Kutü’l Amare Savaşı, I. Dünya Savaşı sırasında Irak cephesinde İngilizlere karşı kazan-dığımız büyük bir zaferdir. Ama günümüzde unutulmuş, Çanakkale Savaşının gölgesinde kal-mıştır. Halbuki bu savaş, Çanakkale’den sonra Osmanlı Devleti’nin 1.Dünya Savaşı içinde ka-zandığı ikinci ve aynı zamanda son zaferidir.
İngilizlerin amacı Osmanlı devletini parçalamak, Ortadoğu’ya egemen olmak; buralar-daki zengin yeraltı ve yerüstü kaynakları sömürmekti. 19. yüzyılda İngiltere, “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” olarak adlandırılıyordu. Çünkü Afrika’da ve Asya’da sömürdüğü top-raklar o kadar genişti ki, gerçekten üzerinde güneş batmıyordu. Ancak zengin kaynaklara sahip olan Osmanlı topraklarını sömüremiyorlardı; çünkü Osmanlı ayakta idi ve direniyordu. Sömür-geciler, Osmanlı’yı yıkmaya, parçalamaya karar verdiler. Böylece ortaya çıkan küçük devlet-çikleri rahat ve kolaylıkla sömüreceklerdi. Bu sebeple azınlıkları kışkırtarak Osmanlı’yı parça-lamaya başladılar. Önce Balkanlarda bunu başardılar. Binlerce Türk Balkanlarda can verdi; yüz binlercesi canını kurtarmak için Anadolu’ya sığındı. Bunu Ermeniler ve Araplar üzerinde de uyguladılar.
Irak bölgesini ele geçirmek isteyen İngiliz ordusu, 6 Kasım 1914 günü Basra körfezine büyük bir çıkarma yaptılar. Osmanlı devleti, buradan bir saldırıya uğrayacağını hesaplamadığı için bölgede yeteri kadar askeri kuvveti yoktu. Bundan yararlanan İngilizler, çok zorlanmadan kuzeye doğru ilerlemeye başladılar. Osmanlı Devleti, askeri gücünün büyük kısmını Kafkas ve Balkan cephelerine kaydırmıştı. Basra körfezinden kuzeye doğru ilerleyen İngilizler 3 Haziran 1915 günü, yaklaşık 6 ay sonra, Kut’ül Amare’yi ele geçirdiler ve ilerlemeye devam ettiler. Osmanlı Devleti, İngiliz ordusunun ilerleyişini durdurabilmek için bölgeye bir miktar asker gönderdi. Bu birlik daha evvel Trablusgarp’ta İtalyanlara karşı savaşmış, çöl savaşı tecrübesi olan Süleyman Askerî Bey komutasında idi. Elindeki az bir kuvvetle, civardaki Araplardan da beklediği desteği göremediği için başarısız olan Süleyman Askerî, bunalıma girerek intihar et-miştir. Olumsuz durum üzerine Osmanlı idaresi, bölgeye yeni askeri kuvvetler göndermiş ve komutan olarak Nureddin Paşa’yı görevlendirmiştir. Bu arada Kut bölgesini ele geçiren İngi-lizler, Selman-ı Pak civarına ulaşmışlardı. İngiliz ordusu ilerledikçe, deniz kıyısından uzaklaşı-yor, böylece ikmal ve destek alması zorlaşıyordu.
Osmanlı ordusu, gelen yeni birliklerle Selman-ı Pak civarında durduğu İngiliz ordusuna taarruz ederek onları geri çekilmek zorunda bıraktı. Geri çekilen İngilizler, Kut’ül Amare’ye sığındılar. İngilizlere göre Kut, kendilerine yeni destek gelinceye kadar korunabilecekleri bir yerdi ve güvenli idi. Ancak öyle olmadı; İngilizler, hata yapmışlardı. Osmanlı ordusu zekice bir planlama ile Kut bölgesini kuşatma altına almış ve İngiliz ordusunun etrafını çevirdi. Böyle bir şeyi beklemeyen İngilizler şok olmuştur. Bu arada, bölgeye Halil Paşa (Sonradan Kut soyadını almıştır) idaresinde yeni bir askeri birlik daha gönderildi. Kuşatma altındaki İngiliz ordusu, zaman geçtikçe erzak ve mühimmat bakımından tükendi, kıtlık ve açlık baş gösterdi. İngiliz ordusunun kurtulmak için yaptığı yarma harekâtı da başarılı olamadı. Tam anlamıyla kapana sıkışan İngiliz ordusunu kurtarmak için Hindistan’dan gönderilen yeni kuvvetlerin de önü ke-silerek ilerlemeleri durduruldu. Kuşatma altındaki İngiliz ordusunu kurtarabilme çabaları başa-rısızlıkla sonuçlandı. Açlık yanı sıra salgın hastalıklar baş göstermiş; ilaç ve tıbbi malzeme sı-kıntısı başlamıştı. Morali iyice bozulan İngiliz ordusu bu ağır şartlar altında teslim olmaktan başka çare bulamamıştır. Yaklaşık 5 ay süren kuşatma sonunda İngiliz ordusu 13 general, 481 subay ve 13.300 askeri ile Türk ordusuna teslim olmak zorunda kalmıştır.
Bu bölgedeki çatışmalarda İngilizler toplamda 40.000; Osmanlı ise 25.000 kayıp vermiş-tir. Teslim alınan İngiliz ordusunu kurtarmaya gelen bir başka İngiliz ordusu ise yaklaşık 30.000 kayıp vererek geri çekilmek zorunda kalmıştır.
Türk ordusu, imkânsızlık ve yokluğa rağmen birçok cephede canla başla, cesaretle savaş-mış, düşmana karşı önemli başarılar elde edebilmiştir. Mehmetçik, gerek Çanakkale’de gerekse Kut’ül Amare’de iman gücünü göstermiştir.
Kut savaşı, İngiliz tarihçilerine göre “Britanya tarihinin en aşağılık teslimidir.” İngilizle-rin havasının söndürüldüğü bir zaferdir. Avustralyalı Tarihçi Dr. Gaston Bodart, Kut zaferini, “İngiliz onurunun I. Dünya Savaşında yediği en sert, en büyük darbe” olarak nitelendirmiştir. Kut’ül Amare, İngiliz tarihinin en büyük askeri yenilgisi olarak bilinir. İngilizler, Çanak-kele’den sonra Irak bölgesinde Osmanlılara ikinci kez yenilmişlerdir.
Bu savaş, İngilizler için çok büyük bir kayıptır. Yenilemez denen İngiliz ordusu, Türkler tarafından Çanakkale’den sonra ikinci kez yenilgiye uğratılmıştır. İngilizlerin ard arda aldığı yenilgiler sömürgelerdeki yerli halkların uyanmasına, İngilizlere karşı bağımsızlık mücadele-sine başlamalarına vesile olmuştur.
Kut’ül Amare zaferi 1952 yılına kadar Kut Bayramı olarak kutlanmıştır. Ancak Tür-kiye’nin NATO’ya üye olması sürecinde İngiltere’nin isteği üzerine kutlamalara son verilmiş; bu muhteşem zafer ders kitaplarından çıkarılarak unutturulmaya çalışılmıştır.
Millet olarak, millî birliğe, morale ihtiyacımız olan şu dönemde büyük zaferleri hatırla-mak ve anmak, milletimize manevî güç vererek yeni ve büyük işler yapma azmi katacaktır.
Kut’ül Amare zaferinin 109. yıldönümünde, başta bu zaferi kazandıran aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi; peşi sıra tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz; ruhları şad olsun.