Her canlı doğar, büyür, yaşar ve ölür.

Bu yaşam içerisinde güzel günler olduğu gibi sıkıntılı günlerde yaşanır.

Andre Gide der ki;"Yaşam çok zalim öğretmendir, önce sınav yapar, sonra ders verir."

Bizler derslerimizi aldık. Acı tatlı hatıralarla yaşamımızın son zamanlarına geldik ve intikaları oynuyoruz.

Ne oluyor biliyor musunuz?

"Bazen insan alıp başını gitmek istiyor.

Kimsenin olmadığı, huzur kokan bir yerlere."

Çalıştığın iş yerin de huzurun olmazsa, evinizde şiddetli geçimsizlik olursa, eş ve çocuklarınız sizi dinlemez bildiği şekilde hareket ederse o zaman yaşamının ne önemi var?

Dedik ya ! Yaşam içerisinde sıkıntıların en acılarını çektik. Size acı veren hiç bir şeyi kenara bırakamıyorsunuz. Doğmuyor bazen uğruna yorulduklarımız. Anlatamıyorsunuz, dinletemiyorsunuz. Herkes her şeyi sizden daha iyi biliyor.

Aaaah !

"Şu dünyanın yalan olduğuna gerçekten inanabilsek, hiç bir derdimiz kalmayacak."

Gelip geçici dünyayı bizim sanıyoruz. Kalp kırık, insanları üzüyoruz.

Dostlarım! Çok gülen insanlara iyi davranın.Onlar hep yalnızken ağlarlar. Her güleni çok mutlu, huzurlu ve düşüncesiz mi sanıyorsunuz? İnsanlar bazen çaresiz kalınca kaderine güler.

Bende bir babayım. Babalar soğuk görünür amma, sıcaklığı öldükten sonra hissedilir.

Siz babasız kaldınız mı hiç ? Bazı yaraların üzerini gece bile örtemez.Babasızlığın yarasını gördük. Başkalarının kulu kölesi olduk. Bildiğimizi bilmez, gördüğümüzü söylemez olduk.

Neden sancılar eksik olmaz yetim ve öksüz kalan iyi insanların yüreğinden? Ömür bir masal gibidir. Ne kadar uzun olduğu değil, ne kadar güzel yaşandığı önemlidir.

Kötü günlerinde iyi tarafları oluyor bazen. İnsanları tanıyorsun. Özellikle de yanında sandıklarını.

Sağlığınız bozulsun, ekonomik yönden çaresiz kalın bakın o zaman yakınlarınıza ve o çok güvendiğiniz sevgili (!) dostlarınıza...

"Borçlu ölmez ama,

Benzi sararır.!"

Yaşamın kısa özeti bu. Merhamet acımak değil, acıtmamaktır. Öyle acıtıldığımız zamanlar oldu ki sadece sustuk.Çünkü gücümüz yoktu. Dertlerimizi, sıkıntılarımızı çaresizlerin tek çaresi olan Allah'a havale ettik.

"Gençlik bir kuştur, uçar gider tutamazsın.

İhtiyarlık bir cekettir, giyer çıkartamazsın."

Bizler ihtiyarlık ceketini şimdi değil çok yıllar önce giydik.Çünkü ekmeğimiz tavşan elinde oldu tutamadık. Babamız çocuk yaşta öldü baba kıymetini anlayamadık.Halbuki babanın iyisi kötüsü olmaz, en kötüsü babasız kalmaktır.

Yaşadık amma;

Bazen içimizdeki ağlamaları gizlemek için yüzümüzde sahte gülüşler yaptık. Yaşamak için hiç bir şeyin fazlasında gözümüz yok.Yeter ki kafamız rahat uyuyabilecek kadar mutlu olalım. Mutlu ve huzurlu yaşamadıktan sonra buna yaşamak mı denir?

Nedendir bilinmez? Ayna sofradan yemek yediğimiz insanlar karnı doyunca düşman oldular. Benimde güvendiklerim ve değer verdiklerim vardı.Ama arkamı döndüğümde kimseyi göremedim.

Çok iyi komşuluk vardı. Şimdi komşuluk bir yere mi gitti gören var mı?

İşte yaşam böyle sevgili dostlar!

"Dertlerini dökecek dostları olmayanlar,

Kendi yüreklerini kemirirler."

Çok ağlattılar bizi.Bende ağlatmasını bilirdim ama,sevdiklerime asla kıyamadım.

Sözün özü;

"Bunca zaman, ya elimi tutamayacaklara uzandı elim,

Ya da bırakıp gidecekler hep el uzattı bana.!"

Yüreğimin selamı var o kocaman yüreklerinize.Hepinize sağlıklı,huzurlu,mutlu günler dilerim. Saygının olduğu yerdesiniz.