Komşusu açken tok yatan bizden değildir. (Hz. Muhammed)

Zenginliğin en büyüğü akıl, fakirliğin en büyüğü ise ahmaklıktır. (Hz. Ali)

Fazla mal haramsız, fazla laf yalansız olmaz. (Yunus Emre)

Kırk harami bir çıplağı soyamaz.

Fakirin tavuğu tek tek yumurtluyor, zenginin horozu bile yumurtluyor.

Dünyada;

Günde 24 bin kişi açlıktan ya da yetersiz beslenme yüzünden ölüyor.

1 dakika içinde 12 çocuk açlıktan ölüyor.

850 milyon insan aç.

750 milyon insanın barınağı yok.

Günlük geliri 2 doların altında olan insan sayısı 2 milyar.

En büyük fakirlik, hasisliktir. (İtalyan Atasözü)

Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar.

Karun Hz. Musa’nın akrabasıydı. Fakirdi, sonradan zengin oldu. Servetinin anahtarını 30 deve ancak taşıyordu. Zekât vermiyordu… Sonunda helâk oldu. (Kasas Sûresi 76-82)

Rızkımı veren Hûda’dır / Kula minnet eylemem (Nesimi)

                      **  

Saffâri hanedanını kuran Yakub’un yerine geçen kardeşi Amir, muhteşem bir hükümdar imiş. Sefere çıktığı zaman yalnız mutfak takımlarını 300 deve ile taşırlarmış.

Amir, Abbasi Halifeleriyle harb etmiş ve Halife ordularına kumanda eden İsmail tarafından mağlup ve esir edilmiş.

Çadırda muhafaza edilirken acıkmış ve yanında bulunan aşçıbaşısına biraz yemek tedarik etmesini söylemiş. Aşçı etrafı araştırmış, kulplu bir tencere bulmuş, biraz da et tedarik etmiş, tencereyi iki taşın arasına koyduğu ateşin üzerine oturtmuş, efendisine yemek hazırlamaya koyulmuş. Yemek pişerken aşçı ekmek bulmak için oradan ayrılmış, et kokusunu alan bir köpek yavaş yavaş sokularak eti kapmak istemiş, tencerenin kulpu boynuna geçmiş, hayvan kendini kurtaramamış, tencereyi boynunda sallayarak kaçmaya başlamış.

Amir muhafaza edilmekte bulunduğu çadırın kapısından bunu görünce kahkahalarla gülmeye başlamış.

Zabitlerden biri, tacını tahtını, varını yoğunu kaybeden, belki hayatına bile kastedilecek olan bir hükümdarın kahkahalarla gülmesine hayret etmiş. Neş’esinin sebebini sormuş.

Amir şu cevabı vermiş:

---- Daha bu sabah mutfak levazımımı taşımak için 300 deve yetişmiyordu. Hâlbuki şimdi, görüyorsunuz ya bütün ziyafet takımım bir köpeğe bile ağır gelmiyor.

**

Bu hafta sizlere ilk olarak, Alman şair ve oyun yazarı Bertolt Brecht’in güzel bir şiirini yayınlıyorum:

TAHTEREVALLİ

İyice görüyorum artık düzeni

Orada, bir avuç insan oturuyor yukarıda

Aşağıda da birçok kişi

Ve bağırıyor yukarıdakiler aşağıya:

“Çıkın buraya gelin ki,

Hepimiz olalım yukarıda.”

Ama iyice gözlediğinde görüyorsun,

Neyin saklı olduğunu

Yukarıdakiler ile, aşağıdakiler arasında.

Bir yol gibi gözüküyor ilk bakışta

Yol değil ama

Bir tahta bu.

Ve şimdi görüyorsun açıkça;

Bu bir tahterevalli tahtası.

Bütün düzen bir tahterevalli aslında

İki ucu birbirine bağımlı,

Yukarıdakiler durabiliyorlar orada

Sırf ötekiler durduğundan aşağıda

Ve ancak;

Aşağıdakiler, aşağıda oturduğu sürece

Kalabilirler orada

Yukarıda olamazlar çünkü;

Ötekiler yerlerini bırakıp çıksalar yukarı

Bu yüzden isterler ki;

Aşağıdakiler sonsuza dek

Hep orada kalsınlar

Çıkmasınlar yukarı

Bir de, aşağıda hep daha çok insan olmalı yukarıdakilerden

Yoksa durmaz tahterevalli

Tahterevalli

Evet bütün düzen bir tahterevalli.

*

İkinci şiirimiz, unutulmuş şairimiz Adnan Tayiz’e ait. Yıl 1954.

BU DA ALLAH’IN İŞİ

Dolu kardeşim dolu..

Hastahaneler dolu,

Mezarlıklar dolu.

İsmailzade Nuri Beyin cebi dolu kardeşim.

Mehmedin gözleri dolu dolu..