İşsiz, avare, hiç iş yapmayı istemeyen, bazı kişilerin sırtından geçinmeyi huy edinmiş kimselere denir.

         Hiç işi olmayan bir kişi ne yapar? Ara bozuculuğa soyunur, münafıklık yapar, sürekli nifak çıkarır. Böyle kimselere halk arasında  ağzı kara diye de hitap edilir.

         Bazı kişiler bilmediği halde biliyormuş gibi gözükerek sürekli ağız yorarlar. Boş yere söylenip dururlar.

         İyilik yapmaktan uzaklaşmış, nifah çıkaran huysuz, ve suratsız yaşlı bir kadın düşünün. Nerede açık ağız şaşkın ve bön kızlar varsa onların düzenlerini bozarlar. Yoldan çıkarırlar.

          İşi gücü olmayan, açıkta gezen açıklar livası kimseler vardır ki, böyle kişilerde; nerede işini düzene koymuş, yararlı işler yapan kişilerin işlerini bozarlar. Karınları cıvıt çarşısına dönmüştür. Çünkü yapacak ve becerecek bir işi yoktur.

          Yine elinden hiç bir iş gelmeyen, sadece insanları bunaltacak şekilde çok ve anlamsız konuşan ağız kavafı insanlarda vardır . bunların sözlerine karşılık vermek kendinizi belaya sokmaktan başka bir şey değildir.

          Boş gezen insanların bulunduğu yerde; yalan, iftira, gıybet, birilerini çekiştirme gırla gider. Birlikte gezdiği halde arkadaşımı nasıl bir kündeye getiririm hesapları yapılır. Orta da dönen iki veya dört bardak çaydır. Bunu ödememek için çeşitli hile, desise ve yan oyunları sergilenir.

           "Birilerinin olmazsa olmazı olmadıysanız, kimsenin, olsa da olur, olmasa da oluru da olmayın."

          Bazı insanların yüreği güzel sözlerle doludur, ama dili  dönmez söylemeye. Çünkü karşısında o kadar bilen insanlar vardır ki (!) sözünüzü ağzınıza tıkarlar.

          Boşta gezen insanlar kendi hatalarının en iyi avukatı, başkalarının hatalarının en iyi yargıcıdırlar.

Oturun bir kıraathaneye, seyredin etrafınızdaki insanları ve dinleyin konuşulan sözleri. Herkes her şeyi çok biliyor. Ne güzel!

Eleştirmek, aleyhte konuşmak, birilerini karalamak, insanların hesabını yapmak çok güzel onlar için.

          Güzel ama, bu kadar boş gezen, dedikodu üreten, birilerinin hakkında konuşan ve evine ekmek götürmeye aciz olan kişinin bu sözleri etmesi biraz garip değil mi?

          Bob Marley der ki :

           "Asla başka insanlar üzülmesin diye kendini üzme!

           Unutma, sen, kaldırabiliyorsan, onlarda kaldırabilir."

          Evimizden çıktığımız zaman, öncelikle geçimimizi nasıl temin ederiz? Normal yollardan evimize nasıl ekmek götürürüz diye bunun hesabını yapıp, nasibimizi hayırlı yollardan aramalıyız. Kaporozla, dolandırıcılıkla, kol kırıp baş yarmakla ev geçindirilmez. Geçimini sağlamak isteyen insanın sırtında ve alnında ter akmalıdır.

             Montesouieu şöyle der:

            "Laf yetiştirmekten, kendisini yetiştirmeyi unutmuş insanlar var."

          Öncelikle çiftçinin hasadını, çalışanların aylıklarını, pazarcıların satışlardan kazandıkları paranın hesaplarını yapmamalı ve kendimiz bir şeyler üretmeliyiz.

           Sofakle der ki:

"Kader harekete geçmeyen kişiye asla yardım etmez."

          Öğleye kadar evde yatmakla, akşama kadar kıraathanelerde oyun oynayıp, birikimlerinizi başkasına vermekle asla bir yere varamazsınız. Yatmanın ve oyunun da bir zamanı olmalıdır.

          Mutlu olmanız için başkalarına ihtiyacınız olmamalı. Sadece çalışmak, boş sözlerden ve boş gezen insanlardan uzak durmak, hepimiz için yeterlidir.

          Eve bir gün ekmek götürmeyin. Pazara gitmeyin. Boş gezin ve boş atın kârınız ne olacak acaba ?  Öyle hazır lüpe konmak yok !

          Sözün özü; boş gezip de başkalarına güvenmeyin. Çok iyi tanıdığınız insanların içinde tanımadığınız insanlar olduğunu görürsünüz.

           Yürüdüğünüz yollar aydınlık, solduğunuz hava huzurlu, aldığınız koku mis gibi olsun. Yağmurlar kadar güzel, umutlar kadar bir akşam diliyorum. Yarınlarınız güzellikler getirsin.