Eğitim Sen Kırşehir Şubesi Kadın Komisyonu adına Fulya Ardıç:
“YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI”
Eğitim Sen Kırşehir Şubesi Kadın Komisyonu 8 Mart Kadınların Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü nedeniyle bir basın açıklaması yaptı.
Eğitim Sen Kırşehir Şubesi Kadın Komisyonu adına açıklamayı Fulya Ardıç yaptı. Ardıç, kadınların dayanışmasının önemine dikkat çekti.
8 Mart’ın Türkiye’de ilk kez 1921 yılında Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlandığını ve 12 Eylül 1980 darbesiyle dört yıl bir araya gelinemediğini, 1984’te yeniden alanlara çıkılmaya başlandığını belirten Fulya Ardıç, yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“KESK’te örgütlenen kadınlar olarak en az 166 yıl öncesinden bugüne emek, hak ve eşitlik mücadelesi uğruna hayatını kaybeden kadınların mücadelelerini selamlıyoruz. Onların sesine sesimizi katarak ayrımcılığa, şiddete, eşitsizliğe, sömürüye, gericiliğe, baskılara ve savaşlara karşı sesimizi yükseltiyoruz.
“6 Şubat depreminin üzerinden bir yıldan fazla zaman geçti ne acımız, yasımız dindi, ne öfkemiz bitti. Depremin yaşandığı kentlerde yaşam hala çadırlarda, konteynerlerde oldukça zor koşullarda sürüyor. Aradan bir yıldan fazla zaman geçti ama Siyasi iktidar hayatı sürdürmek için gereken asgari koşulların oluşturulması için herhangi bir ihtiyacı karşılamaya yönelik kayda değer bir girişimde bulunulmadı. Kışla beraber, yağmurla, fırtınayla, sellerle daha da zorlaşan koşullarda kadınların omzuna yüklenen sorumluluklar, bakım emeğinin kadınların görevi sayılması nedeniyle arttıkça artıyor. Depremin enkazından çıkıp da ayakta nasıl kaldığına şaşırdığımız iktidarın en yetkili şahsı ise depremin yıldönümü için geldiği Hatay’da “Benden olmayana, benim gibi düşünmeyene hizmet yok” anlamına gelen sözler söylüyor. Bu sözlerden de depremden bu yana neden hizmet alamadığımızı, neden çaresizliğe terk edildiğimizi ve yıllardır nasıl bir zihniyetle yönetildiğimizi bir kez daha anlamış olduk.
“İmar afları ile sermayeye rant alanı açanlar, uluslararası sermayeye her türlü kolaylığı sağlamayı sürdürüyor. İktidarın gündemi ne doğa ne emek. Çok değil iki hafta önce Erzincan İliç’te, çevre örgütlerinin ve ilgili meslek odalarının raporları görmezden gelinerek kapasitesi arttırılan altın madeninde toprak kayması nedeniyle büyük bir göçük meydana geldi. Dokuz işçinin siyanürlü toprak yığının altında kalması, tüm bölgeyi etkileyecek bir çevre felaketinin yaşanması olması siyasi iktidarı durdurmaya yetmiyor. İliç’te yaşanan bu olayın etkisini yıllarca yaşayacağımız açıkken iktidar yeni yeni altın madeni rezerv alanlarına izin vermeye devam ediyor. Türkiye’nin her yerinde, rant uğruna orman katliamları, doğa katliamları yaşanıyor.
“Türkiye’ de her gün en az 3 kadın katlediliyor. Hatta geçtiğimiz hafta maalesef 2 gün içinde 8 kadın hayatını kaybetti. Failler bu cesareti nereden alıyor? Failler cezasızlık, korumasızlık ve hukuksuzluk nedeniyle etrafta gezmeyi sürdürüyor. Ama siyasi iktidar ataerkil kapitalist sistemin ihtiyaçlarına uygun biçimde, fiili kürtaj yasakları ve nüfus politikalarıyla kadın bedenleri üzerinden, kadın cinselliği ve doğurganlığını denetlemeyi sürdürüyor.
“4+4+4 eğitim sistemi ve MEB yönetmeliklerinde yapılan değişiklikler özellikle kız çocuklarını evlilik adı altında istismara maruz bırakarak eğitimden koparıyor; ÇEDES gibi projelerle bilimsel ve laik eğitim yok edilmek isteniyor; çocuklara çok küçük yaştan itibaren katı cinsiyetçi iş bölümünü yeniden üretecek pratikler öğretiliyor. Fetvalarla, Diyanet’le bu sistem destekleniyor. Siyasi iktidarı ÇEDES projesi gibi laik ve bilimsel eğitimi hedef alan uygulamalardan derhal vazgeçmeye çağırıyoruz.
“Ülkede ve dünyada yaşanan tüm krizlerin bedelinin bize, kadınlara ödetilmeye çalışılmasına tahammülümüz kalmadı. Her geçen gün yoksullaşıyoruz, Türkiye’de ve dünyanın hemen her yerinde kadınlar büyük ölçüde herhangi bir sosyal güvence olmadan, kayıt dışı çalıştırılıyor, "ucuz emek gücü" olarak görülüyor ve eşit değerde işe eşit ücretten yoksun bırakılıyor.
“Kamusal hizmet kapsamında devletlerin sorumluluğunda olması gereken çocuk, hasta, yaşlı, engelli bakımı sosyal destek politikalarının geliştirilmemesi, metalaştırılan hizmetlerin fiyatlarının çok yüksek olmasıyla kadına yükleniyor. Kadınlar bu nedenle istihdamdan kopuyor ya da istihdam alanına giremiyor. Emeğimizin görünür ve değerli olmasını sağlamaya yönelik herhangi bir düzenleme de yapılmıyor. Kadınlar kamusal alandan, sosyal yaşamdan, üretimden uzaklaşmak zorunda bırakılıyor.
“Bizler kadın mücadelesine dönük tüm bu baskı ve şiddet politikalarının dönemsel değil stratejik ve ideolojik olduğunu farkındayız. Tüm bu olumsuz tabloya, köktendinciliğin kendisini kurumsallaştırma girişimlerine rağmen, kadınların yaşamın her alanına eşit ve özgür katıldığı, gerçek anlamda demokrasinin ve barışın, laik bir yönetim biçiminin inşa edildiği bir ülke yaratmanın mümkün olduğunu biliyoruz.
“Bu 8 Mart’ta da kamu emekçisi kadınları emeğimiz bedenimiz kimliğimiz bizim; mücadelede kararlı özgürlükte ısrarcıyız şiarı ile işyerlerimizde, alanlarda yaşadığımız her yerde mücadele etmeye, eşitlik, özgürlük, emek, hak, adalet, barış ve laiklik için yıllardır verdiğimiz mücadeleye omuz vermeye çağırıyoruz. Evde, işte, tarlada, okulda, hastanede kısacası her yerde, emeği ve hakları için mücadele eden tüm kadınların 8 Mart Kadınların Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma gününü kutluyoruz.” (HABER: İLKNUR ÖNCÜ)