“Analar oğlan doğurmuş,
Adını da Muhsin koymuş.”
Melahat TUNÇBİLEK
Edindiğim bilgilere göre: “Edebiyatçı olmak, dünyanın en sefil, en dikenli, engel ve tuzaklarla dolu en berbat yoludur. On hayranınız olursa elli düşmanınız olur. Edebiyat gönül mühendisliğidir. Güzel sanatlardan; resim, şiir, müzik, heykeltıraşlık ve tiyatro eğitimi de elbette terapidir. Terapi, sarhoşluğun yan tesiridir. Ego patlamasıdır.” Evet, yazarak terapi (sağaltım-tedavi) ya da ruhsal boşalma yapılır.
Annem Şahizer’i ilkokul yıllarımda kaybettim! Nefes darlığı kalp rahatsızlığı kendisini çok hırpalıyordu. Gülizar Ninem (Babaannem) bana içtenlikli, canca yaklaşımla annelik yaptı. Onun iyiliğini asla unutamam. Tekirdağ’da görevliyken ağırlaşınca babam: “Anne Muhsin’i çağıralım mı?” Dediğinde yanıtı şu olmuş ve ruhunu teslim etmiş: “Yeri çok uzak, yorulur. Üstelik tek aylıklı, kıyamam. Hakkımı helal ettiğimi söyleyin!” Duyduğumda tam bir hafta ağladım!
***
Isparta’da askerlik yaptığım yıllarda yolumun üzerindeki çeşmeden su dolduran ve beni gördükçe gülümseyen bir bayanla sabahları göz göze geldiğimiz oldu! Gün geçtikçe birbirimize daha da ısındık! Sebahat’ı kendime eş olarak istemek için şimdilerde dünyamızda olmayan Hüseyin Taşdemir arkadaşımla istemeye gittik. Kayın Pederim Mehmet, kabul etmedi: Kızım küçük ve dışarı vermem.” Dedi. Birkaç gün sonra aynı arkadaşımla tekrar gittik.
Kayın Pederim yine olumlu yaklaşmadı. Melahat Anne: “Öbürü sen verdin, Sebahat’ı Ben Muhsin’e vermek istiyorum!” Diyerek ağırlığını koyduğunda ortada serin bir rüzgâr esti ve sessizlik oldu! Bu kez Kayın Peder: “ Sebahat kızım, sen ne diyorsun, köylere gitmek istiyor musun?” Sorusuna Sebahat: “ Baba, köye giden insan değil mi? Gitmek istiyorum.” Yanıtını verdi. Böylece kız istemek ya da dünürcü gitmekteki olumlu sonucu aldık!
Mahalledeki uygun bir evin salonunda nişan ve kına töreni yapıldı. Nişanlılık dönemi sonrasında Orduevi Bahçesinde düğünümüz gerçekleşti. Biz eşimle bahçeye girerken; Babam ve kız kardeşlerimle bir masada oturan Gülizar Ninemin mutluluktan ağladığını gördüm! Yanlarına giderek onun ve babamın elini öptüm. Kız kardeşlerim Gülzade ve Türkan’ın gözlerinden öptüm.
Parasız yatılı okuduğum Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu’ndan mezun olunca bir ay kadar sonra Ağrı Merkez Çukuralan Köyü İlkokulu’nda (28.07.1966) tarihinde mesleğe adım attım… Isparta’da dört aylık askere alındım. Devamında Okuma -Yazma Okulu’nda öğretmenlik… Oradaki görevim bitince atamam Kaman ilçesinin Savcılı Meryemkaşı Köyüne yapıldı. O köydeki öğrencim Mehmet, köyün yaşlı imamı, Rasim Hoca ve eşi Ümmühan Hanım belleğimizde derin izler bıraktılar!
Sonrasında Isparta’ya tayin istedim. Eğirdir Barla Kasabası İlkokulu’na atandım. Kızım Gülşahiden, orada iken doğdu. Melahat Annem avuttu, ilgilendi ve büyüttü! Senirkent Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğüne atandım. Oradan Yalvaç Sücüllü Kasabasına ilk sürgünüm oldu! O görevden ayrılıp Isparta Sümerbank Şubesine memur olarak geçtim. Ardından Isparta Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü… Devam etmekte olduğum Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü bitirince Isparta Halk Eğitimi Başkanı (Milli Eğitim Müdür Yrd) görevine atanmam gerçekleşti. Bir başka sürgünle Denizli-Acıpayam Kelekçi Kasabası Ortaokulu Türkçe Öğretmenliği… Denizli-Çardak Bozkurt Kasabası Ortaokulu Türkçe Öğretmenliği… Isparta Milli Eğitim Md Yrd görevime Danıştay kararı ile dönüş… Bilecik Milli Eğ. Md Yardımcısı görevine sürgün… Bilecik Gazi Lisesi Türkçe Öğretmenliği… İstanbul Çapa Ortaokulu kadrosunda bir yıl müfettişlik kursu… Ardından İçel (Mersin) ili İlköğretim Müfettişliğine atanmam… Gazi Lisesi Türkçe öğretmenliği… Tekrar İçel İlköğretim Müfettişliğine dönüşüm… Tekirdağ, Edirne ve İstanbul illerinde İlköğretim Müfettişliği… Maltepe Mehmet Salih Bal Ticaret Meslek Lisesinde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliğim sonrası görev yaptığım 28.07.1966-15.07.2006 tarihleri arasında 40 yıl çalışarak emekliye ayrılıp meslek yaşamımı sonlandırdım.
Diyeceğim şudur: Melahat Annem, görevli olduğumuz yerlerde bizi ziyarete geldi. Sıklıkla yer değiştirdiğimizde Şunları söyledi: “Muhsin, yine mi tayin, yine mi ev taşınma! ” Verecek yanıt bulamadım.
Gelelim Yaşamın Gerçeğine…
Canım benim, beni çok seven Melahat Annemin ruhunu teslim ettiğini ve dünyamızdan ayrıldığının acısını biraz önce öğrendim! (12.07.2025) Nasıl mı? Dün akşam Erdal, halasına telefon ederek, Melahat Annenin ağırlaşma durumuna girdiğini bildirtmesi üzerine acımız başladı! Isparta’ya gitmek için şehirlerarası otobüslerde yer bulmamız olanaksız oldu! Çözüm olarak Kızım Gülşahiden ile Eşim Sebahat, bu sabah saat: 04.00’te İstanbul’dan Isparta’ya yol almaya başladılar. Saat: 13.55’de kızımın bana iletisi şöyle: “Baba, Melahat Annemizi kaybettik! Yarım saat önce ruhunu teslim etmiş. Yetişemedik! ” Bir anda 56 yıllık görüntüler ve konuşmalar, gözümün önünden ve beynimden bir film şeridi gibi geçti!
Üç ay kadar önce rahatsızlıkları, beklenmedik değişiklikleri ve olumsuzlukları başlamıştı. Bir ay kadar önce ben de Isparta’ya gittim. Tam iletişim kuramadık. Elini öptüm ve helalleştik! Bu kez Isparta’ya gidemedim. Yolun uzunluğunu, acının yüreğimde çöreklenmesini kaldıramayacağımı düşündüm ve belirttim.
Sevenlerimize baş sağlığı diliyorum. Ruhun şad olsun Melahat Annem! Yattığın yer aydınlık olsun! Duygularımı şiirleştirerek terapi yaptım kanısındayım.
Melahat Anneye Şiir
Acı katmer katmer çöktü içime
Ateş yer edindi yanan böğrüme
Bilmem ne diyeyim çarpan kalbime
Sözüm geçmez oldu gönül gözüme.
Yüreğimde ayrı yerler edindin
Caniçi annemdin, candan severdin
Gözün ve yüzünle çok hoş gülerdin
Unutulmaz izler bıraktın bizde.
Birlikte olunca neşe ve sazdı
Kaderin kalemi, böyle mi yazdı
Ne kadar istesek, görüşmek azdı
Şimdi üzüntümüz kanıyor özde.
Bir tatlı edayla söylenir anne
Bu dünya bizlere geçici sahne
Adın silinir mi, asla zannetme
Yokluğun olsa da adın yerinde.
Durucanca hayat filmi izledi
Son aylarda baktım, içim titredi
Bitti sanmayalım, özlem bitmedi
Yerin aydın olsun Melahat anne…