Gazetecilik mesleği her geçen gün erozyona uğruyor, bu işi layıkıyla yapanların sayısı düşüyor, bu iş merdiven altı tabir edilen kişilerin eline düşüyor!
Öyle olunca da basının itibari sürekli ayaklar altında kalıyor!
Kırşehir’de 47 yıldır yayınladığımız gazetemiz “Kırşehir Çiğdem” bugüne kadar birçok evrelerden geçse de itibarından hiç ödün vermeyerek bugünlere ulaşmış ve saygınlığından ve güvenilirliğinden asla taviz vermemiştir. Belki de bundan olsa gerek Kırşehir’in en çok okunan, en çok takip edilen, en güvenilir ve saygın basın kuruluşu olmanın mutluğu içindedir.
Kırşehir’i yazan, Kırşehir’i soluyan gazetemiz “Kırşehir Çiğdem” her gün onlarca haber ve yorumla okuyucularının karşısında.
Hani bir sarhoşa sormuşlar ya “Her gün içer misin?” diye… O da cevap vermiş: “Akşaamdaaaaan, akşaaamaaa…”
İşte onun gibi bir şey… Biz içmesek te işimiz bu. Her gün yazıyor, çiziyor, bozuyor, yeniden yazıyor, yeniden çiziyor, yeniden bozuyoruz…
Tüm çabamız Kırşehir’e hizmet… Tek düşüncemiz küçülen değil, büyüyen, gelişen modern bir Kırşehir…
Hani bir karınca hikâyesi var, bizimkisi de o hesap… Bilmeyenler için kısaca anlatayım.
Vaktiyle bir karınca varmış. Küçüklüğünde başına bir kaza gelmiş, ayağı kırılmış. Zavallıcık topal kalmış. Ama gece demez, gündüz demez çalışırmış. Diğer arkadaşları gibi yuva yaparmış. Yuvasına kışlık yiyecek biriktirirmiş.
Günlerden bir gün insanların Kâbe’ye gidip Hacı olduklarını öğrenmiş. Karınca kabilesinin reisine niçin Hacca gidildiğini sormuş. Reis bilgiç bilgiç başını sallamış:
“- Hâlâ öğrenemedin mi? demiş. Hacca gitmek zengin Müslümanlara farzdır. Allah'ın emridir. Suudi Arabistan'ın Mekke şehrinde bulunan Kâbe’yi ziyaret ederler. Arafat Dağı'nda vakfeye dururlar. Böylece Hacı olup dönerler.”
Topal karıncayı almış bir düşünce:
“Acaba ben gidemez miyim?” diye, günlerce düşünmüş. Yemeden içmeden kesilmiş. Hacca gitme fikri rüyalarına bile girmiş. O kadar istiyormuş ki her gün yaşlı karıncalara Kâbe’nin nasıl bir yer olduğunu soruyormuş. Ama gören yokmuş. Çünkü o zamana kadar hiç bir karıncanın aklına Hacca gidip Hacı Karınca olmak gelmemiş.
Sonunda topal karıncanın sorularından bıkıp usanmışlar:
“Amma sordun, diye kızmışlar. Ne o, yoksa hacı olmaya mı karar verdin?”
Bir şey söylememiş. Fakat içinden: "Evet" demiş. "Hacca gidip Kâbe’yi ziyaret edeceğim ve hacı olacağım."
Bir gün eşyalarını sırtına vurduğu gibi yola koyulmuş. Az gitmiş, uz gitmiş gece gitmiş, gündüz gitmiş... Yürüdükçe kırık bacağı daha beter ağrımaya başlamış. Nihayet dayanamayacağını anlamış ama vazgeçmek de istememiş.
Topallaya topallaya yürümesi bir çöl faresinin dikkatini çekmiş. Acımış haline.
“Zavallı dostum, böyle nereye gitmektesin?” diye sormuş.
Karıncacık durmuş, yüzünde biriken boncuk boncuk teri silmiş ve ciddi ciddi cevap vermiş:
“Hacca gidiyorum kardeşim.”
Çöl faresi şaşırmış:
“Bu topal ayağınla, şu zayıf halinle ve yorgunluğunla nasıl hacca gidebilirsin ki?”
Topal karınca boynunu bükmüş:
“Olsun, demiş. Gidemesem bile hac yolunda ölürüm ya...”
İşte bizimkisi de karınca misali…
Kırşehir gelişsin, kalkınsın, büyüsün, küçülmesin, sanayi şehri, tarım ve hayvancılık kenti olsun istiyoruz. Olması için uğraşıyoruz. Bu konuda ilin yöneticilerini, siyasilerini, sivil toplum kuruluşlarını harekete geçirmeye çalışıyoruz.
Ama üzülerek söylememiz gerekirse bazı konularda nedense bir arpa boyu yol alamadık.
Her seçim döneminde seçtiklerimiz Kırşehir’e verdikleri vaatlerini yuttular, unuttular, binlerce lira maaş aldılar, birçoğu da Kırşehir’e bile gelemiyor. Ama milletvekili maaşını almaya, onun verdiği tüm imkânları yüzleri kızarmadan kullanmaya devam ediyorlar.
Şimdi Mart’ın sonunda yapılacak yerel seçimler var.
Bakalım Kırşehir’e hizmet ekmek için ne cevherler ortaya çıkacak! Tıpkı karıncanın hacca gitmesi gibi!..
Kırşehir dışından yine her seçimde olduğu gibi bir takım insanlar elinde çantayla Kırşehir’in yolunu tutacak ve Kırşehir’e nasıl sevgiyle ve aşkla bağlandıklarını vurgulayıp, aday adayı oldular!
Onlar çanta ve valizlerini hazırladılar ve adaş gösterilirlerse ve seçim startı verilince Kırşehir’in yoluna düşecekler!
Bakacağız o zaman Kırşehir’i ve Kırşehirlileri ne kadar çok sevdiklerini nasıl ballandıra ballandıra anlatacaklar!
Biz saf Kırşehirliler de onlara inanıp, güveneceğiz ve oyumuzu verip, şıp diye istedikleri makama oturtuvereceğiz!
Köprüyü geçene kadar ayıya dayı, köprüyü geçtikten sonra sen sağ, ben selamet diyenlere artık “dur” demeliyiz bence.
Bu Türkiye’deki siyasetçilerin hüneridir, biz seçmen Kırşehirlilerin de kaderidir.
“Sakın ola köprüyü geçene kadar ayıya dayı deme. Olur ya tam yarı yolda köprü yıkılıverir. Öteki tarafa ayının yeğeni olarak gidersin!” diyen Necip Fazıl Kısakürek’in sözleri hepimizin kulağına küpe olmalı.
Artık Kırşehir seçmeni şunu iyi anlamalı ki köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek tarih oldu!
Kırşehir insanı artık uyandı, her vaade, her söyleme itibar etmiyor, etmeyecek te…
14 Mayıs seçimlerinde Kırşehir’i tanımayan, Kırşehir’in cadde ve sokağını bilmeyen, insanını tanımayan eli çantalıları aday gösteren partilerin aldıkları oyu herkes gördü. Yerel seçimlerde bunu gösterir diye düşünüyorum.
Yerel seçimler genel seçimler gibi olmaz. Halkın partiye değil, adaya oy vereceğini aklımızdan çıkarmayalım.
Bakalım Kırşehir Belediye Başkanlığı için hangi cevherler ortaya çıkacak?