Yeni bir eğitim öğretim yılı daha başlıyor. Mini mini çocuklar sırtlarında çantalar okullarına koşuyor. İlk öğretmenleri ile tanışıyor, arkadaşları ile kaynaşıyor. Okulların bahçeleri çocuk sesleri ile şenleniyor.
Küçük suratların kimisi asık, gözler hafif sulu… Anadan, ana kucağından ilk defa kopmanın üzüntüsünü yaşıyor. Bazı afacanlar ise yeni tanıştığı arkadaşları ile hemen oyuna dalıyor, ip atlıyor, top sektirmeye başlıyor.
Büyük yaş gurupları ise henüz tatile doyamamış gibi. Oflaya, puflaya okul yoluna düşmüşler. Onlar için okul demek ders demek, sınav demek, ezber demek, deneme üzerine deneme demek. Zaten sosyallikten uzak olan hayatın tamamen bitmesi demek… Kitaplar arasına sıkmış günler demek. Renksiz bir yaşam demek… Rutin bir hayat demek…
Ne yazık ki çocuklarımızın kabiliyetlerinin keşfedilemediği sadece sınav odaklı, ezber üzerine kurulu bir sistem var. Haftada bir iki saat olan resim, müzik, beden eğitimi, görsel sanatlar gibi derslerin ise hiçbir önemi yok. Ressam, sanatçı, sporcu çocukların yeteneklerinin heba olduğu bir program… Sonuç; sadece test odaklı sistemde okuyan mutsuz bir genç nesil… Taştan, topraktan, ağaçtan, böcekten, gölden, ırmaktan, yeşillikten uzak büyüyen metropol şehrin çocukları… Bilgileri, görerek, dokunarak, hissederek değil sadece ezberleyerek öğrenen fakir ülkemin yavruları… Hayatları keşfetmek, üretmek, yapmak değil, bakmaktan ibaret olan zeki ve endişeli çocuklar…
Bir yanda okul hayatına tozpembe hayallerle başlayan minikler, diğer yanda gelecek kaygısı yaşayan gençler… Diğer yanda da çocuklarının okul masraflarını nasıl karşılayacağını kara kara düşünen veliler. Forma, çanta, ayakkabı… Kitap, defter, kalem… Hepsi de ateş pahası. Bir top kâğıdın 100 TL‘ye dayandığını, kırtasiye malzemelerinin uçtuğunu gören anne, babalar…
Sonbaharın kendini hissettirmeye başlaması ile birlikte bir yandan da kış hazırlıkları yapılıyor. Kurutmalıklar alınacak, menemen yapılacak, kara kış bastırmadan buzluğa üç beş poşet sebze konulacak.
Çocuklarını okula gönderen veliler neye yetişeceğini şaşırmış durumda… Bir yerden borç alıp, diğer borcu kapatmanın derdinde… Günü kurtarmanın, ay sonunu getirmenin tasasında…
Masraflar hiç bitmiyor ki… Önümüzdeki aylarda da doğalgaz faturaları gelmeye başlar. Zam üstüne zam yiyen doğalgaz…
Konuyu dağıtmayayım: Umut fakirin ekmeğidir, umudumuzu yitirmeyelim. Ekmek demişken aklıma simit geldi. Çocuklarımızın olmazsa olmazı simit bile 4-5 lira olmuş. Veliler çocuklarına harçlık verirken bunların bile hesabını yapacak.
Nerede kalmıştık. Yeni yepyeni bir eğitim dönemi başlıyor. Geleceğimizi yetiştirecek olan genç, dinamik ve heyecanlı öğretmenlerimiz ders anlatmayı özledi. Uzmanlık sınavına çalışmayı – bir sınav daha – bir kenara bırakıp öğrencilerinin eğitimine odaklandılar bile.
Veliler tüm borçları bir kenara itip çocuklarının eğitim giderlerini listenin başına aldılar.
Çocuklarımız, geleceğimizin teminatı yavrularımız eğitimlerine heyecanla başladılar.
Doğan her yeni gün yeni güzellikler getirecek. Okuyan, eğitimli, kültürlü gençlerimiz, cahillikle savaşacak.
Yeni eğitim-öğretim yılının hayırlı olmasını temenni ediyorum. Tüm öğrencilerimize başarılar diliyorum.
Ya toprak ol
Ya da su
Sakın ateş olma