Altı Şubat 2023 günü, on bir şehrimizde yaşanan deprem felaketinden sonra gördük ki, Devletimizin ilgili kurumları da, milletimiz de böylesi bir afete karşı hazırlıklı değilmiş.
Depremden etkilenen vatandaşlarımıza, memleketin dört bir yanından her türlü yardımlar gönderiliyor da, çabalar çalışmalar sürüyor da yaralar bir türlü sarılamıyor maalesef.
Deprem sonrası televizyonlardan, sosyal medyadan, basından olup bitenleri takip ediyoruz ve ayrıca depremin etkilediği illere giden siyasi partilerin açıklamalarına baktığımızda nispeten sorunların çözüme kavuşturulduğu sahneleriyle karşılaşıyoruz sanki. Ancak Kırşehir merkezde bulunan iş yerime gelen kimi depremzede yurttaşlarımızla konuşup sohbet edebilme olanağı da buluyorum ve anlatılanlara bakılırsa durum çok vahim.
Zira depremin meydana geldiği tarihten bu güne tamı tamına 54 gün geçti. Ama halen çözüm bekleyen bir yığın sorun mevcut gibi.
Vatandaşlar özellikle ilk günlerde yaşadıkları yalnızlıkları, kimselerin yardımlarına gelmediğini, çok rahatlıkla kurtarılması gereken canların göz göre göre ölüme terk edildiğini anlatıp dururlarken, hadi geçelim bunları acılarımızı yeniden yaşamayalım diyebiliyorlar. Belli ki psikolojik olarak halen etki altındalar. “Cenazelerimizi yıkayıp defnedemedik, halen barınmak için bir çadırımız bile olmadı, soğuktan hasta olduk, ısınma sorunumuz çözülmedi, bir bardak suya hasret kaldık, karnımızın açlığını artık hissedemiyoruz” bile diyebiliyorlar.
İnsanlar artık yüksek sesle konuşmaktan ve seslerinin duyulmasından endişe duymuyorlar. Depremin yaşandığı bölgelerde siyasi şovlar yapılmasını istemiyorlar ve acılarını iç dünyalarında yaşamak istiyorlar. Yaşamsal varlıklarını kaybettiklerinden muhtaç durumda olduklarını ve yardım gelmediği zaman da nerede devlet dediklerinde hainlikle suçlandıklarını anlatırken gözlerinin yaşları dinmekte bilmiyor.
Hiç unutamıyorum, Kahramanmaraş ili Elbistan ilçesine çok yakın bir köyden gelen 2 yurttaşımız köyümüzde 200’ün üzerinde insanımız yaşamını yitirdi suçlu muyuz?
Evlerimiz yıkıldı biz mi suçluyuz?
Barınmak için çadır veya konteyner istiyoruz suç mu işliyoruz?
Ekmek, aş ve su istiyoruz suçlu muyuz?
Bilemedim, çok bir şey değil ama bunları devletten istediğimiz için mi suçluyuz?
“Biz şimdi kime ne diyelim, kime kızalım?” diyerek titreyen sesleriyle olup bitenleri anlatan yurttaşımızın gözyaşları içimi acıttı doğrusu. AFAD’ın açıkladığı toplam da 300 bin 809 çadır kurması barınma sorununu çözmeye yetmediği anlaşılıyor.
Depremzede insanlarımız “yapacağız, edeceğiz” gibi vaatler, para ve siyaset istemiyor.
Anlaşılan açlıktan kurtulmak ve soğuktan korunmak istiyor. Depremin 54 üncü gününde tüm bu sorunlar bitmiş, yaşam eskisi gibi olmasa bile hissedilir bir iyileşmeye kavuşmuş olmalıydı.
Depremzede yurttaşlarımız kızmakta, feryat etmekte haksız mı?