‘’Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.’’
Franz Kafka
Herkesin en az bir kez adını duyduğu, okuyup sevenlerinin olduğu kadar okuyup da sevmeyenlerinin de çok olduğu, çok kısa yazılmış bir öykü kitabı olsa da her okuyuşta derin mi derin anlamlar çıkarılan Franz Kafka’nın ‘’Dönüşüm’’ kitabını bilmeyen yoktur. Kafka benim çok sevdiğim bir yazardır. Kalemi, metaforları, kullandığı o kadar basit cümlelerin büyülü anlamlarını çok severek okurum. ‘’Dönüşüm’’ kitabı beni, bizi, geçmiş ve geleceğimizdeki sıkışıklığı bence daha giriş cümlesindeki benzetme ile çarpmaktadır. Kitabın en yalın haliyle bilgisini verecek olursam öncelikle kitap kapağındaki ‘’böcek’’ ile özdeşleşmiş olmamasını tercih edermiş Kafka. Ancak yayınevi kitabı o şekilde yayınlanmış ve bu kapak tasarımı günümüze kadar gelmiş. İçeriği ise okudukça kişiyi sarıp sarmalıyor. Bir çırpıda okunmamalı bu kitap. Dönüşüm kitabında Kafka ailesine bakmakla yükümlü, babasının borcunu ödeyen bir gençken bir sabah uyandığında kendisini bir böceğe dönüşmüş olarak bulur. Kişiler hem maddi hem de manevi anlamda verici biri olursa eğer, Samsa karakteri gibi yaptıklarınınız ‘’zorunluluk’’ olarak değerlendirip boynunuzun borcu bilinir. Aslında burada anlatılan şey şu: Kendisi bir böcek olmuyor; böcek, fantastik bir metafor olarak kullanılıyor ve kitapta içine sıkıştığı dünyayı anlatıyor. Gregor Samsa böcek olarak uyansa da aklına gelen ilk şeyin işe gitmek olduğu ve borçlar oluyor… Böcek olması değil de iş ve borçları düşünmesi, kapitalist düzenin sıkışıklığı ve rutinini yansıtıyor.
Kafka okuyanlar bilir; gerçek hayatında babası ile de arası iyi olmayan Kafka’nın bu kitaptaki baba, anne ve ablasının tasviri de kendi yaşamından büyük izler taşır. İşe gelmediği için ta evine kadar gelen patronu, onu böcek olarak gören babasının ona elma atması, annesinin ağlaması ve sadece kız kardeşinin onu sevip, yemek vermesi… Bakıldığında bu kitapta tek dönüşen Gregor Samsa değil. Ailesi de bu değişim ile bir dönüşüme zorlanıyor ve Samsa’nın babası da Samsa gibi zamanla bir böceğe dönüşüyor. Kitabın sonuna değinmeyeceğim ama bu kitap günümüzün de aynası.
Peki, bizler günümüzde neyiz? Neyin savaşı içinde biz nelere dönüştük? Kapitalizm derin bir kuyu. İçine düşülen ve çıkış yolu olmayan, zamanımızın içinde tükenip bittiği alışılagelmiş bir yaşam formu. Özgürlük… Özgürlük ise sadece bir safsata. Gregor Samsa, böcek olduğunda özgürleşti. Ancak farklı olmak özgürlüktü! Sorumluluklar, ötekileştirilmiş olmadan yaşamak, dışlanmadan kabul görmek bir yerlerde (iş, ev, toplum…) yalnızlaştırılmadan var olmak çok zor. Bunlarla varız ama asla özgür değiliz. Ve bunların sıkışıklığı hangimizi Gregor Samsa gibi ‘’böcek’’ mateforuna sokmuyor? Hangimiz, yakasına yapışmış bir ‘’böcek’’ gerçekliği ile sabahlara uyanmıyor?..