Yaşamak, soluk almak-hayat

Soluk alıp, soluk vermek işlevi canlı olmanın yegâne belirtisidir. Ardından yürek (kalp) gelir, yani nabız! O da ikilidir dol-boşal. Yani dolar boşalır, dolar boşalır..

Mithalyöz gibi vurur. Bir salise durur, tekrar vurur, tekrar durur. Çarpar, çarpar, Son güne dek durur bilmeden, “Vay canına?”

“Yürek değil be.

Çarıkmış bu manda gününden

Teper ha babam teper, paralanmaz”

Nazım Hikmet bile şaşa kalır! Kim şaşa kalmaz ki?”

Şairler feylesoflar, ulema, bilim de şaşa kalır.

Güneşten mi aldın bu tükenmez gibi gelen enerjiyi?

Haberimiz bile yoktur. O çalışırken; öyle ince, öyle mütevazi, öyle uysal, öyle sessiz sedasız, öyle çalışkan, öyle muhteşem, öyle muazzam, öyle basit gibi görünüp de Tanrısal bir örtü içinde devinen özel donanımlı kas sistemi. Öyle kendine mahsus damar ve sinir sistemi, o karancıklar o kapakçıklar, o akciğer bağlantıları… Bir müzecidir yürek!

Şahdamar onundur, Allah’a en yakındır o. Sanırsın emme-basma ilahi bir kan pompası tulum emirleri beyinden alır. Onuncu kafa çifti dediği hekimlerin “Nervus Vagus”

Mide de nervuz vagustan alır emirleri. Yürek ve mide işbirliği içindedirler. Mide fesadı (çok yemek) yüreğimizi de üzer, ama dert etmez bulur bir yolunu, toparlanır.

“Acı işletme tok’u depreşme” derler ya hani.

Ya yan gel yat, ya kırk adım at” demişlerdir de bu halk neler bilir neler. Bakmayın cahil bırakıldığına. “O topraktan öğrenip kitapsız bilendir” hayat üniversite okumuşlardır. Cahil ama ariftirler. Ne köylüler gördüm tanıdım. Ne yakası açılmadık sözler dinledim onlardan…

“Onlar ki suda balık, havada kuş, toprakta karınca kadar çokturlar

Korkak, cesur hakim ve çocukturlar.

Ve kahreden ve Yaratadan ki onlardır” Nazım Hikmet

“O Yunusu biçaredir

Baştan ayağa yâredir

Ağu içer su yerine

Ama bir kere bir dert onlayan düşmesin önlerine”

Kimler düşmedi ki önlerine?

Mustafa Kemaller mi düşmedi?

On yılda onbeş milyon genç yarattık her yaştan ömrü vefa etmedi. Kurulan o milli ve muhkem yapı ne etseler de yıkılmadı.

Çünkü hamir-i mayesi hâk-ı vatandandır.

Siyasi depremler, 1950 sonrası Demokrat Parti yalanlarıyla başa tırmananlar. Toprak ağaları didik didik etmeye kalkıştılar, edemediler. Memleketin haricinde pusu kurup tezgahlayanlar daha vahimi dahili bedhahlar:

Düşmanın siyasi emellerini şahsi menfaatleriyle tevhid edenler üç Rubb-u asırdır iş başındadırlar. Neyimiz varsa talan edüp satışa çıkardılar. “Bilmediler kadrini ucuz pahaya sattılar”

Ama yıkılmayacağız… Yıkamazlar doğa bile depremleriyle sarsamıyor, sarssa da yıkamıyor. Öyle yapılmış yapı

Siz kim oluyorsunuz?

Hadi ordan, hadi ordan.