Değerli okurlarım bu köşe yazımda çok önemli olduğunu düşündüğüm eşler arasındaki sağlıklı ilişki üzerine paylaşımda bulunmak istiyorum. Kendimize, eşimize ve çocuklarımıza olan temel sorumluluğumuz adına sizler için hazırladığım bu metnin faydalı olması dileğiyle…

Sadece evlilikte değil aslında sosyal bir varlık olan insanın çevresiyle, arkadaşlarıyla, yakınlarıyla kurduğu iletişimin, ilişkilerinin sağlıklı olabilmesi için öncelikle bireyin kendisini tanıması, anlaması gerekir. Kadın ya da erkek kendi bireysel, duygusal ihtiyaçlarını fark etmeli, kendine özgü kişilik özelliklerini anlamalı, “ben kimim? “sorusunu sorarak duygularıyla yüzleşebilmeli, içindeki çocuğu kabul edip, içsel kontrolünü dengeleyebilmeli, önce kendine şefkat gösterebilmeye adım atmalı, çabalamalıdır. Hatta bugünden itibaren içinizdeki şefkati açığa çıkarmayı deneyebilirsiniz. Bireyin kendisini yargılaması ve eleştirmesi kendi özünü tanımayı ve anlamayı engeller.  Onun yerine zihinde dönen düşünceler ve düşüncelerle beraber oluşan duygular bize ne anlatmak istiyor? Sakince dikkatimizi vererek anlamaya çalışmalıyız. Bu yolda kendine şefkat göstermeye başlamanın çok önemli bir adımıdır. Kendini tanımakla ve anlamakla hayatın temelini atmış oluruz. Çünkü kendisini tanımayan bir insanın karşısındaki inanı tanıması mümkün değildir. Bu doğrultuda kendinde kalamayan bir insanın ilişkide kalması da çok zor ve sancılıdır.

Kişiler evlenmeden önce kök ailelerinden getirdikleri davranış kalıplarına ve öğrenmelere sahiplerdir. Geçmişte, çocuklukta kendi ebeveynlerimizden ve ebeveynlerimizin ilişkilerinden gördüklerimiz sonradan kurduğumuz ailemizdeki ilişki dinamiklerini yönlendirir. Tüm insanların ihtiyaçları, davranışları ve duyguları vardır. Bir eş seçerken bu unsurlara göre eş seçeriz. Yani geçmiş hayatımız ve şemalarımız etkilidir. Eğer kişinin kök ailesinde zorlayıcı ebeveyn tutumu varsa, duygular görülmüyorsa, iç dünyası ile ilgilenilmemiş, çocuğun kendini ifade etmesine fırsat verilmemişse, sürekli suçlanıp yargılandıysa, aile içinde hiç duygu konuşulmamış ise kişi ilişkilerinde tıpkı bu aşina olduğu durumun peşinden gidiyor. Çünkü doğru ilişkinin kendisine tanıdık gelen bu yaklaşımlar ve anlayışlar olduğuna inanıyor.

Peki, eşlerin ilişki olgunluğuna sahip olması ne demektir? Sağlıklı ilişkilerde temel unsur huzuru beraber hissedebilmektir. Hayatı zorlaştırmak değil, beraber kolaylaştırmaktır. Ya da beraber çözüm üretebilmek, sorunlar karşısında dert ortağı olabilmek, birlikte gülebilmek, eğlenebilmektir. Huzur ve esneklik ise çocukluktaki yaşanmışlıklarla öğrenilir. Tıpkı huzur gibi sevmek, sevilmek, kabul ve değer görmekte çocuklukta öğrenilir ve şekillenir. Huzura alışkın olmayan biri zaten hep gerilim çıkacak kaygısı yaşar ve bu koşullarda da birey evliliğinde sağlıklı bir ilişki inşa etmekte çok zorlanır. 

Bazı ilişki şemaları vardır. Bunlardan bazıları kendini feda etmek, idare etmek , boyun eğmek gibi. Bu şemalar kişinin kurban modunu seçmesi anlamına gelir . Yani baskın ve ezici güç karşısında ezilen ve boyun eğen olmayı seçmek kişilerin yine geçmiş deneyimleriyle ilgilidir. Aslında bu seçim  toksik ilişkiye neden olur. Bu tarz sağlıksız ilişkilerde ezen ve ezilen birbirini besler ve kısır döngü içinde   huzursuz bir ilişki tablosu çizilir.

Peki beyin aşina olduğu ilişki biçimini istiyorsa doğru olan ilişki biçimi  nasıl öğrenilir? Bunun için kişinin kendisine sorması gereken bazı sorular vardır. Bu sorular ilişkiyi sorgulamayı, sağlıklı olanı sağlıksız olandan ayırmaya fark etmeye ışık olacaktır. Örneğin “Ben içinde bulunduğum ilişkide kendimi güvende hissediyor muyum?  “Destekleniyor muyum? “Düşünce ayrılıkları olduğunda baskın olanın ezdiği bir ortam mı var yoksa sohbet ederek birbirimizi anlamaya dönük bir ortam mı var? Net , şeffaf bir iletişim kurabiliyor muyuz? Yoksa sürekli birbirimizi suçlayıcı, çözüm değil de sorun konuşarak dürüstlükten ve gerçeklikten uzak bir iletişim içinde miyiz? Şefkat ve özen gördüğümü hissediyor muyum? Onun yanındayken içimi bir tedirginlik mi kapsıyor yoksa huzur mu ? Suiistimal ediliyor muyum? Beni merak ediyor mu? Birlikte keyifli vakit geçirebiliyor muyuz? Sürekli haksızlığa maruz kalıp o haklı ben haksız durumuna mı düşüyorum? Dengeli mi ? Bana bazı anlarda  yabancılaşıyor mu ? Bana karşı nazik mi yoksa işler yolunda gitmediğinde nezaketi bırakıyor mu?

Tüm bu olumsuzlukları yaşayan biri bu durumları kabul ediyorsa o kişi kurban rolünü seçme belirtisi gösteriyor olabilir. Böylesine hırpalayıcı bir ilişkide aşırı olgun tavır takınmak bu sağlıksız örüntüyü devam ettirmeye yol açar. 

Peki, soruyu tersinden soralım.  Evlilikte sağlıklı ilişkilerde hangi unsurlar vardır?

Öncelikle sağlıklı ilişkilerde bireyler kendileri oldukları gibidir, yani kendisini karşısındaki kişiye göre şekillendirmez. Özü neyse ona göre davranır. Yani onaylanma ve değer görme duygusu eksik kişiler sürekli takdir ve onay almak için kendinden vazgeçer. Burada toksik bir ilişki vardır. Çünkü kendi olabilmek insanın en temel ihtiyacıdır. Sağlıklı bir evlilik zamanla derinlik ve anlam kazanmalıdır. Hayatı hem kendinin hem de eşinin gözünden görebilmektir. Sağlıklı evlilikte en önemli kriterlerden biri de güvendir. Güven duygusu hayati önemdedir. Ancak bu duygu için her iki kişinin de güvenilecek insan olması gerekir. Burada en temel meselelerden biri de eşinizi kadın veya erkek değil insan olarak görebilmeyi başarmaktır.  Dürüstlük, hakkaniyet, empati, işbirliği sevgi, şefkat, saygı evliliğin temel yapı taşlarıdır. Birbirine emek veren, gelişmesi için destekleyen, geleceğe baş koymuş insanların evlilikleri, ilişkileri sağlam temellerle inşa edilmiştir Tüm bunlar eğer çocuklukta, kök ailelerde deneyimlenmediyse yetişkinlikte de de hayata geçemez. Geçmişte çocuk olarak ne yaşıyorsak gelecekte de eş –anne-baba olarak benzerini yaşıyoruz. Bu nedenle bireyin sürekli olarak kendisini geliştirmesi, dönüştürmesi şarttır. Örneğin zor durumlarla nasıl baş ediyoruz? Kendimizin kırılgan tarafları neler? İçimizdeki çocuk ne diyor? Bunları bulup tanımalı ve de onarmalıyız.

Bu değişim ve dönüşüm yolculuğunda yaşamın hakkını verebilmek için temel duygu ve ihtiyaçlarımızı tanımalı ve anlamalıyız. Tüm bunları uygulamak öncelikli olarak hem kendimize hem de eşimize karşı sorumluluğumuzdur. Bunları gerçekleştirmekte zorlanıyorsak uzman desteği almalıyız. Gelişim ve değişim eş ile beraber olur. Tek bir kişinin değişip dönüşmesi sorunları çözmez, aksine değişen gelişen birey ilerledikçe diğer kişi geriler ve aradaki uçurum açılır. Bu nedenle çiftlerin eş zamanlı gelişimi çok kıymetlidir. Çünkü bu gelişim çocuklara da çok olumlu yansıyacak sağlıklı aile ortamı doğacaktır. Bu da çocuklarımız için temel sorumluluğumuzdur.

Her ilişkinin bakıma ihtiyacı vardır. İlişkinin bir canı olduğunu hatırlayarak bu bakımı bilinçli yapmak, kendinize, eşinize, ilişkinize göz kulak olmak, yaşanan krizlerde yıkılmak yerine, ben ne yapabilirim? Birlikte ne yapabiliriz? Sorularını sorarak yapıcı olmak, ilişkinize kimseyi dahil etmeden ortak sınırlarınızla öğrenerek, güçlenerek, çabalayarak emek vererek ömür boyu mutlu, huzurlu güvenli birlikteliğinizin olması dileğiyle…

“Evlenirken şu gerçeği hiç unutmamak gerek, hayat ekibinin en önemli üyesi insanın eşidir.”

Doğan Cüceloğlu

Verda Işın Ardıç Omuzbüken

Aile Danışmanı

Uzm. Psikolojik Danışman

Sosyolog

 

pdr_verda_isin