İSTANBUL
Ayağın sakınarak basma aman sultanım
Dökülen mey, kırılan şişe-i rindân olsun.
Nedim(1680-1730)
İşte İstanbul’dasın
Topkapı’da, bir denk yatak
Üç koli kitap, elbiseler bavulda
Yalnızlık ortasındasın
Kaplamış her yanı çileler, sıkıntılar…
Nereye gitsem ne yapsam
Beyoğlu, Sultanahmet, Laleli-Aksaray
Hiç yabancı gelmiyon Eminönü
Demek ki, geçmişim Karaköy’e bilmem kaç kez
Beyazıt’ta çalıştım derslerime
Asırlık çınarlar altında
Dayamıştım sahaflara sırtımı
Yanıbaşımda Çemberlitaş
Kitaplarını imzalıyor Fazıl Hüsnü Saraçhane’de
Birazdan otobüs gelecek
Biner giderim Zeytinburnu’na
Gece derslerim var: Talebelerim
Postacı, lokantacı, mürettip, pazarcı
Otel kâtibi, kurye, avukat sekreteri
Bakarlar bana hayranlıkla
Geçen yılları geri verir mi, diye
Varıyorum Topkapı Sarayı’na
Geçiyorum Topkapı’dan
Akşam-sabah, yaşıyorum Lale Devri’ni
Nedim’in şiirlerinde
Sanki yeniden fetih günleri
Fatih Sultan Mehmet
Dikiyor kaleye bayrağı
Ulubatlı Hasan
Çemberlitaş tatlıcısında
İmzalıyor kitaplarını
A.kadir…
Bunca yıl hapis yatmış
Harbiye talebesiyken
Sürgünmüş Kırşehir’de
Biraz ötede saray, yaşamış yüzlerce şehzade
Sultanlar resmi geçitte
Arıyorum Padişahı günlerdir
Sarayda mıdır? Seferde mi, belli değil
Hayalimdeki İstanbul biraz masalmış
Sarmış her yanını çileler, sıkıntılar
Anla beni İstanbul!