Bizim yaşımızda olan kişiler çok iyi bilirler, İl'imiz  ve çevre İllere bu aylarda çok kar yağardı.

           O zamanlarda yollar sık sık kapanır, yolları açmak için günlerce beklenirdi. Hatta hayvancılıkla uğraşan insanlarımız daha çok sıkıntı çekerlerdi.

           Doğduğum köyde devamlı olarak iki metreye yakın kar  olurdu. Komşular birbirlerinin evlerine kürekle çığır açarak giderlerdi. Köyün bir çeşmesi olurdu orada su getirmek, sırada beklemek hayli zordu.

         Bob Marley der ki; "Sadece çocukken güler insan, diğerleri palavra. Çünkü insan büyüdükçe komikliklere değil, acılara gülmeyi öğrenir aslında.

         Bizler şimdi o çektiğimiz acılara gülüyoruz. Omuzlarında omuzlukla su getiren insanlar yollarda kayar yere kapaklanır, su tenekeleri yere düşer ve karların arasında sular akar giderdi.

        Ya hayvanların yiyecekleri ne olacak? Hayvan sahipleri samanlarının yetmediği zamanlarda ellerinde birer kazma ile dağlara giderler, kar tutmamış yerlerde keven dediğimiz dikenli  maddeyi kazarlardı. Onları getirerek altlarına ateş yakar ve cümbür cemaat o keveni elleri ile diderlerdi.

         Bizler hayvanlarımıza çok keven dittik. Hayvanları sulamaya götürürken düşüp kolumuzu bacağımızı sakatladığımızda oldu.

           "Hayat yaşandıkça, yaşayabildikçe, yaşatabildikçe güzel. "

          Gün oldu işleri savsakladığımız için annemizin intizarını aldık.

- Başına karlar yağsın oğlan ?! Derdi.

          O zaman zaten kar yağıyordu. Ama şimdi esas karlar yağdı. Çünkü kar tanelerine hasret kaldık. Yağış olmaması sebebiyle tarlalar verimsiz hale geldi. Sadece kuru bir ayaz kırıp geçiriyor.

          Pavlo Neruda şöyle söyler ;

          "İnsan ulaşamadığı her şeyin delisi,

          Ulaştığı her şeyin nankörüdür."

          Kar topu oynardık. Kar üzerinde kızak kayardık. Kardan adam yapar onu süslerdik. Kar ve tipili günlerde geceleri ev ev dolaşır oyunlar oynardık. Köy odalarında toplanır büyüklerimizden uzayıp giden ve bir türlü sonuçlanmayan yılan hikâyesi dinlerdik.

          Douglas Adams der ki; “Okşayan elin kıymetini bilmeyenler, tekmeleyen ayağı öperler."

Dağlara yağan karın kıymetini bilmedik. Bahar gelince karların eriyip çağıl çağıl akan suların seslerini arar olduk. Tarlalarımız kurudu çatlaklar oluştu. Verimsizleşti.

          Yağan karın kıymetini bilmediğimiz gibi, akarsularımızın ve derelerimizin kıymetini de bilmedik. Suları hesapsız ve bilinçsiz kullandık. Yeryüzünde olan sular kaybolduğu gibi yer altı sularımız bile daha derin yerlere kaçtı.

          Yine geçmiş zamanlarımızı hatırlarsak; üzerimizde kabanımız olmadığı gibi düzenli bir elbise ve ayakkabımız bile yoktu. Evlerde bir odada soba yanar, herkes onun başına üşüşürdü. Şimdi kaloriferli dairelerde oturuyoruz aman üşürüz diye ısıyı yükseltmeye çalışıyoruz.

          Karlı ve buzlu havalarda yoksul bir şekilde yaşayan insanların ellerindeki çatlakları gördünüz mü hiç? Son zamanlarda başınıza lapa lapa kar yağdı mı? Yağmur bile yağmıyor nedense? Her şeyi hor kullandık!

"Acı çekmek istemiyorsanız, acı çekenleri unutmayın!"

          Akan ırmaklarımızın sularına bir bakın. Barajlarımızın doluluk oranına bakın. Büyük şehirlerimizde ki su sıkıntılarını hiç gördünüz mü? Bazı devletlerin su yüzünden savaştıklarını okudunuz mu?

          Doğaya ihanet ettik.

          Bu yaşıma rağmen o karlı ve tipili yollarda bağrımı açarak yürümek istiyorum. Karların üzerinde yuvarlanmak, kar topu oynamak, dam başlarında karları gelberi ile iterek atmak istiyorum.

           Doğaya ihanet ettik dedim ya !

           "İhanetin affı olmaz. Af edersen, bedelini af edenler öder."

Kırşehir’de Hatırlayanlar çok iyi bilirler. Ankara'dan Kayseri'ye ve Kayseri'den Ankara'ya giden vasıtaların Mucur'da kaldıklarını. Bir kaç gün misafir edildiklerini. Gelen misafirin yerli halkla kaynaştığını ve unutulmayan arkadaşlıklar olduğunu.

          Hani bir türkü vardır...

"Kar yağıyor, yağıyor,

          Abamı giyeceğim.!"

          Dua edelim bolca kar yağsın. Abalarımızı giyelim. Karayolları araçları çalışsın. Evler arasında çığır açarak gidelim. Biraz sıkıntılı olur ama, sularımız bollaşır. Tarlalarımız verimli hale gelir. Dağlarımız ve derelerimizde çağıl çağıl sular akar. Hep beraber suların sesini dinleriz.

Doğaya karşı merhametli olalım.

          "Merhametsiz olan herkes kaybedecek, her gün bir şeyini, bir gün her şeyini.."

          Her şeyimizi kaybetmemek için merhameti elden bırakmayalım. Karın yağması için dua edelim. Sularımızı ihtiyacımızdan fazla kullanmayalım. Biliniz ki israf haramdır. İsraf edersek, bir gün yüzümüzü yıkayacak su bulamayacağımız günler olabilir.

          Evlerinizden: bolluk ve bereketin eksik olmayacağı, neşeli, umut ve sevgi dolu bir gün dilerim. En kalbi saygı ve muhabbetlerimle...