1-Trafik lambasında beklerken en son sürücünün korna çalarak “yürü lan tarlada traktör mü sürüyün” demesini özledim.
2-Yerli yersiz çalınan korna sesini özledim.
3-Doğru konuşan siyasetçinin ciddiyetinden tiksinti getirerek,yalancı milliyetçiyi,sahte vatanseverin martavalını özledim.
4-TV kanallarında kısa sürede nasıl zengin olunur reklamlarını özledim.
5-Pazarlarda avaz avaz bağıran çığırtkan manavların manilerini özledim.
6-Her gün sabah kalkınca günü zararsız ve enflasyonsuz nasıl geçireceğimi hesaplamayı özledim.
7-Her sabah desibeli yüksek okunan ezan sesini özledim. (Ben kalkıyorum onlarda kalksın zihniyetli imamların tezi)
8-Resmi dairelerde en yetkisiz kimsenin karşısında el pençe durmayı özledim.
9-Hiç bitmeyen seçim vaatleri ve salvaocu siyaset cambazlarının kızarmayan yüzlerini özledim.
10-Geceleri sesleriyle huzur ve güven veren bekçi düdüklerini özledim.
11-Her secimden önce müjdesi verilen milli ve yerli Raman, Kabar petrollerinin depolara akışını özledim.
12-Borçlu olduğum kasabın önünde saklanarak kaçmayı özledim.
13-Hacı Baba’nın yarı sulu sütünü özledim (yağlı süt midenizi bozar diyor hacı).
14-Daha doğrusu aç ve rezil yaşamayı özledim. Eh ne yapalım bu dünya yavruların ve zenginlerin,görünmeyen öbür dünyada fakirlerin içinmiş.Söyleyenin babali boynuna.
Her şeyin cılkı gibi yazarlığında cılkı çıkmış.Patron “suya sabuna dokunma,başımız ağrıyor” diyor.
Cehaletin,korku ve güvenin kalmadığı bir ortamda bazı yalaka ve çanakçıların rotasını takip en doğru yaşam diyorlar.
Albert Einstein’in çok güzel bir sözü vardır, “İnsanın en kıymetli ve büyük kaybı,düşünce sorgulama yeteneğini kaybetmesidir” der.Öyle bir nesil yetiştirdik ki,okuduğunu anlamayan, sanat ilminden uzak ve en kısa zamanda zengin olmayı hedefleyen,başarısızlığın sonunda bunalıma giren bir genç nüfus yetiştirenler,eserlerinden gurur duysunlar.