Ben, o pabuçları istemiyorum.
Ben, o ışıklı mavi pabuçları alacağım, derdim: 
Babam olsaydı eğer.
Babam yok benim,
Babam kahvede,
Çok geç geliyor eve,
O yüzden, çok fazla göremiyoruz onu,
Fakiriz biz,
Herkes biliyor fakir olduğumuzu,
O yüzden,
Kurban bayramlarında,
Eti sıyrılmış kemiklerle doluyor evimiz.
Annem haşlıyor, ben, bir de Ayşe doyasıya yiyoruz,
Babam yemiyor,
O, biz uyuduğumuzda, kahveden gelince yiyormuş.
Annem öyle diyor.
Bir seferinde anneme,
Anne, dedim; 
Kurban bayramları ayda bir olsa ne iyi olurdu.
He ya oğlum, dedi iyi olurdu
Sonra ardını döndü, ağladı.
Niye ağlıyorsun, dedim.
Yok dedi, ağlamıyorum
Oysa ben, onun niye ağladığını biliyordum…
Okulu da çok seviyorum ben
Seviyorum sevmesine ya yine de kızıyorum
En çok da Hülya öğretmene,
Beni çok seviyormuş,
Sevse böyle yapar mı?
Ne zaman yardım gelse okula
Tutuyor ellerimden,
Onca insanın arasında,
-Al diyor, beğendiğin varsa al.
Ben almak istemiyorum
O zaman kızıyor bana
-Al, diyor!
-Bir de gurur yapma!
Gurur yapmıyorum ben!
Arkadaşlarım ayaklarıma baktığında;
İçimden bir şeylerin aktığını hissediyorum.
Hem, ben o ayakkabıları istemiyorum,
Ben o ışıklı mavi pabuçları alacağım.
Geçenlerde, yine ayakkabı gelmiş okula.
Hülya öğretmen yakaladı beni,
Hadi dedi, seç bunlardan birini!
Ben seçmek istemedim,
Yine kızdı bana
Ben, o kızmasın diye;
Ortadaki kırmızı ruganları seçtim,
Güldü o zaman öğretmenim,
-Onlar sana küçük.
Hem kız ayakkabısı onlar, dedi.
Seçtiğim ayakkabıları elimden aldı.
Bana, az kullanılmış olanları uzattı,
Ben;
Ayşe’nin de ayakkabıları yok,
O kırmızı pabuçları ona aldım.
Diyemedim.
O, ortadaki az kullanılmış ruganları uzattı.
Giy! Dedi, giydim.
-Vuruyor mu? Dedi.
-Hayır dedim.
-Haydi, öyleyse sınıfa dedi.
Sınıfa doğru yöneldim,
Ben, o pabuçların
Kalbimi vurduğunu,
Öğretmenime söyleyemedim.
Sizler niye yardım ediyorsunuz ki bana,
Evet, babam fakir;
İş yok,
İş olsaymış babam çalışacak.
Bana o ışıklı mavi pabuçları
Ayşe’ye bez bebek…
Resimli hikâyeler,
Beyaz çoraplar alacakmış.
İş olsaymış oooo neler neler olacakmış.

Lakin her gün iş arıyor bulamıyormuş,
İş yokmuş,
İş kaçmış,
Kaybolmuş.
Hem babam anemi de işi olmadığı için dövüyormuş.
-Yalan! Diyor annem
Yalan söylüyor!
Gidip akşama kadar kahvede oyun oynuyor,
Sonra iş yok diyor.
Bu arada annem
Başka bir şey daha söylüyor ya onu ben diyemem.
Geçenlerde eve erken geldi babam,
Kızmış kahveci.
-Hüseyin demiş,
-Ya kapat hesabını, ya gelme kahveye.
O gün erken geldi babam.
Konuşmadı bizimle, odasına çekildi,
Annem yanına gitti,
Anneme kızdı.
Biz yine de kırılmadık.
Olsun dedik, erken geldi ya.
Ayşe;
-Ağabey, dedi.
-Babama bez bebeği söylesek.
-Olmaz! Dedim ben.
Babamızın işi yokmuş.
Ağladı Ayşe.
Ayşe ağlayınca, ağladım ben
Ben ağlayınca, ağladı annem,
Ağladığımızı duymuş babam.
Susun lan! Dedi.
Gelirsem kırarım kemiklerimizi.
Sustuk hepimiz.
Hey bana kullanılmış eski ayakkabılarını gönderenler,
Ben istemiyorum eski pabuçlarınızı
Ben babama iş istiyorum,
Ben onurumla yaşamak istiyorum.
Bir de şey…
Bir de Ayşe’ye bez bebek istiyorum.