Sus konuşma o senin baban! Sus konuşma o senin anan! O ne biçim konuşma öyle, o senin büyüğün! Sus cevap verme, o senin kocan! Sözleri ile susturulduk hep.

Kimse bizim haklı olup olmadığımızı sorgulamadı. Aman sus, başın belaya girer! Ne yapıyorsun sen! Seni içeri atarlar, sürüm sürüm süründürürler... sözleri ile hep korkutulduk.

Haklı insan korkar mı? Ne korkuyorsun? Adaletin olduğu yerde korku olur mu? Korkacak biri varsa o da haksızlığı yapan. Korkma konuş! Korkma, hakkını ara! diye kimse arkamızda durmadı. Ne hakkımızı hukukumuzu bildik, ne de haksızlıklar karşısında kapı gibi dimdik durabildik.

Kader, kısmet, nasip sözleri ile yıllarca kandırıldık. Pek çok emekçi, öldüm pahasına çalıştırıldı. "Biz sizden sadaka istemiyoruz, emeğimizin karşılığını istiyoruz." diyemedi. İşten çıkarılmaktan korktu. Patronum beni işten çıkarmasa bile yerimi değiştirir, beni zor işlere verir, sıkıntılı birimlere gönderir, daha da olmadı, psikolojik şiddet uygular korkusu ile susmayı tercih ediyor çalışanlar.

İzin istersem vermez. Çocuğum hasta olsa hastaneye göndermez. Süt iznimi kullandırtmaz. Rapor alırsam beni işten çıkarır, endişeleri ile hasta hasta işe gidiyor emekçiler.

İşçi haklarını bilsek, adalet zamanında ve hakkıyla işlese bunlardan korkar mıyız?

Önceden büyük bir çoğunluğu kırsal kesimde çalışan emekçiler artık şehirlere taşındı. İşçilerin büyük kısmı şehirlerde rızkını kazanmak için uğraşıyor. Çoluk çocuğunu doyurabilmek için pek çoğu da beden işçiliği yapıyor. Ne sigorta var, ne iş güvenliği tedbirleri var. Kelle koltukta çalışıyor garibanlar.

Hayat mı zor, biz mi zor zamanda dünyaya geldik diye isyan edesim geliyor. Ama Tarih sayfalarını biraz karıştırdığımda görüyorum ki her dönemde zulüm varmış. Asırlar öncesine de gitsek yine zalimlerle, masumlar mücadele etmiş. Güçlüler, güçlerine güç, paralarına para katmışlar. Halk ise her dönemde ezilmiş.

Önceden kölelik sistemi varmış, şimdilerde ise asgari ücretle yaşamaya çalışan insanlar var. Sahipler, kölelerinin karnını doyurur, sırtını giydirir, yatacağı yeri temin edermiş. Şimdikiler ise sadece para veriyor... Karnını bile doyurmaya yetmeyecek kadar para... Esirlerin sosyal hayatı, gezip tozması yokmuş. Günümüzde çalışanlara verilen paralar da o kadar komik ki... Bunlarla da yemek, içmek, gezmek, eğlenmek imkânsız. Evden işe, işten eve git git gel... Senede bir kez, bir bayram da memlekete, anamızın, babamızın elini öpmeye gidebilirsek bizden mutlu kimse yok. Eee, ne değişti? Sadece kelimeler...

Yüzyıllar önce ABD'de hak arayışında olan işçilerin hayatını kaybetmesi ve işçi liderlerinin idam edilmesi ile başlamış olan direnişi kutluyoruz bugün. Mücadele... Hep mücadele... Ama asıl olan şu ki, iyiki mücahit ve mücahideler var. Bu cesur insanlar sayesinde haklar kazanılıyor. Yürek yemiş halkın azim ve kararlılığı ile haksızlıklarla savaşılıyor. Hak verilmiyor; birlikle, beraberlikle, dayanışma ile kazanılıyor.

Çalışan, çabalayan, alın teri döken, helal kazanç elde edebilmek için gecesini gündüzüne katan tüm emekçi kardeşlerimin 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı'nızı kutluyorum.

Ya toprak ol

Ya da su

Sakın ateş olma