Uzun bir süredir Kırşehir’de yaprak kımıldamıyor, insanlar pandemiden dolayı evlerinden dışarı çıkmıyor, çıksa da apar topar ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra gerisin geriye evin yolunu tutuyordu.
Ne zaman ki aşılanmaya başladık, sanki hastalık bitmiş gibi pandemi kararlarını gevşettik, hayatımız normalleşti, vur patlasın, çal oynasın yaşamaya başladık!
Düğün düğün, cenaze cenaze koştuk!
Tatillere çıktık, iller arası ziyaretler yaptık!
Okulları açtık, pandemi de patlamaya, kovit-19 denen virüsten dolayı her gün yüzlerce insanımız hayatını kaybetmeye devam ediyor.
Başka illerde olduğu gibi Kırşehir’de de kovit-19’dan kaybettiklerimizin cenazeleri her türlü tedbirle toprağa verilirken, artık orada da normalleştik, kim ölürse ölsün, ölen ölür, kalan sağlar bizim mantığı ile hareket etmeye başladık.
Bugün Kırşehir’de kovitten dolayı kaç kişi ölüyor bilgimiz ve haberimiz yok. Böyle olunca da kovid-19 vakaları hızlı bir artışa geçti.
Her ne kadar vaka sayısı aşağıya düşüp kontrol altına alınmasa da kovid hastalığı artık gündemden düşmeye başladı.
Aşılandık ya normalleştik, hem de öyle ki maskeleri bile mecbur olmadıkça takmamaya başladık!
Nasıl olsa virüsler buharlaştı, kaybolup gitti!
İki hafta önce Ahilik Haftası törenleri vardı, konserler, etkinlikler düzenlendi, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Cacabey Meydanı’nda, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Kırşehir Belediyesi önünde kalabalık bir halk topluluğuna hitap etti.
Geçen hafta Neşet Ertaş’ı anma törenleri vardı, yine meydanlarda konserler etkinlikler vardı, binlerce insan buralardaydı.
Virüs mü o çoktan uçtu gitti!
***
Okullar açıldı, çocuklarımız ders başı yaptı. Öğretmenler aşılandı, aşılanmayanlar PCR testine tabi tutuldu. Öğretmenler haftada iki gün test için Kırşehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin pandemi bölümüne gidince burada yığılmalar olmaya başladı. Bazen hastalardan da kovid-19 testi istenince sıkıntılar olduğu gözlemleniyor. Pandemi önünde oluşan, ya da hastanede görülen bu yığılmaların, önüne nasıl geçilecek?
Son yıllarda anjiyo yapılan, gerekirse kalp ameliyatlarının yapılması ile hasta memnuniyeti artan ve bu nedenle çevre illerden bile hastaların geldiği Kırşehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde sorunlar pandemiyle birlikte ayyuka çıktı.
Kırşehir’in sevdiği ve mesleğinde uzman olan doktorlar başta döner sermaye olmak üzere çeşitli nedenlerle Kırşehir’den ayrılarak, hatta istifa ederek başka illere gidince doktor sorunları oluşmaya başladı. Bu nedenle kalp ameliyatının yapıldığı bölüm kapatıldı, neredeyse anjiyo bile yapılamaz oldu.
Allah esirgesin Kırşehir’de kalp krizi geçiren bir hastanın yaşaması neredeyse şansa kaldı! Hastanın kalp rahatsızlığı varsa, ya da kriz geçirmişse Kırşehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin kalp bölümü olmadığı için hemen 112’ye bildiriliyor, onlar da çevre illerden Kırıkkale, Kayseri ve Ankara ile temasa geçiyor, hangi hastanenin vicdanına kalmışsa, hastayı kabul ediyor ve ambulansla hasta o ilin hastanesine götürülüyor. Tabi hastanın ömrü varsa ve oraya can vermeden yetiştirilirse burada yapılacak müdahale ve tetkikle tedavi ediliyor, yoksa Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun!
Kırşehir’de bu sorunu kim ya da kimler nasıl çözmeyi düşünüyor?
Vali İbrahim Akın, Ak Parti Kırşehir Milletvekili Mustafa Kendirli, Kırşehir Sağlık Müdürü Ali Bulut, Kırşehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin yeni Başhekimi Ali Güneş, Ahi Evran Üniversitesi’nin Rektörü Vatan Karakaya’nın bu durumdan haberleri yok mu? Elbette var!
Peki çözümlemek için yaptıkları girişimlerden olumlu sonuç aldılar mı, ya da alıyorlar mı, aldılarsa ne zaman bu sorun çözümlenecek işte bundan kimsenin haberi yok!
Maalesef bundan 3-5 yıl önce çevre illerden parmakla gösterilen ve örnek hastanesi olduğu için, bu illerden muayene, tetkik ve ameliyat için akın ettiği Kırşehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi nasıl bu hale geldi?
Siyaset mi, kötü yönetim mi, partizanlık mı?
Yazıklar olsun ne diyeyim!
Kırşehir’de eğitim yerlerde iken, çok övündüğümüz sağlığı da bozduk!..
Ekonomi zaten büyük çıkmazda!..
Eeee ne oluyor, ne yapıyoruz, nasıl bu işin içinde sıyrılıp çıkacağız ve yine eskisi gibi sağlıkta, eğitimde marka kent ve parmakla gösterildiğimiz eski Kırşehir’i ne zaman göreceğiz?
***
ANLAYANA!..
İncelik ve zarafet bu!..
Neyzen Tevfik soğuk bir kış günü aç sefil ortada kalır. Sığınır bir caminin şadırvanına ve bekler ki birisi onu görsün ve yardım etsin.
Fakat hava soğuk gelen giden yok. Çaresiz kalkar yerinden ve per perişan, kalacağı yere doğru yürümeye başlar. O dönemin en varlıklı ailelerinden birinin gencecik oğlu askerden yeni gelmiştir. Onu görür ve halini anlar.
Genç adam o günün en büyük parasını cebinden çıkartır, takdim edecektir ama bir sorun vardır. Karşısındaki koskoca Neyzen Tevfik’tir. Allah'ın deli ve veli bir kulu.
Koca Neyzen'in sağı solu belli olmaz ki, bir bakarsın devlet başkanlarına kafa tutar, bir bakarsın zamanın en zengin adamlarını yerin dibine sokar.
Delikanlı parayı buruşturup Neyzen'in ayaklarının dibine doğru hafifçe atar. Sonra omzuna dokunup;
-“Efendim paranızı düşürmüşsünüz." der.
Neyzen gözleri zaten hasta, zar zor açıyor göz kapaklarını ve çocuğa bakıyor. Anlıyor tabii ki inceliği, zerafeti:
-Ah be çocuk, ah be evladım. O düşen sizin pırlanta kalbinizdir.
***
Sevdiğim bir söz
Bazı kişiler hayatlarının ilk yarısında fırsatları kaçırırlar, geri kalan yarısında ise onu aramakla vakit geçirirler.
***
Biraz da gülelim!..
Kim kimi kandırmış!
Yahudi'nin biri, pazara, topal eşeği satmak için götürür, fakat alıcıyı kandırmak için eşeğin tırnağına çivi çakar, eşeğe bir Kayserili müşteri çıkar.
Kayserili ayaktaki çiviyi görür, içinden "Çiviyi çıkarırım düzelir" diye düşünür, eşeği alır.
Yahudi ertesi gün sağda solda övünür.
“Siz Kayserililer akıllıyız diye övünürsünüz, çiviyi çaktım anadan doğma sakat eşeği sattım!” der.
Duyanlar bunu Kayseriliye anlatırlar.
Kayserili elini dizine vurur:
“Tüh yahu, verdiğim para sahte olmasaydı bayağı kazıklanmıştım!”