Bu yıl Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. Yıldönümü. Zaman öyle hızlı geçti ki anlayamadım.
Cumhuriyetimizin 50. yılında 27 yaşında bir gençtim. Bir anda 50 yıl geçmiş ve şu anda 100.yılındayız. Ben ise 77 yaşındayım. Bir daha bırakın elli yılları gelecek yılı görebilecek miyiz?
İlkokul da kutladık. Ortaokul da kutladık. Lise de kutladık. Üniversite de kutladık...
Öğrencilik yıllarında kutlamanın tadı bir başkaydı. Okullarımızda bir hafta önceden provalar yapardık.
Bando takımı, çeşitli giysiler içerisinde yürürken herkesin dikkatini çekerdik. Yüzümüzden gülücükler eksik olmazdı. Bir gün önceden Belediyenin tuttuğu davul zurna güzel havalar çalar, geceleri hiç uyuyamazdık.
Çocukluktan beri hem milli, hem de dini bayramlar gördük. Şimdi ise hareket saati belli olmayan bileti kesilmiş bir yolcuyuz bu hayatta.
"Bir şey feda edilmeden hiç bir şey kazanılmaz."
Cumhuriyetimizin kazanılması için nice insanlarımız hayatlarını kaybettiler. Genç gelinler eşsiz kaldılar. Anne ve babalar saçına kıyamadığı evlatlarını kaybettiler.
Hz. Mevlana der ki;
"Varlık alemi çarelerle dopdoludur. Ama Allah sana bir kapı açmadıkça çaren yoktur."
Atalarımız bize Cumhuriyetin kapısını açtılar. Hepsi nur içerisinde yatsınlar. Sen söz sahibi olmazsan, dünya senin hakkında söz sahibi olur. Söz sahibi olmak içinde birlik beraberlik içerisinde olup, dostumuzu ve düşmanımızı iyi tanımalıyız.
Pablo Neruda der ki;
"İnsan ulaşamadığı her şeyin delisi,
Ulaştığı her şeyin nankörüdür."
Cumhuriyete ulaşmak için neler verildi, neler... Yurdumuz insanlarının güzelliklerini sevelim. Asla kutuplaşmayalım. Birbirimizin düşüncelerine saygılı olalım.
Şu anda bazı devletler savaş halinde. İnsanlar öldürülüyor. Hani nerede diğer devletler? Herkes seyirci, herkes halinden memnun. Güçlü olmadığımız taktirde çeşitli sıkıntılar çekeceğimiz bilinmelidir.
"Hayatta üç kişiyi unutmayın. Kötü durumunuzda size yardım edeni, kötü durumunuzda sizi bırakanı, sizi kötü duruma sokanı."
Aynı dili değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir. Anlaşmazlıktan kaçınalım. Sen ben, benim senin davasından vazgeçelim. Her zaman ortak noktada buluşalım.
Churcill diyor ki;
"Düşmanların mı var ? Ne hoş. Bu hayatta bazı konularda karakterli bir duruş sergilemişsin demektir."
Düşmanlarımıza karşı karakterli bir duruş sergilediğimiz zaman onların bize yapacağı bir şey yoktur. Biz dosta selamı, yâre sevdayı iyi biliriz. Yeter ki dost yürekli, yar vefalı olsun.
Dostlarımızı ve dost bildiklerimizi iyi tanıyalım. Kimin dost, kimin düşman olduğu dara düştüğünüz ve zayıfladığınız zamanda belli olur. Hele bir de iç kargaşaya düşerseniz o zaman seyret tozu dumanı. Şu anda bazı devletlerin savaş halinde olduğunu biliyoruz.
Nerede o dost gözüken devletler? Bıkkınlık veren kibirleri ile top çevirme taktiği uyguluyorlar. Yardım bekleyen devletler ise karanlıkta ıslık çalarak hayalet kovalıyor. Nerede yardım?
Mazluma yardım etmeyen devletler belden aşağısını oynatarak kıvrak bir şekilde göbek oyunu oynuyorlar. Yeter ki silahları satılsın. Düşman gördükleri devletlerin ekonomisi bozulsun, insanları ölsün umurlarında bile değil."
Altın leğenin kan kusana ne faydası var? "
Savaş esnasında binlerce çocuk ve büyük insan ölmüş, perde arkasında oyun oynayan devletlerin nesine gerek?
"Gece uyumayan insanların gündüze sığmayan acıları vardır."
Şu anda savaşta olan insanların ne gece uykusu, ne de gündüz uykusu vardır. İçecek suları, kullanacak ilaçları bile kalmamıştır.
Bunun içindir ki;
Şu anda bize çok yakışan Cumhuriyetimizin ve devletimizin kıymetini bilelim. Telafisi olmayan bir hatanın izahı gereksizdir.
Sözün özü;
"Sahip olduklarına şükretmeyi bilmeyenin,
Kaybettiklerine isyan etmeye hakkı yoktur."
Ben Cumhuriyetimizin bir elli yılını, bir de yüzüncü yılını gördüm. Sizler sağlıklı bir şekilde benden daha fazla kutlamaları görün. Başınıza karlar değil, güller yağsın isterim canım arkadaşlarım... Sevgili dostlar...