkta oturur… Yüzü hiç ekşimez. Akşam evine gider, yemekten sonra kitabını okur, müziğini dinler. Mutludur, huzurludur, kendisi ile barışıktır.
Benim aklıma Şair’in şu dizesi geliyor: “ Hayat kısa, kuşlar uçuyor.”
*****
Saklı Kalan Şiirler Köşemizin bu haftaki ilk misafiri Hindistanlı şair ve oyun yazarı Kalidasa’nın şiiri:
YENİ DOĞAN GÜNE SELÂM
Bugüne bir bak!
Çünkü bu, gerçek hayat.
Bugünün kısalığında yatar,
Varlığımızın tüm doğruları ve tüm gerçekleri,
Büyümenin hazzı,
Hareketin zevki,
Ve parlaklığı güzelliğin.
Dün bir düşten ibaretti.
Yarınsa yalnızca bir hayal.
Bugünü iyi yaşamak dünü tatlı bir düş,
Yarını da umut dolu kılar.
İşte bu yüzden bak bugüne bir daha,
Ve yeni doğan günü selâmla.
**
İkinci şiirimiz Sabahattin Kudret Aksal’a ait, Şair’in 1955 yılında yazdığı bir şiir:
YENİ GELEN GÜNE TÜRKÜ
Merhaba yeni gelen gün
Gökyüzünde belirsiz aydınlık
Denizde çivit mavisi
Merhaba yaşam gücüm.
Hadi bakalım başla işine
İlk vapuru, ilk treni
İlk uçağı kaldır
Dünyamızın çarkı dönsün.
Şu çarpan yüreğimizin
Umudunun sende olduğunu bil
Bil de ona göre davran
Getireceğin mutluluğu getir.
**
Üçüncü şiirimiz Şükûfe Nihal’in 1943 yılında yazdığı bir şiir:
SABAH KUŞLARI
Gök yolları yakut ve erguvandan,
Sezilmez anlarla genişliyor tan;
Gecenin karanlık, ıssız ağından
Süzülüp uçmada hülyalı kuşlar…
Hangi rüya size açtı bu yolu?
Uçun, uçun gökler altın buğulu…
Bir böyle uçuşun hasreti dolu
Benim de gönlümde sevdalı kuşlar..