YORUMCULUK SANATI



Herkes anladığı işle uğraşsa tartışacak kimse kalmaz ve tartışılacak bir konuda kalmaz. Fakat etrafın gaz vermesiyle, benim gibi her şeye maydanoz olunursa işin ehillerine fıtık olmak kalır.
Okul devrelerinde, okul takımlarında top teptiğimiz oldu. Gençliğin verdiği enerjiyle at gibi koşar, tesadüfen ayağımıza gelen meşin yuvarlağı minare boyu havalandırmak ve rakip oyuncu karşılaşıncaya kadar karşı kaleye depar yapmak en iyi oyuncu olarak görülürdü.
Futbolun bir takım oyunu olduğunu pek kimse düşünmez doğrusu bilmezdik. İyi izleyici olduğumun iddiasını söyleyebilirim. Avrupa futbolunu tanımaya ve zevk veren oyunları seyre alışınca, yerli futbolumuzun yavanlığını öğrenmeye başladık.
Türkiye’de futbol oynanmadığı, Avrupa seferlerinde patır patır dökülen takımlarımızda gördük.
Kırşehir Belediyespor’la Karabükspor’un maçını seyre gittik, oyunu ancak yarım saat seyredebildim ve tribünü terk ettim. Çünkü sahada doğru dürüst futbol yok, tribünlerde ağıza alınmayacak sinkaflı küfürler. Kendi takımın oyuncusuna, rakibin oyuncusuna, hocasına ve maçın hakemine Kadınlar, kızlar, çocukların yanında küfürler savuran taraftara kimse sesini çıkarmıyorsa diyecek bir şey olur mu?
Ben Avrupa’da nice maçları izledim, mücadele orda, efendilik, centilmenlik, sportmenlik orada. Spor bu kazanmak ta var, kaybetmek te. Ama Avrupa, Avrupalılar bunları çoktan aşmış. Biz hala yerimizdeyiz.
Haydi Kırşehir Belediyesporumuz gibi takımlar alt kademede mücadele ettiği için fazla da zevk vermeyen bir oyun sitili sergiliyor. Ama Birinci Lig’te ve Avrupa kupalarında sahaya çıkan takımlara ne dersiniz?
Milyonlara imza atan ve transfer edilirken göklere çıkartılan oyuncuların sergilediği performansa ne dersiniz?
Galatasaray-R.Madrid maçını seyrettik. Galatasaray’ı Mustera gibi süper bir kaleci hezimetten kurtardı. Başında bulunan ve kendisini “kral” olarak lanse eden antrenörün bu işten anlamadığı, takımın sahada sergilediği beceriksizliklerle görüldü.
Takımın tamamı yabancı ve yüksek paralar ödenerek alınan oyuncular, şapır şapır döküldü.
Şimdi sormak lazım bu oyuncular nasıl alındı ve alınırken kaçar lire verildi? Takımlar üzerinde kimler nemalanıyor, bunları araştırıp sorgulayan bir üst kurul yok maalesef.
Bir gün sonra Başakşehirspor, Beşiktaş ve Trabzonspor’un Avrupa’da verdiği mücadeleler… Beşiktaş ve Trabzonspor kendi sahasında yeniliyor. Şükür ki Başakşehir güç bela kazanıyor. Futbol yok, mücadele yok. Sanki hepsi parasız oynuyormuş gibi. Yazık değil mi bu takımlara gönül veren cebinden para vererek kendisini izlemeye gelip,90 dakika destek veren taraftarlara…
Yıllar önce tarihini hatırlamıyorum, fakat o zaman Kırşehirspor’da top oynayan, Sinan, Tevfik, Yasar, Rafet, Mehmet gibi iyi oynayan oyuncuların bulunduğu iyi bir kadroyla liderliğe oynuyor. Sinan Bolu’ya ve sonradan Beşiktaş’a transfer olmuştu.
Turgay Şeren seyirci olarak Kırşehir’de, kendisi hatırladığım kadarıyla Mersin İdmanyurdu’nu çalıştırıyor. Ayni guruptaki bilemiyorum Kırşehir’in konuk takımı Adana’da iki takımında birisi idi. Ya Adana veya Adana Demirspor’du. Maçın satıldığı dedikoduları söyleniyordu o zamanlarda. Şehrimizin zenginlerinden ve çok samimi olduğum ve ölünceye kadar dostluğumuzun devam ettiği Hacı Gülten başkandı, ben öyle hatırlıyorum.
Vefatından kısa bir süre önce bir sohbet sırasında, “O günkü söylentinin doğruluk derecesi nedir?” diye sordum. “O günün koşulları öyle gerektiriyordu ve maçı verdik ve Tevfik’le beraber bazı oyuncuları Adana takımı transfer ederek bir üst lige geçti” dedi.
“Yani şike yaptık çünkü borçluyduk ve aynı zamanda bir üst lige çıksak ne olacaktı ki, bir sene sonra tekrar düşerdik” dedi.
“Pek çok kulübün aynı yolu izlediğini ve bazılarının pazarlıklarını şahsen duydum” dedi ve birini anlattı fakat ben yazmayacağım. Bu takım şimdi Birinci Lig’de oynuyor.
Milli takımımıza bakar mısınız, oynayan çocukların tamamı yurtdışında yetişen gençler. Türkiye’de ne kadar yabancı, ağırlıklı olarak Afrika kökenli oyuncuların sayısını bilen var mı? Bunlara gerçek kaç para ödeniyor, mukavelelerinde ne kadar yazıyor bilen yok.
Bir kaç kulüp hariç altyapısı yok. Yetiştirdiği bir oyuncu yok, bazı iyi yetişen gençler olursa, Avrupa’nın büyük kulüpleri kapıp kaçıyor.
Bugün Brezilya’nın dünyanın değişik ülkelerinde top koşturan yüzbinlerce oyuncusu var ve bunlar ülkelerine döviz akıtıyor. Hepsinin de oynadığı oyun seyre değer sınıfta.
O halde Türkiye artık altyapıya önem vermeli ve buradan çıkacak gençleri takımlara monte edip, birkaç yıl sonra meyvesini almalı. Tabi bugün 2. Lig’te oynayan Kırşehir Belediyesporumuzun da Türkiye liglerinde kalıcı olması için altyapıya önem vermesi olmazsa olmaz. Çünkü taşıla suyla, değirmen dönmez.