Bir zamanlar şöyle derlerdi:
"Çalış, birikim yap, yaşlandığında rahat et.
Alın terinle kazandığın günlerin tadını çıkar."
Şimdi bakıyorum da, bu sözler sanki geçmişin güzel masallarından ibaret kalmış.
Gerçek bambaşka: Vay emeklinin hâline!
Bugün ülkemizde binlerce, milyonlarca emekli, sabah pazara giderken cebinde kaç lira olduğunu hesaplayarak çıkıyor evinden. Markette zeytin tezgâhına bakarken yüz gram mı alsam, yoksa ekmek mi öncelik olmalı diye düşünüyor.
Torbası dolu dönmüyor artık manavdan; birkaç elma, birkaç domates...
Ve eve dönüş yolunda hesap: "Elektrik faturasını mı yatırayım, doğalgazı mı geciktireyim?"
Emeklilik bir insanın hayattaki en kıymetli dönemlerinden biri olmalıydı.
Yılların birikimi, emeği, sabrı...
Şimdi bu insanlar aybaşı geldiğinde değil, ayın ilk haftasında tükenen maaşlarıyla ayın sonunu getirmek için mücadele ediyor.
Üstelik mesele sadece para değil.
İnsanın içini en çok acıtan, toplumda görünmez hale gelmek.
Düşünsenize: Yıllarını ülkesine hizmet ederek geçiren bir nesil, bugün sanki hayatın kıyısına itilmiş gibi.
Bir zamanlar sözü dinlenen, baş üstünde tutulan insanlar, yaş aldıkça unutuluyor, görmezden geliniyor.
Tatil mi?
Bırakın tatili, torununa harçlık verememenin utancını yaşıyor nice emekli.
Evlatlarına destek olamamanın, ihtiyaçlarını karşılayamamanın burukluğunu taşıyorlar yüreklerinde.
Oysa onların hayali başka türlüydü:
Güzel bir sahil kasabasında huzur içinde gün batımını izlemek, torunlarını dizinin dibinde mutlu görmek...
Bugün geldiğimiz noktada bu sadece bir hayalden ibaret.
Öyleyse şimdi sormalıyız:
Bu tabloyu değiştirmek mümkün mü?
Evet, mümkün.
İlk olarak gerçekten yaşanabilir bir emekli maaşı sağlamak zorundayız.
Emeklinin hayat pahalılığı karşısında eriyip gitmesine göz yummamalıyız.
İnsan onuruna yakışır bir yaşam, ancak temel ihtiyaçlarını kaygı duymadan karşılayabildiği bir gelirle mümkün olur.
İkinci adım ise, toplumsal hayatta emekliyi görünür kılmak olmalı.
Onların tecrübelerinden, birikiminden faydalanabileceğimiz alanlar yaratmak zorundayız.
Sadece "Bayramda hatırlanan büyükler" değil, hayatın her anında yerleri olan değerli bireyler olmalılar.
Unutmayalım:
Bugün genç olan yarın yaşlanacak.
Bugün çalışan yarın emekli olacak.
Bugün görmezden geldiğimiz her emekli, aslında kendi geleceğimizin aynasıdır.
Emeğe saygı göstermek, insanın alın terini kutsamak, bir toplumun ahlak ve vicdan testidir.
Ve biz bu testten geçmek istiyorsak, emeklilerimizi sadece hatırlamakla kalmayıp, hak ettikleri gibi yaşatmak zorundayız.