“ Onurum yaşamımdır, beraber büyümüşlerdir; onurumu benden alın, yaşamım da bitmiş demektir. ”

-William Shakespeare

Alçaklığın, hainliğin, ikiyüzlülüğün, puştluğun; kısacası cümle kokuşmuşluğun at oynattığı bir dönemde yaşamdan zevk alabilmek, ancak zayıfların bahtiyarlığıdır. Esas olan; sadece yaşamak değil, insana yakışır şekilde ve onurlu yaşamaktır. Teslim olmadan, boyun eğmeden, sürünmeden, el etek öpmeden yaşamaktır! ”

-Nazım Hikmet Ran

***

Hayat deneyimlerle doludur. Bunların ortaya konması sonucu kimi dersler çıkarılmaktadır. Kıssa olarak bilinen ve birilerinin ya da kendi başından geçen olaylar bulunmaktadır. Bu olayların anlatılması ile dinleyicilerin içerisinden kendilerine ders çıkarması istenir. Böyle durumlara kıssadan hisse adı verilmektedir. Peki, kıssadan hisse TDK verilerine göre ne anlama gelmektedir? Kıssa kelimesi Türkçe bir kelime midir? İşte kıssa ve kıssadan hisse konularını içeren konular.

Kıssa, Arapça bir sözcüktür. Bu, Arapçada "ḳıṣṣa" olarak okunmaktadır. Ders çıkarılmak üzere dile getirilen olay ve anlatımlara verilen bir isimdir. Kıssa ifadesine hissse sözcüğü getirilerek kıssadan hisse söz öbeği oluşturulmaktadır.
Kıssadan hisse ders çıkarılması gereken bir anlatıdan kendi adına ders çıkarmak yani bu olaydan hissesini almak demektir. Böylece anlatıdan bir ders çıkarılması ve hayata tatbik edilmesi istenir.


Türk Dil Kurumu kıssadan hisse ifadesini, anlatılan bir hikâyeden ya da olaydan alınması gereken ders olarak nitelendirmiştir. Kültürümüzde kıssalardan ders çıkarmak ve üzerine düşen payı almak bulunmaktadır.

 Gelelim onurlu davranış örneğimize:

 

"Hindistan'ın İngilizler tarafından işgal edildiği yıllarda bir İngiliz subayı hiçbir neden olmaksızın halktan bir Hintliye sertçe bir tokat atar. Hintli adam hemen  bir yumrukla subayı yere serer.

Bu karşılığı beklemeyen subay hem korkar hem de sinirlenir. Tek başına bir şey yapamayacağını bildiğinden yardım almak için bölüğe gider.

Nasıl olur da sıradan bir Hintli İngiliz Kraliyet subayına vurmaya cüret edebilir. Subay Generalin yanına gidip olayı anlatır ve kendisinden asker talep eder.

General onu dinledikten sonra onu bir odaya götürür. Bir kasadan 50.000 Rupi çıkarıp subaya verir:

- Bu parayı bugün sana tokat atan Hintliye ver ve ondan özür dile!

Bunu duyan İngiliz subay sinirlenir:

- Zavallı bir Hintli, İngiltere Kraliyet subayına vurup hakaret edecek ve karşılığında ondan özür mü dileyeceğim?

General sertçe:

- Bu bir emirdir.

Soru sormaksızın itaat edeceksin..!

Subay çaresizce parayı alır,

götürüp Hintli adama verir,

özür diler...

Hintli adam o zamanın parasıyla yarı servet olan parayı görünce çok sevinir. Onunla ev, araba vs.alır.

Bir süre sonra da bu Hintli tanınan tüccarlar arasına girer...

Aylar geçer. Bir gün General tokat yiyen subayı çağırır:

- Zamanında sana tokat atan Hintliyi hatırlıyor musun?

Subay:

- Unutmam mümkün mü efendim.

General:

-Şimdi intikamını alma vaktidir. Ona kalabalık bir topluluğun içinde vur. Herkes görsün...

Subay itiraz ederek:

- Bu Hintli kimsesiz iken ona vurmama izin vermediniz. Şu an şehrin tanınan, önemli kişilerinden biri olmuşken mi vurmamı istiyorsunuz?

Ona vurur vurmaz etrafındakiler bana saldırırlar efendim.

General kendinden emin bir şekilde:

- Endişelenecek bir şey yok.

Sana dediğimi yap. Git ona vur, gel!

İngiliz subay Hintli adamın mağazasına gider. Hintlinin adamları ve kalabalık müşterisi de orada bulunmaktadır. İngiliz subay bir şey demeksizin öyle bir vurur ki, adam düşüp yere kapaklanır...

Hintli adam hiçbir karşılık vermediği gibi düştüğü yerden de kalkmaz. İşin garip tarafı subayın yüzüne dahi bakmaya cesaret edemez...

Karşılık görmeyen subay hayretler içerisinde kalır. İntikam almanın verdiği sevinçle oradan ayrılıp generalin yanına gelir.

General:

- Seni hem sevinçli ve hem de hayretler içerisinde görüyorum.

Subay:

- Evet efendim.

O Hintli İlk seferinde kimsesiz iken ona vurduğumda sessiz kalmayıp daha sert bir şekilde bana vurdu. Ama bugün mal, makam sahibi iken ona vurduğumda karşılık vermek bir yana, bana bir söz dahi edemedi.

General:

- İlk sefer ona vurduğunda izzeti nefsi vardı ve bunu en büyük sermayesi bilirdi. Onu korumak için sana karşılık verdi.

Ama ikinci seferde izzeti nefsini paraya sattı!

Menfaati tehlikeye girer diye sana karşılık vermeye korktu. Onun için kendini savunamadı...

***

Bu metin, çıkarı için onurunu ya da izzeti nefsini satanlara, ithaf olunur !

*