YÖRÜKLER VE VERGİ

Osmanlıcılık düşüncesi hiç bir ayrılıkçıyı yatıştırmadı. İmparatorluğun son yüzyılında sadece Türkler kendilerine Osmanlı dediler. Oysa diğerleri hep kendi etnik kimliklerine vurgu yaptılar.

Osmanlılık tabiri, devleti nasıl bir arada tutamamış ise Türkiyelilik de tutamaz. Cumhuriyet bir medeniyet projesidir. Bu devlet de Türk Devleti'dir. Geleceği Türk Milleti'yle  beraber görmeyen Ortadoğu kafası kendi belasına bırakılmalı; ehliyet, liyakat ve sadakate dayalı bir çözüme odaklanmalıyız.Gücümüz olmadan birlik olmaz.Türk tarihine farklı bir pencereden baktığı aşikâr olan Ortaylı’nın geçen günlerde yaptığı bir tanımlama vardı ki, sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim...

Prof. Dr. İlber Ortaylı diyor ki; “En az 50 kere söyledim odun kafalılara… Kendine has dili olanlara Millet denir. Sonu; “…….li” veya “…….lı” ile bitenler soyu belirsizdir. Amerikalı, Kanadalı, Pakistanlı, Perulu, Avustralyalı, Arjantinli, Şilili, Yeni Zelandalı, İsviçreli diyebilirsiniz. Çünkü bunların kendine has dilleri yoktur. Alman’a Almanyalı, Fransız’a Fransalı, İtalyan’a İtalyalı, İngiliz’e İngiltereli, Rus’a Rusyalı, Japon’a Japonyalı diyemezsiniz. Aynı Türk’e Türkiyeli diyemeyeceğiniz gibi Allah’ın ö..zleri…”

Prof. Dr. İlber Ortaylı’ya katılırsınız veya katılmazsınız, ama ben paylaşayım dedim

Osmanlı, yükseliş dönemine değin yörüklerden vergi alınmazdı. Onlardan vergi yerine alınan paralar sadece Mekke, Medine gibi kutsal şehirlerin bakım, onarım ve imar işlerinde kullanılırdı. Çünkü kazançlar içinde en helali yörüklerinkiydi.

Hilesiz, hurdasız, saf ve doğadan. Anadolu’nun çoğu yerinde esnaf ve hacıya gideceklerin elindeki parayı çoban parasıyla değiştirme adetini duyunca şaşırmıştım. Bundanmış meğer. Özgürlük, cesaret ve vatan tutkusu.

Yörüklerde ağa yoktur, beylik vardır. Türk gelenek ve göreneklerini yüzyıllardır sürdürüyorlar. Malları candan evleri kıldandır. Binlerce yıl ağasız, şıhsız kimseye boyun eğme  gereği duymadan yaşarlar.

Kendi işini kendi gören, kimseye eyvallahı olmayan bireyler olan yörüklerin bu duygusunun nesilden nesile geçerek bugünlerde hâlâ kendisini koruyor olması tesadüf değildir.

Yörüklerde birey olma, bağımsız olma tutkusu doğanın bir armağanıdır. Aşılmaz bir dağ gibidir yörüğün özgürlük tutkusu.

Binlerce onbinlerce yıl doğayla yaban hayatıyla birlikte zor koşullarda yaşamış olmak cesaret ister. Nesilden nesile aktarılan korkusuzluk duygusu da bu Türk milletine verilmiş bir lütuftur.

Vatan, ille de vatan.

Bütün Turan soylulara Oğuz boylulara verilmiş bir armağan. Binlerce yıl o dağ benim bu yayla senin, koşuşturan tapusuz insanların vatanı namus bilmesi nesilden nesile geçmiş kalıtsal bir durumdur.

Osmanlı iflas ettikçe yörükleri dağdan indirip çok vergi almaya başlayınca Yörükler isyan eder. “Ferman padişahın dağlar bizimdir,” der Dadalıoğlu. Hem dağların hem de yurdun öz koruyucusu olan yörüklerdikbaşlıdır. Ege'de haksızlığa başkaldıran efelerin tümü yörüktür. “Osmanlıdan dost olmaz,” sözü de yörüklere aittir.

Kurtuluş Savaşı’nda da en önde savaşan, Atatürk’ün de çok güvendiği kişiler Yörüklerdir. Atatürk'ün, "Gidin bakın Toroslarda hâlâ dumanı tüten bir yörük çadırı varsa umutlar tükenmez!" demesinin kökeni de onlara olan güvenidir.

Mustafa Kemal Atatürk de Osmanlı'nın Karamanoğullarını dağıtma politikası sonucu ataları Toroslardan Balkanlar'a sürülmüş bir yörük ailenin çocuğuydu. O'ndaki bu özgürlük ve bağımsızlık duygusu, cesaret, vatan tutkusu tesadüf değildir. Bu duygu ve düşüncesini şu şekilde ifade eder:

“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım!..”

Teşekkürler Ethem Oruç.