Kırşehir Basın Tarihinde, Atatürkçü, Cumhuriyetçi geleneğin 46 yıllık izdüşümünde;

KIRŞEHİR ÇİĞDEM

“Kırşehir Çiğdem Gazetesi”,

Şimdi bir yarım asra yaklaşan ve kendi tarihiyle Kırşehir tarihini, kentin basın geçmişini “et- tırnak” eden her türlü “biatcılık” ve “yandaşlıktan” uzak pozitif yayın politikasıyla basılı günlük gazete olarak 46. yılına girdi.

“Kırşehir Çiğdem” sadece yayınlandığı dönemin yarım asrın birikimi değildir.

 “Kırşehir Çiğdem”i; öncesinde, rahmetli cumhuriyet aydınlanmacısı ve bir cumhuriyet devrimcisi Cevat Hakkı Tarım’dan, duayenimiz Dursun Yastıman’a ve bu geleneği, içinde bir “alaylı” olarak filizlendirip bugünlere taşıyan sevgili “Şevket-Salih Güner” kardeşlerin birikimleriyle de bütünlüklü olarak düşünmek gerekir.

Kırşehir’de 03.02.1925 tarihinden başlayan ilk basın yayın faaliyeti, haftalık olarak çıkan “Kırşehir Vilayet Gazetesi” ile başladığı görülür.

“Kırşehir” isimli haftalık resmi Vilayet Gazetesi ile başlayan erken Cumhuriyet dönemi ilk gazetecilik basın faaliyeti, bir anlamda resmi basın faaliyetidir de…

Gazetenin yazar kadrosu içinde A. Rahmi Kocamanoğlu, Filiz Dergisi sahibi ve yazı işleri idarecisi Galip Arısan, Ali Baytok ve Cevat Hakkı Tarım dikkati çeker.

Cevat Hakkı Tarım; değişik tarihler arasında Kırşehir Vilayet Gazetesi Matbaasında hem müdürlük hem de “Başyazarlık” yapar…

Kırşehir basın tarihinin başlangıcı sayılan merhum Kırşehir evladı Cevat Hakkı Tarım; Kırşehir ortaokulu tarih-coğrafya ve jimnastik öğretmeni iken 24 Aralık 1919’da Büyük kurtarıcı Mustafa Kemal’i karşılayan heyet içinde bulunmuş, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk 40 yılını, kendini sürekli geliştirerek, entelektüel bir Cumhuriyet aydınlanmacısı ve “Cumhuriyet Devrimcisi” olarak yaşamıştır.

Kırşehir’de Belediye Başkanlığı da yapan Tarım; (1944- 1946), aynı zamanda ilk “Kırşehir tarihi” yazarıdır da….

Tarihçi, gazeteci ve de kültür adamı olarak Cevat Hakkı Tarım’ın hayatı, bir ölçüde araştırmaları ve eserleri dışında sadece yaşadıkları boyutunda da 1919-1964 yılları arası “Kırşehir Tarihi’nin sosyal, kültürel, ulusal aydınlanmasının da tarihidir.

1893-1964 tarihleri arasında Cevat Hakkı Tarım ömrünün neredeyse ilk 30 yılını Osmanlı döneminde de geçirdiği düşünüldüğünde, onun yaşamını ve eserlerini süzgeçten geçirmek ve de gelecek kuşaklara aktarmak ulusal ve kentsel belleğimiz adına daha bir önem kazanıyor.

Cevat Hakkı Tarım’dan sonra Kırşehir’de basınına büyük emekler verecek olan kentinin hala yaşayan duayen gazetecilerinden sevgili Dursun Yastıman üstadımız,“27 Mayıs 1960 ihtilâlinden sonra Vali Nevzat Baykal’ın kafası kızarak matbaayı satmaya karar vermesi ve hepsi Kırşehirli olan İl Daimi Encümeni Üyelerinin bu karara tepkisiz kalmaları, matbaanın ihaleyle satılması sonucu kurucusu ve başyazarı olduğu Kırşehir Gazetesi’nin yayınına son vermesi Cevat Hakkı Tarım’ı çok üzdüğünü ve giderek çökerttiğini”  yazacaktır “Kırşehir Çiğdem”de…

Adı Kırşehir tarihi kadar Kırşehir basınının başlangıcı ile özdeşleşen Cevat Hakkı Tarım; 11.12.1964’de “Kervansaray Dergisi”nin Aralık sayısı baskıdayken hayatını kaybettiğinde, ölüm haberi bu dergide ‘Acı Kaybımız’ başlığı ile duyurulurken, Cahit Obruk” un “Vah Cevat Hakkı Tarım, Vah” diyen yazısı göze batıyordu.

AHİLİK HİYERARSİSİ İÇİNDE “ÇIRAK, KALFA VE USTA” BASAMAKLARI “ALAYLI GAZATECİCİLİK” 

Elinizdeki gazetenin “Kırşehir Çiğdem” Gazetesinin kurucusu; 1952 doğumlu Şevket Güner, mesleğe; 1960 başlarında cumhuriyet aydınlanmacısı inkılapçı öğretmen ve “ilk Kırşehir tarihi yazarı” aynı zamanda Kırşehir eski Belediye Başkanı, dönemin “Kırşehir Vilayet Gazetesi”nin başyazarı ve yöneticisi de bulunan Cevat Hakkı Tarım’dan sonra bu meslekte adını duayenleştiren gazeteci-yazar 1937 doğumlu Dursun Yastıman’ın yanında, 1965 yılında gazetecilik ve matbaacılığa bir çırak olarak adım atmıştı…

Dursun Yastıman abimizin çıkardığı gazetelerde uzun yıllar dönemin el dizgisi ve hem baskı operatörlüğü hem de muhabirlik yapan Şevket Güner; ustasının çıkardığı “Yeni Kırşehir Gazetesi ”günlerine ilişkin bir anısında şöyle diyecektir:

“1970’li yılların başı… Kırşehir Çarşı Cami’nin yanındaki bugün Öztürk İşhanı olan binanın birinci katında Dursun Yastıman ağabeyimizin yayınladığı ve benim de uzun yıllar çalıştığım “Yeni Kırşehir” Gazetesi’nin çalışanları bir arada bulunuyor.

“O yıllarda matbaacılık ve gazetecilik bu kadar ileride değildi. Emek ağırlıklı bir çalışma gerektiren gazetenin dizgisi kumpaslarla tek tek kurşun harflerle yapılır, yine pedal baskı makinesinde tek tek basılırdı. Gazetenin baskı işlemleri tamamlandıktan sonra dizilen yazılar, yani hurufatlar yine tek tek kavaletlerdeki yerlerine dağıtılırdı. Bu nedenle pek çok kişi dizgi ve dağıtım yapardı.

“O yıllarda Kırşehir’de yayınlanan gazete sayısı ikiydi. “Yeni Kırşehir” Gazetesi’nin boyutu da bugünkü A4’ün iki katıydı. Yani 28x41 ebadında yayınlanan gazete günlük 500 adet yayınlanır resmi kurumlara abonelere dağıtılır ve Kırşehir dışındaki yüzlerce hemşerimize de postalanırdı. Kırşehir’de çoğu zaman gazetenin dağıtımını ben yapardım. Gazetenin baskısını Zeki Lâçin ile Ali Taşkın yapardı.

“Gazetede yazanlar hiçbir çıkar ve menfaat gözetmeksizin Kırşehir’in bütün meselelerine değinirlerdi. Her siyasi görüşten yazarların bulunduğu “Yeni Kırşehir” Gazetesi’nde yazarlar yeri geldiğinde il yöneticileri ve siyasileri sert bir dille eleştirmekten de kaçınmazlardı.

“Gazetede yazan bazı köşe yazarlarını yeri gelmişken hatırladıklarımı burada yazmak isterim. Dursun Yastıman, Av. Celâl Tekiner, Veli Yazar, Şükrü Afşin, Beşir Kemal Öçlü, Hayri Çopuroğlu, Sırrı Davutoğlu, Arif Gönendik, Rüştü Yurdakul, Şemsi Yastıman, Şair Boyacı Hüseyin Canıtez, Mithat Güzey, Ali Baytok, Vahit Bulut…

“Dolu dolu gazete Kırşehir’in sorunlarını hep gündemde tutardı. O günkü “Yeni Kırşehir” Gazetesi’ni yayınlayan Dursun Yastıman ağabeyimiz çok titiz bir insandı. O gazetede hiçbir yanlış ve imlâ hatası olmazdı. O gazete basılmadan önce üç-beş kez okunur, tashihi yapılırdı. “Yeni Kırşehir” Gazetesi bugün Kırşehir’de yayınlanan pek çok gazeteden çok daha nitelikli, kaliteli ve içerikliydi. Bu gazete ve bu gazetede yazanlar, sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Dursun Yastıman ağabeyimiz hiçbir zaman mesleğini ayaklar altına düşürmedi, çıkarı doğrultusunda kullanmadı. Doğruları yazdı, dik oldu. Büyük gazeteci Sedat Simavi’nin dediği gibi kalemini kırdı, mesleğini satmadı.

Şevket Güner; kendi gazetesini “Kırşehir Çiğdem’i çıkarmasının serencamını şöyle anlatacaktır:

“Ustamız, ağabeyimiz, duayenimiz Dursun Yastıman’ın yayınladığı, Kırşehir’in okunan tek yerel gazetesi olan “Yeni Kırşehir” gazetesiyle tanıştım ve gazetecilik mesleğin ilk adımı bu gazetede attım.

O zaman daha çocuk yaşlarında idim. Dursun Yastıman’ın babası camcı Bekir Usta’nın Yeni İkinci Çarşı’daki dükkânının bir dükkân altında bulunan “Yeni Matbaa”yı Çarşı Camii yanındaki Veteriner Müdürlüğü’nün boşalttığı Akçakayalar’a ait iki katlı binanın üst katına taşıdık. Sonradan burasını Halil İbrahim Öztürk satın alarak yerinde bugünkü Öztürk İş Hanı’nı yaptırdı. Binanın alt katında ise Mehmet Ali Ökse’nin mobilya dükkânı, asrî tuvalet, baharatçı İhsan Yeğen'in dükkânı vardı. Gazetede mürettip ve makinist olarak Gönen Şanay, Erzincanlı Zeki Laçin, Dinekbağlı amca oğulları Recep ve Ali Taşkın, Halil Aktekin, İsmail Mustu, Hüseyin Mısır, Mehmet Ata, akşamları mesai yapan göçmen Veli Yılmaz ve daha başkaları çalışıyorlardı. Öztürk İş Hanı’na taşındıktan sonra marangoz Enver Karakülâh matbaanın deposuna her eb'atta kâğıtların rahatçı istif edilebileceği rafları, mürettiphaneye dizgi tezgâhlarını özene bezene yapmıştı.  Burada birkaç yıl kaldıktan sonra aynı sokakta yeni yapılmış Murat İş Hanı’nın birinci katındaki Çoban Ali'ye ait büyükçe bir yere taşımıştık matbaayı…

“Benim gazetedeki ilk görevim matbaacılık dilinde hurufat denilen kurşun harflerle yazıları dizip basımdan sonra harfleri özel kasalardaki yerlerine dağıtmayı öğrenmekti. Sabahları da üçyüz adet gazeteyi verilen listeye göre dağıtırdım. Sabah çıktığım dağıtım işi saat 11.00’e kadar sürerdi.

Dursun Yastıman ağabeyimizin yayınladığı 28,5x41 eb’adındaki tek sayfa, siyah-beyaz baskılı gazeteden başka bu günkü Öğretmen Evi’nin karşısında Ertuğrul Ersan’ın sahibi olduğu, yazı işleri müdürlüğünü Nihat Taşkın, daha sonra Ayhan Özdeş'in yaptıkları, teksir kâğıdından biraz büyük, dizgisi ve baskısı kalitesiz olan “Yeşilyurt” gazetesini yayınlanıyordu. Gazete ve matbaayla teknik yönden pek ilgilenmez, bütün işleri Vilâyet Matbaası'ndan emekli “Göçmen Veli” (Veli Yılmaz) yapardı. Zaten Ertuğrul Ersan politikaya ağırlık vermiş, Adalet Partisi’nden İl Genel Meclisi üyeliğine seçilmişti. İl Genel Meclisi’nin seçtiği Daimî Encümen üyeleri toplantılardan önce şimdi yıkılmış olan Hükûmet Konağı’nın üçüncü katındaki Daimî Encümen Mümeyyizliği, bugünkü adıyla Encümen Müdürlüğü odasında bir araya gelirlerdi.

Gerçekleri belirtmeliyim ki Dursun Yastıman’ın sahibi ve yazı işleri müdürlüğünü yaptığı “Yeni Kırşehir” gazetesi gerçekten kaliteli, içerik bakımından çok düzgündü. Zira Yastıman tüm haberleri bizzat kendisi toplar, daktiloda yazıp dizgiye verirdi.

Haber ve yazıları dizen arkadaşlar dizgiden sonra kâğıdın alt kısmına kendi adlarını yazmak zorundalardı. Bundan amaç hatasız ve düzgün dizgi yapanları kontrol etmekti. Dursun Yastıman ağabeyimiz gazetenin tertip ve mizanpajını, tashihini kendisi yapardı. Haber ve yazıları tek tek okurken birimiz dizgiye verilmiş kâğıttan okuduklarını takip ederdik. Eğer bir kelime, bir satır atlanmış, yanlış dizilmişse Dursun ağabey küplere binerdi. Çünkü kendisi tarif edemeyeceğim kadar titiz biriydi. İmlâ hatalarına çok dikkat ederdi. Gazetenin pedal baskı makinesinden çıkarılan prova baskısında satırların üzerine düşmüş bir kıl düşse prova baskıda o kıl görülürdü, bu da çok çirkin olurdu. Tashih yapılırken bu Dursun ağabeyin gözünden kaçmaz, işaretlerdi “Kıl var” diye… Ali Taşkın tashihi yapmadan önce kılı temizlerdi. İlk tashihten yeni prova baskı tekrar gözden geçirilir, gözden kaçan yanlışlar da düzeltildikten sonra önce gazetenin arka sayfası, sonra ön sayfası basılırdı.

Yazıların harfleri tek tek elle dizilip pedal baskı makinesinde basılan “Yeni Kırşehir” gazetesi o yıllarda bile bugünkü bazı gazetelerden daha kaliteli ve Kırşehir’in okunan gerçek yerel gazetesiydi.

Yıllar böyle devam etti. Altı-yedi yıl sonra Dursun Yastıman ağabeyimin yanında ayrılarak vatanî görevimi yerine getirmek üzere askerliğe gittim. 20 ay sonra askerlik dönüşümde 1975 yılı sonunda yeniden Dursun Yastıman ağabeyimin yanına dönerek kendisiyle birlikte “Kılıçözü” gazetesini yayınlamaya başladık. Künyede gazetenin sahibi ben, yazı işleri müdürü de Dursun Yastıman ağabeyim idi.

“Bir yıl sonra 1 Ocak 1977 tarihinde Cacabey Camii karşısındaki küçük bir dükkânda kendi matbaamı kurarak 28 Mart 1977’de “Kırşehir Çiğdem”i yayınlamaya başladım. İlerleyen yıllarda Dursun Yastıman matbaasını başkasına devretti, gazetesinin yayınına da son verdi. Bu onun için belki zor bir karardı, ne yapabilirdi ki!

“Dursun Yastıman ağabeyi birkaç yıl dinlendikten sonra ustamız olarak, ağabeyimiz olarak “Kırşehir Çiğdem”e davet ettim. Yazılarını hür ve bağımsız olarak yazmaya başladı. 8-10 yıl süreyle tarihî değerde çok güzel yazılara imza attı.

“Dursun Yastıman Kırşehir’de kadri kıymeti bilinmeyen büyük bir gazeteciydi. Kırşehir’in Abdi İpekçi’siydi. Kendisi o zaman Erol Simavi’nin sahibi olduğu, yazı işleri müdürlüğünü Nezih Demirkent’in yaptığı Hürriyet gazetesinde, Ali Naci Karaca’nın oğlu Ercüment Karacan’ın sahibi olduğu, genel yayın yönetmenliğini Abdi İpekçi’nin yaptığı Milliyet’te, Kemal Ilıcak’ın sahibi olduğu, genel yayın yönetmenliğini Güneri Civaoğlu’nun yaptığı Tercüman’da uzun yıllar Kırşehir muhabirliği de yaptı.

“Dursun Yastıman ağabeyimizin yanında en az 30-40 kişi ekmek yedi. Çoğunun sigortalarını, vergilerini ödedi. Hiçbirisinin Dursun Yastıman’dan bir kuruş alacağı kalmadı o zor ve sıkıntılı günlere rağmen…

28 MART 1977;KIRŞEHİR ÇİĞDEM” İN DOĞUM GÜNÜ

 Evet… Ustası Dursun Yastıman’dan ayrılıp, 28 Mart 1977’de,“Kırşehir Çiğdem” Gazetesi’ni çıkarmış olmasının üzerinden tam 46 yıl geçmiş.

Köyünde ve çevresinde “Mustafa Onbaşı” olarak bilinen ve Kırşehir’de dönemin ülke çapında isim yapmış, sonradan Eğitim Enstitüsü’ne dönüştürülen, “Öğretmen Okulu”nda çalışan Mustafa Güner’in bir diğer oğlu, Şevket Güner’in küçük kardeşi Sevgili Salih Güner de daha 11 yaşında koşup gelmişti abisi Şevket Güner’in girdiği mesleğin ucundan tutmaya.

Şevket Güner’in ilk gazetesini çıkardığı 28 Mart 1977’den bir yıl önce 1976 da o da Dursun Yastıman’ın yanında başlamış sonra ağabeyi Şevket Güner’le birlikte 45 yıllık gazetecilik ve matbaacılığın alaylı serüveninin içinden bugünlere çıkıp gelmişlerdi.

46 yıl içinde bu gazete; önce hazır puntolarla, sonrasında kurşun eriten ve harfler döken entertiple, şimdide bilgisayar ortamından bütün yönleriyle oya gibi işlenerek buluştu okurlarıyla...

“Kırşehir Çiğdem” ve Güner ailesi; Kırşehir’de gazeteleriyle birlikte, bir koltuklarına da, TRT, AA ve giderek DHA ( Doğan Haber Ajansı)’yı da alarak geçirdiler yıllarını. ”Kırşehir haberleri”, yıllar yılı ülke çapında en etkin gazete ve TV’lerde bu kanaldan takip edilip okundu ve izlendi.

“GAZETECİLİK YAZARLIK OKULU”

Kardeşi sevgili Salih Güner’le birlikte, neredeyse yarım asırlık “Kırşehir basın tarihi” boyunca; kurumsal, cumhuriyetçi, demokrat bir tarafsız haber bütünlüğü içinde sürdürüle gelen ve kendileriyle cisimleşip markalaşan bu gazete; benim ve birçok eski gazeteci yazarın ve hatta bizim ve bizden önceki kuşağın adeta “Gazetecilik Yazarlık Okulu” oldu.

Şahsen benim de yazdığım kitapların, önemli makalelerimin, sunduğum bildirilerin, alt yapısında “Kırşehir Çiğdem”in mutfağında geçirdiğim süreçlerin de payı var.

Günümüz medyacılığında kahir ekseriyetle  “siyaset-ticaret ve hatta tarikat” durakları arasında ballı güllü alışverişler içinde, halkın objektif haber alma hakkının görmezden gelindiği bir yozluğun yaygınlığı düşünüldüğünde “Kırşehir Çiğdem” hala benzer organize havuzları elinin tersiyle itmeye devam ederek geldi bugünlere.

Ülkemizde ve kentimizde tıpkı siyasetten beslenen ve kamu vicdanını, adalet duygularını fırsat eşitliğini zedeleyen ve yaygınlaşan  “Türedi Zenginlik” tarzının medya oluşumlarında ki tezahürü malum… Bilinen ama ne acıdır ki adeta meşrulaştırılan ve olağan hale getirilmiş şantaja dayalı trollüğün kendi ekseni dışında hiç kimselere hayat hakkı tanımaz şekilde kılıç salladığı en zorlu süreçlerde “Kırşehir Çiğdem”kendi olma”yı, “kendine ait olmayı” başarabildi. Gerek Şevket Güner, gerekse Salih Güner bugün ellerinde kentin en güçlü ve etkin ”Basın-Medya Gücü”nü kötüye kullanmadığını en büyük delili değişmeyen yaşam tarzları ve mütavizi yaşamlarıdır.

“KIRŞEHİR ÇİĞDEM”İN KAPTANLIĞI, SALİH GÜNER’DE..

Şimdi “Kırşehir Çiğdem” adına, Kırşehir adına, Kırşehir basını adına Sevgili Salih Güner’in yıllardır her kademesinde görev yaptığı  “Kırşehir Çiğdem”in sahibi olması bir başka sevindirici gelişme oldu.

Büyük bir özveriyle, meslekte “Usta’sı da bulunduğu kardeşine, gazetenin kurucusu olarak yol verip önünü açan ağabey Şevket Güner’de hiçbir karşılıksız hisse devri yaparak resmen şed kuşattı Salih Güner’e… Kendi nitelemesiyle “Kırşehir’in Amiral Gemisi’nin kaptanlığını sundu.

Bugün Şevket Güner’in kurucusu Salih Güner’in imtiyaz sahibi olduğu Kırşehir Çiğdem’in yarım asra varan 46 yıllık geçmişi ile Kırşehir basın tarihine köklü, saygın ve istikrarlı bir mirasının üzerinde yoluna devam ediyor.

Yarınlarda ve nice yüzyıllarda kente dair araştırma yapacak gelecek kuşaklar; “Kırşehir Çiğdem”in arşivlerini mutlak tarayacaklarından ve kaynakça yapacaklarından zerre kuşkunuz olmasın.

Tarihsel iz düşüm bırakmakta bu olsa gerek…