Türkiye olarak büyük bir deprem felaketini daha yaşadık.
Yıllardır ihmal ettiğimiz ve sanki olmayacakmış gibi görmezden geldiğimiz bu büyük deprem tam da kışın ortasında geldi. Ve üstelik önce 7.7 ile sarsılan Türkiye, ardından 7.6 ile ikinci kez yıkıldı. 10 vilayetimiz depremden etkilenirken, özellikle Hatay ve Kahramanmaraş adeta yok oldu.
Kahramanmaraş merkezli yaşanan iki büyük depremde 10 ilimizden 30 bini aşan insanımızı kaybettik, binlerce yaralımız oldu. Binlerce insanımız enkaz altında kendisine uzanacak bir yardım eli beklerken, yüzbinlerce insanımız evsiz barksız kaldı, yuvalar çöktü.
Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu ne çabuk unutuyoruz böyle…
İşte 1999 yılında Marmara Bölgesi’nde yaşanan büyük depremle birlikte son 25 yılda birçok deprem yaşadık ve 50 bine yakın insanımızı toprağa verdik. Binlerce insanımızın yuvası dağıldı, sakat kalan, maddi ve manevi her şeyini kaybeden…
Peki hiç ders aldık mı, önlem alıp gereğini yaptık mı?
Tam tersine “Ölen öldü, kalan sağlar bizimdir” mantığı ile hayatımıza “kader” diyerek, kaldığımız yerden devam ettik.
Ülkemizi idare edenler kanun ve yasalarda depreme karşı radikal kararlar almak yerine, bütün uzmanların uyarısına ve karşı çıkmasına rağmen “İmar Barışı” adı altında depreme dayanıksız binalara af getirdi!.
Sonuç ortada!
Elbette yaşanan depremin şiddeti çok yüksekti. Buna bir de dayanıksız binaların yapımı eklenince bu felaket kaçınılmaz oldu.
İşinin ehli olmayanların yaptığı binalarının nasıl maket gibi yıkıldığını gördükçe bunu yapanların, ya da bunlara göz yumup izin verenlerin şimdi vicdanları acaba rahat mı?
Günlerdir televizyon ekranlarında Kahramanmaraş başta olmak üzere 10 ilde yaşanan büyük deprem felaketlerinde yaşananları izlemekten, gözyaşı pınarlarımız kurudu, kahrolduk.
Deprem bölgesi için Türkiye ve dünya adeta seferber oldu.
Deprem felaketinin acısını yüreğinde hisseden insanlarımız deprem bölgesine yoğun bir yardım seferberliği başlattı. Yurdun her yerinden tırlarla gönderilen yardımlar deprem bölgesinde büyük bir karmaşaya ve tıkanmaya neden oldu. Yardımlar ve çalışmalar aksadı.
Enkaz başında ağlayarak “Ne olur bize bir kepçe getirin, vinç getirin” çığlıklarını nasıl unutabiliriz ki?
9-10 gün sonra bile hala enkazdan sağ çıkanları görüyoruz.
Devlet ve vatandaş depremzedeler için bütün imkânlarını seferber etti, ama arama kurtarma ekibinin bölgeye geç kalmasından tutun da, yardım dağıtımında yaşanan aksamalar, evsiz-barksız kalan insanlara ekmek, su, barınma ve ısınma gibi temel ihtiyaçların karşılanmasında pek çok sorun yaşandı.
Şurası da bir gerçek ki bir deprem bölgesi olan ülkemizin yaşanacak bir depreme hazırlıklı olmadığı ortaya çıktı. 10 ilde görülen depremde bir kez daha görüldü ki deprem bölgelerinde gerekli koordinasyonun sağlanamadı.
Arama-kurtarma ekiplerinin enkazlarda kalanlara zamanında müdahale edememesi de can kaybını arttırdığı dillendiriliyor, ama hala enkazlardan canlı çıkan insanlarımızı görünce dua ediyor ve şükrediyoruz.
Kahramanmaraş-Hatay arasında aktif olarak varlığı bilinen ve 7 şiddetinden büyük bir deprem üreteceği sıkça dillendirilmesine rağmen hiçbir önlem alınmayan bu felaket göz göre göre geldi. Ülkede yaşanan her deprem sonrası “Aman buraya dikkat” denilen açıklamalar nedense yok sayıldı.
Elbette ülkemizde de depremler her zaman olacaktır.
Depremlerin neden olduğu felaketler nedeniyle can ve mal kaybı olacaktır, ama insan ve yapı kaybını en aza indirebilmenin ancak bilimle mümkün olabileceğini unutmamak gerekiyor.
Depremi sadece “takdiri ilahi” olarak değerlendirmek yaşananlardan hiç ders alınmadığı anlamına gelmez mi?
Demirinden, çimentosundan, tuğlasından çalınarak yapılan binalar depremde ayakta duramaz. Böyle binaları inşa ederek insanlara satanlar bugüne kadar hiç bedel ödemediler.
Devlet ve toplum olarak geçmişte yaşadıklarımızdan gereken dersleri çıkarmış olsaydık, sağlam binaların yapılmasını sağlar, kaçak ve çürük bina yapanlara en ağrı cezayı verirdik.
Acaba bu depremden gereken dersi alır mıyız?
Şahsen ben bugüne kadar yaşanan deprem felaketlerinden sonrakileri gördükten sonra pek inanmıyorum.
Çünkü zihniyetler değişmediği sürece toplum olarak daha çok benzer acılar yaşarız.
Evet, biz bu felaketi neden yaşadık sorusunun arkasında depremi, bilimi ciddiye almayanların olduğu artık gün gibi ortada.
Bugüne kadar dikkate almadığımız, ders çıkarmadığımız bu deprem felaketi umarız ülkemizi yönetenleri ve bizleri kendimize getirir ve depreme dayanıklı binalar yaparız. Aksi halde bu acı tabloları daha çok yaşarız.