HER ŞEYDEN ŞİKÂYETÇİYİZ...
Battal Çelik
Kırşehir’de yaşıyor, ne kadar huzurlu ve mutlu bir ortamda yaşasak da ne yazık ki insanoğlu halinden memnun olmuyor. Daha doğru hiçbir şey bize huzur ve mutluluk vermiyor.
Her şeyden ama her şeyden şikâyet eder olduk.
Şikâyet etmediğimiz neredeyse hiç bir konu yok. Eve geliyoruz eşimizden şikâyet, çocuğumuzdan şikâyet, işe gidiyoruz işimizden şikâyet, çarşıya çıkıyoruz pahalılıktan zamdan şikâyet, camiye gidiyoruz camiden cemaatten hocadan şikayet, mahalledeki komşulardan şikayet, Yaz gelir yazdan kış gelir kıştan şikayet. Kar yağar şikâyet yağmur yağar şikâyet sıcak olur şikayet…
Hanım evde yemek yapar, yemeği beğenmeyiz şikâyet.
Yemek olmasa gene şikâyet. Çorba yapılır niye makarna yok deriz makarna yapılır her gün makarna mı yenir deriz.
Çay açık olur neden açık deriz.
Hiç bakmayız ki dünyada milyonlarca insanın açlıktan öldüğüne.
Hiç düşünmeyiz ki yüz binlerce insanın çöplükten ekmek topladığına.
Etrafımıza bakıp şu güzel dünyayı temasa edip bu kadar nimet ve güzellikleri bizim istifademize sunan yaratıcıya şükür etmeyiz.
Sabah sağ salim kalktığımız için şükretmeyiz.
Bakın bugün gene güneş doğdu çok şükür Allah'ım sana sonsuz şükürler olsun demeyiz.
Elimiz ayağımız tutuyor, Gözlerimiz görüyor kulaklarımız duyuyor, ciğerimiz böbreğimiz çalışıyor.
Şikâyet etmediğimiz ve yaka silkelemediğimiz bir tek onu yok.
Hamt edecek şükredecek o kadar çok şey var ki saymaya kalksak sayamayız.
Peki, bu şikâyet bu vurdumduymazlık bu aymazlık niye?
Bu nankörlük niye?
Doğumdan ölüme kadar yüce yaratanın mülkünden yeyip içiyoruz ama hala her şeye kusur buluyor şükretmiyoruz.
Başımıza küçücük bir musibet bir sıkıntı gelince isyanın bini bir para.
Bu mudur kulluk?
80 yaşındaki adam hastaneye gitmiş acilden müdahale edilmiş kendisine, acil müdahale edip oksijen tedavisine başlamışlar. 24 sat sonra taburcu edeceklermiş 2 bin liralık faturayı amcaya uzatınca amca hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamış. Doktorlar bu durumu görünce amca bu denli ağlamana gerek yok taksit yaparız az az ödersin demişler.
Amca “evladım önüme koyduğunuz 2 bin liralık faturadan ah etmiyorum ben 80 seneden beri oksijeni kullanıyorum ama Allah benden bir defa para istemedi oysa siz 24 saatlik oksijen için benden 2 bin lira istiyorsunuz. 80 sene Allah bana o kadar ikramda bulundu ki o kadar nimetlerinden ihsanda bulundu ki saymaya kalkışsam sayamam” demiş.
Nerede şükür nerede hamt…
Hayvan bile bir insanın elinden bir kaç saat veya bir kaç gün elinden ekmek yese o insanı asla unutmuyor hem de yıllar geçse de.
Ama nankör insan Allah'ın mülkünde 70 - 80 sene her şeyi yeyip içer gezer tozar da şükür aklına gelmez.
Bu yaşamımız içinde Allah küçücük bir bela musibet verince hemen başlarız feryat figan etmeye...
Bu şükürsüzlüğümüzün neticesinde Allah korusun elimizdekileri de kaybederiz.
Allah korusun daha kötü ve beter günler kapımızı çalar.
Şimdi küçücük bir virüs dünyayı sardı alayımız ah ediyor dert yanıyoruz.
Her şeyi kendimize sorun ediyoruz hiç birimiz kalkıp demiyoruz ki bu başımıza gelenlerin sebebi şükürsüzlük demiyoruz.
Camileri terk eden biz, inandığımız kitabı okumayan biz, sonrada başımıza bu belalar niye geliyor diyen yine biz...
Kendimize çeki düzen verelim yoksa çok daha büyük bela ve musibetlerle karşı karşıya kalırız.
Yorumlar (1)