Osmanlı devletinin Birinci Paylaşım Savaşından yenik çıkması ile birlikte 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması’nın sonucunda Anadolu’nun çeşitli bölgeleri emperyalist devletlerce pay edilmiş ve Adana bölgesinde de Fransız kuvvetleri işgale başlamıştır. İşgallere karşı Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde yerel halkın oluşturduğu milis kuvvetleri direniş kıvılcımını yakmak istemektedir. Kozan sancağında gelişen Fransız işgaline karşı da bölgenin ileri gelenlerince bazı örgütlenmelere girişilmiştir. Bunlardan biri de öğretmen Lütfullah Bey ve arkadaşlarının kurmuş olduğu Kozan Türk Gençliği Cemiyeti’dir. Lütfullah Bey cemiyetin başkanıdır.
Öğretmen Lütfullah Bey, Kozan’da Kuvayı Milliye örgütlenmesinde ön saflarda yer alır. Karabucak Olayı olarak anılan ve Kozan’ın Karabucak köyüne vergi toplamaya gelen tahsildar ve Fransız askerlerinin öldürüldüğü olay sonucunda bölgenin ileri gelenleri ile birlikte öğretmen Lütfullah Bey de tutuklanır. Bir müddet ‘manastır zindanı’ denilen yerde tutuklu kalır. Kozan’da görevli olan ve bölgede Ermeni milliyetçileriyle birlikte hareket eden Fransız işgal komutanı Yüzbaşı Tayyarda (Taillardat) aslında onu idam etmek ister ancak halkın vereceği tepkiden çekinerek geri adım atar.
Lütfullah Bey kendisi gibi Kozanlı olan arkadaşı Saim Bey hakkında da bir kitap yazar. Kuvayı Milliye yanlısı cemiyetlerle birlikte halkta direniş ruhunu uyandırmak için mücadele eden öncülerden Saim Bey, Haçin kazası kaymakam vekilliğine getirilir. Düzenli ordunun henüz gelişmediği bir dönemde yerel direniş örgütleri ile birlikte Fransız işgal kuvvetlerine karşı çeşitli eylemlere girişirler. Stratejik önemi olan Mamure tren istasyonunu ele geçirmek için düzenledikleri baskın sırasında atılan bir bomba sonucu Saim Bey, 17 Kasım 1920 tarihinde şehit düşer. Daha sonra ise Haçin’in adı Saimbeyli olarak değiştirilir.
Sakarya Savaşı Zaferi sonrasında Fransa, 20 Ekim 1921’de TBMM Hükümeti ile Ankara Antlaşması’nı imzalar ve ardından Fransız askerleri 5 Ocak 1922’de Adana’yı terk eder.
Büyük Zafer sonrasında tekrar öğretmenlik mesleğine dönen Lütfullah Bey, meslek hayatına daha sonra Maarif Müdürü yani günümüzün İl Milli Eğitim Müdürü olarak devam eder.
Kırşehir ile ilgili pek çok dönem fotoğrafında gördüğüm ve merak ettiğim kişi işte Kozan’da Kuvayı Milliye’nin öncülerinden olan Maarif Müdürü Lütfullah Bey’dir. Maarif Müdürü olarak ilk görev yeri ise olasılıkla Kırşehir’dir.
Maarif Vekaletinin Cumhuriyet’in onuncu yılı anısına düzenlediği seyyar pedagoji sergi treninin 25 Nisan 1933 tarihinde uğradığı Yerköy tren istasyonunda ziyaretçileri arasında Kırşehir Maarif Müdürü ve öğretmenlerden oluşan büyük bir heyet de vardır. Son Posta gazetesi bu ziyareti, “Maarif Müdürü ve Müfettişi beylerle, köy, kaza ve merkez muallimlerinden 60 kişilik bir kafile üç kamyonet ve bir tenezzüh otomobili ile 6 saat* mesafede bulunan Yerköy’e gelmişlerdir.” diye haber vermektedir. Maarif Müdürü Lütfullah (Erdem), Müfettiş Reşat, (Çiçekdağı) Kaymakam Şakir Bey ve dönemin pek çok tanınmış öğretmeni o gün seyyar sergi trenini gezen heyetin içindedir. Sergi treninin fikir babası ise ileride Köy Enstitüleri deneyimini yaşatacak olan İsmail Hakkı Tonguç’tur ve diğer bakanlık görevlileri ile birlikte ziyaretçilere ev sahipliği yapar. 25 Nisan 1933 tarihinde vagonun önünde çekilen fotoğrafta Tonguç, önde oturan ikinci kişidir. Tonguç’un sağ kolunun hemen üstündeki kişi ise Lütfullah (Erdem) Bey’dir.
Yine başka bir dönem fotoğrafında ise Kırşehir Hükümet Konağı önünde düzenlenen 23 Nisan 1933 yılı töreninde Vali Nazım (Akyürek) Bey’in solunda öndeki üçüncü kişidir.
Kırşehir Maarif Müdürü iken 23 Ekim 1933’te Malatya’ya tayin edilir. Malatya Maarif Müdürü olarak görev yaptıktan sonra 13 Haziran 1940’ta Burdur Maarif Müdürü olur ve daha sonra ise 9 Şubat 1944’te Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Müdürlüğüne atanır.
Lütfullah Erdem kendisi gibi Kozanlı olan arkeolog Prof. Remzi Oğuz Arık ile de hem çocukluk hem de düşünce arkadaşıdır. Bir uçak kazası sonucu 3 Nisan 1954’te hayatını kaybeden Remzi Oğuz Arık’ın ardından ise şu cümleleri kaleme alır.
“Remzi de öldü. Hemşerim, çocukluk arkadaşım, Adana’daki ilk mektep hocalığında meslektaşım, kardeşim Remzi Oğuz Arık şehadet şerbetini içerek bu fâni dünyadan göçüp gitti. Mesafelere ve zamana önünde diz çöktüren Remzi; gayeyi müşevvik, azmi basamak ve iradeyi müzahir yaparak ilk mektep hocalığından Profesörlüğe yükseldi. Gönlünü bağladığı kadar gönüllerini de kendisine bağlattığı sevgili milletinin vekilliği ile de görevlendirildi. … Uzaktan bodur sanılan şahikalar yaklaştıkça azametlerini gösterirler. Remzi tabiat dağlarının hilâfına sağlığında kıymeti lâyıkiyle takdir edilemeyen fakat ölümünden sonra azamet ve haşmeti her gün biraz daha fazla anlaşılacak olan bir dağ insandır. Tanrı’ya ulaşacakmış gibi tırmandığı gök yüzündeki ölümü de bu şahika oluşun en hazin bir tecellisidir.”
Ülkemizin dört bir yanında işte Lütfullah Erdem gibi yüzlerce öğretmen eğitim ordusunun bir neferi iken düşman işgali ile birlikte Kuvayı Milliye’nin bir neferi haline gelmiştir. Adları unutulsa da verdikleri mücadelenin unutulmayacağı o kahramanlara bir vefa borcumuz var. Saygıyla, minnetle…