YEDİ EKİM

Ortadoğu çatlayan nar kabuğu misali, Cehenneme kapılarını araladı.

Acının kanadığı ve koyu karanlığın olduğu yer Ortadoğu.

Darala darala daralan Filistin!?

Derdi, yarası olan birilerinin bir başkasının derdine/yarasına çare bulması pek de mümkün görünmüyor.

Kimileri için coğrafya kederdir.

Kimileri için kader...

Hiçbir konuda bilgisi olmayıp her konuda fikri olan büyükler, cahillikten her konuda sınıfta kalmış, kendisinden farklı olan her şeyi düşman olarak gören öfke ve korku dolu kalplere sahip büyükler tarafından güdülüyor ve buna kader diyoruz ne de olsa.  Kobay gibi, kader-keder üzerinde bir o formül, bir bu formül ile nasıl can verileceği denenip duruyor...

Çoğu önlenebilir, önlemi alınabilir, engellenebilir durumlar olsa da böyle bir hayatı reva görenler utansın. Hoş onların utanmaktan başka her şeye vakitleri var.

Birbirlerine söyledikleri yalanların ardına düşen idare- edicilerin...

Neyse gelelim cehenneme kuşatılan coğrafyadaki son güncellemelerle ölüm ve yaralı sayısı artıyor...

Kötülük sonuçta evrensel. Her ülkenin kötüsü birbirinden daha kötü. Güç, hırs ve açgözlülük böyle bir şey zaten.

İsrail, yıllardır Filistin’e bombalar yağdırdı, çocuk, kadın, yaşlı, sivil demeden katletti.

Hamas’ın gerçekleştirdiği korkunç saldırı sonrası artık ipler tamamen kopmuş görünüyor. Bunu fırsat bilen, adeta “bir nimet” olarak gören İsrail ise gemi azıya aldı. Zaten acımasızken, şimdi bu durumu fırsata çevirip her yeri yakıp yıkmaya yeminler ediyor. Kendi yarattığı şiddetin kötülük çiçeklerini toplarken, olanlar her taraftan da sivillerin canlarına oluyor.

Mükemmel bir sahne. Gazze ardından Lübnan işgali ve bunun devamında İran ve Türkiye’nin belli bölgelerinin bilfiil hedefe alınacağı açık!

Çünkü bu 100 yıllık bir plan! Sırada İran ve Türkiye var! Ortadoğu’da topyekûn bir savaş hali var ve kapımızda...

İnsanoğlunun her şey hakkım inadı, kötülüğün doğuşunu başlattı ve devam ediyor.

Devlet yada insanın her şey Hakkı mıdır???

Bugün dünya ve insanlığın geldiği noktaya bakınca! en büyük suç ve günah sınırsızca her şey için hakkı olduğu düşüncesidir. Büyük küçük suçlar, kötülükler ve pek çok şeyde yıkıma götüren anlayış/yaşayışın dayandığı sapkın ve çarpık bu inanıştan kaynaklı olduğunu anlamak gerekiyor. Dünya üzerinde başka hiçbir canlının böyle çılgın bir iddiası yokken! insan niçin bu hakka sahip olduğuna inanıp iddia ediyor? Bu büyüklenmeci kibrin insanlığı nereye savurduğunu, dünyadaki dengeleri bozduğunu ve sayısız acı, gözyaşının "herşey benim hakkım"dır diyen vicdansızlığın eseri olduğunu görüp idrak etmedikçe! İnsanın söylem/eylemlerinin hatta varlığının hiçbir değer ve saygıyı (hak) etmediğini kabullenmesi gerekiyor.

İhanet eden Arapları.  (Türk-Arap ilişkileri tarihinin yeniden gündem olduğu bu günlerde Falih Rıfkı Atay’ın “Zeytindağı” adlı eserini yeniden okumak gerekiyor.)görmezden gelmek saflık, yanımızda savaşan Arapları da görmezden gelmek haksızlık olur. Her ikisi de tarihi olaylardır...

Buradan kamplaşma çıkarmak da kabul edilemez. 1.Dünya Savaşında zaten fiilen yönetemediğimiz yerlerden hukuken de çıkarıldık. Çöl Mehmetçik kanlarıyla sulandı. İhanetin her türlüsünü gördük. Günümüzde ise mevzuya  insan hakları ve uluslararası hukuk zaviyesinden bakılmalı. Bu bağlamda meseleye ne Arap ne de Yahudi düşmanlığı hissiyle yaklaşılamaz. Yahudiler değil ama Siyonizm ideolojisi dünya barışını tehdit ediyor.

Neticede hakkın/haklının yanında yer almamız gerek, gerisini tarihin muhasebesine bırakalım.