Siyaset satranç taşı gibidir. Değişimi ‘okumak’ ve bunun ‘gereğini’ yerine getirmek. Uygun zamanı beklemek ve hamleyi uygulamak. Atak olmak. Bunu yaparsanız ‘etkin’ olursunuz; yapmazsanız ‘Hezimet’..
Ya ‘belirleyici’ olursunuz ya da ‘maruz kalırsınız.’
Gelin geçmişe bir bakalım;
Cumhurbaşkanı Erdoğan bir yıl önce ve son ana kadar Ak Partililerin yarıdan çok çok fazlası kaybettiklerini görüyor ve büyük bir moral bozukluğu içindeydiler. Sonra peş peşe hamlelere girişti.
Asgari ücret, EYT bir anda gündeme giriverdi. Yapmam dediklerini yapacağını konuşturmaya başladı. Krizi ben çözerim imajını da çizmeye çalıştı. Daha evvel krizi kabul etmezken bu kez ‘Evet kriz var, var ama ben çözerim havasını verdi’.
Sonra büyük deprem geldi. Aynı mantıkla hamlelere devam etti; ‘Depremin yaralarını ben sararım’ dedi ve öyle de oldu Deprem Bölgesinden inanılmaz oylar geldi, ‘bu kentleri ben inşa ederim’ mesaj buydu.
Erdoğan seçim kaybediyordu. Psikolojik üstünlük rakibindeydi. Unutmayın bunu.
Şimdi yeni kabinesine bakın.
Son döneminde beklenmedik bir liste oluşturdu. Mehmet Şimşek, Hakan Fidan, İbrahim Kalın (MİT) ... Merkez Bankası Başkanı değişiyor. Bakanlar Kurulu ve bürokraside yeni yüzler yeni yaklaşımlar... Esnek, görüşlere sahip bi lider acaba içeriye ve dışarıya hangi mesajı veriyor? Son döneminde.
CHP ve muhalefet bloğu (6 partinin tamamı) ile Kılıçdaroğlu ise bir yıl önce kazanacağı ve hatta son ana kadar kazanacağı seçimi kaybetti. Hepsi beraber kaybetti.
Hatırlatalım: Bir yıl önce psikolojik üstünlük kimdeydi?
Söylenecek çok söz var. Ama şu ana fikir olsun. 6 Parti, 6 lider topluma umut aşılarken bir anda masadan kalkılarak çok büyük yanlış yaptı, güven kaybettiler. Halk, ‘bunlar bu şekilde yönetemezler, ekonomi ve depremin hasarını böyle gideremezler’ diye düşünmeye ve hissetmeye başlayınca ibre tersine döndü…
CHP özeline gelince…
Teşkilatlanma modeli çok yanlış. Rakibinizin, rakibiniz devletin tüm olanaklarını kullanırken siz ev gezmeleri bile yapamadınız, ‘Gelin ben her türlü maddi manevi desteği vereyim’ diyen adama bile selam vermediniz. Gerek İYİ PARTİ sıralamasında, gerek CHP İl sıralamalarında çok büyük hatalar yapıldı var olan milletvekilini sıralamaya koyarken yanındakilerin kimler olduğu unutuldu sizin. Yüz yüze halkla iletişim çok ama çok zayıf. Ev ziyaretleri yok gibi.
Sol Partilerin adını anmamanıza rağmen ilk turda yüzde 70 üzerinde oy verdiler. 2. turda gördükleri ilgisizlikten dolayı yüzde otuz sandığa gitmedi. Binde bir oyu olanlara 38 milletvekili verildi, sol tamamen unutuldu, sağ partilerden medet umdular. Oysa Sağ partilerde siyaset yapan onlarca parti varken…
CHP’nin listelerini kim yaptı? Soru budur. Kim, nasıl, hangi gerekçelerle etkili oldu?
Kılıçdaroğlu’nun yerine ben olsam hemen neden kaybedildiğini her ildeki akil insanlardan öğrenir bir rapor haline getirirdim.
Erdoğan bunu biliyor. Hamlelerini buna göre yapıyor. Kılıçdaroğlu da bunu öğrensin. Öğrenen bir sonraki mücadeleye ve olası zafere hazırlanabilir.
“Mutlak yenilgi yoktur” dedik değil mi? Gerekli hamleler yapılmazsa en son noktada, yenile yenile mutlak hezimete ulaşılır. Mesele şu ki, kimin tarihe nasıl yazılacağı.