79 yıllık yaşantım içerisinde nice Ramazanlar gördük. Çocukluğumuz da büyüklerimiz bizleri sahura kaldırırdı.
Neler vardı sahurda ? Erişte, kayısı hoşafı, bol miktarda yufka ekmek. Ye babam ye ! Hiç gocunmazdık. Çünkü neredeyse her evde bu yiyecekler bulunurdu. Kışın kısa günlerinde oruç rahat tutulsa da yaz aylarında çok zorlanırdık.
Efendim öğrencilik yıllarımız olduğu için köyden ilçeye geldik. Bir tek oda içerisinde bir kaç arkadaş somya yok ,yere yatakları sererek yatardık. Gece kalktığımızda ne yiyecektik ? Belki de birbirimizi! Çünkü erzağı biraz fazla olan arkadaş erzakları saklar bizler bön bön bakardık.
Orucunu açan vatandaş hemen kahveye gider orada bir demli çay içerse günlerce anlatır bir türlü hikayeyi sonlandırmazdı. Çünkü evlerde çay şeker kıtlığı vardı.
Kahvehanelerde o zaman bir bardak çay 25 kuruştu. Kim de var bu para ? Bir de sahur vaktine kadar tombala oynarlar vakit geçirirlerdi. Nedenini hala anlamış değilim. Bir çok vatandaşa tombala kağıdı dağıtılır, tombaladaki rakamlar okundukça devamlı kahvecinin elindeki kağıda isabet ederdi.
Geceleri bazı sokaklarda davul, bazı sokaklarda ise teneke çalınarak insanlar uyandırılır sahura kaldırılırdı. Bu aletlerin bulunmadığı yerde vatandaş horozun ötmesini beklerdi. Ya horoz sahur vaktinden sonra öterse ne olacak? İşte seyret ondan sonra tozu dumanı.
Çeşitli sıkıntılardan sonra bayram yaklaşır, büyüklerimiz bizlere elbise almak için pazar yerine götürürdü. Manifaturacıların nerede olduğunu bilmezdik.
"Büyük olsun, seneye de giyer diye büyütülen çocuklardık biz. O yüzden hep bir beden bol geliriz biz anlamayanlara."
İlçemizin yüksek bir yerinde tekaüde çıkmış bir top vardı. Hepimiz o topun atılmasını beklerdik. Şimdi o top yine yerinde dursa da artık eski özelliğini kaybetmiş gibi gözüküyor. Çünkü ben ilçemden ayrılalı 55 yıl oldu. Ancak güzel hatıralarım var orada.
Dedim ya ! Yaşlandık...
"Ölünce tabutuma şunu yazdırmak istiyorum. Dikkatli taşımaya gerek yok.Artık kırılmaz sağken yeterince kırıldı ! "
Bilemiyorum ama çocukluğumuzda ekmeğimiz tavşan elinde oldu, bir türlü yakalayamadık. Yine de hatır vardı. İnsanlar birbirlerine bir tas çorba göndermezse rahatsızlık duyardı. Komşuluk çok güzeldi. Şimdi o komşuluk nereye gitti bilen var mı?
"Hayatı bazen yaşadım, bazen seyrettim. Yaşarken farkına varamadıklarımı, hep seyrederken fark ettim."
Eski ramazanlar dedik ya !
"Hayat işte ! Bir şeylerin hasretiyle yaşatır hasretiyle öldürür."
Çocukluğumuzda hayal ettiğimiz yiyecekler yoktu. Şimdi var. Lakin yemeye dermanımız yok. Çünkü yaş ve ömür su gibi akıp gitti. Şimdi inkitaları oynuyoruz.
"Ömür bir gül gibidir belki solmaz ama, her gün bir yaprağı dökülür."
Daha kaç yıl yaşarım, kaç oruç ayı görürüm, kimlerle tanışırım, kimleri unuturum bilmiyorum ama, bildiğim tek bir şey var, benimle ağlayan insanları asla unutmam. O yoksulluk içinde geçen oruç aylarını da! Bizlere oruç aylarında bir tas çorba gönderen sevgili büyüklerimizi ve dostlarımızı da
Yürüdüğünüz yollar aydınlık, soluduğunuz hava huzurlu, aldığınız koku mis gibi olsun. Ramazanınız mübarek gönlünüz şen olsun. Bayrama sağlıklı ulaşmanız dileğiyle saygı, sevgi ve muhabbetlerimi arz ediyorum.