UKDE

Zerrin, saat 17 civarında market reyonlarından aldığı birkaç parça ürünle birlikte kasaya yaklaştı. Sıraya girdi, kuyrukta üç-dört kişi vardı. Kasiyer kıza dikkatlice baktı, sanki bir yerlerden tanıyormuşcasına. Kasiyer ise müşteri yoğunluğundan etrafa bakamıyordu. Zerrin kasanın önündeydi, sırası gelmişti. Kasadaki kıza: “Tülay nasılsın?” diye sordu. Tülay önce afalladı, yorgun gözlerle baktıktan sonra tanıdı, ikisi de ilkokulu beraber okumuşlardı, hem de aynı sırada… Zerrin, Tülay’a ne zamandan beri bu markette çalıştığını sordu:

Tülay: --- 10 gündür, dedi.

Zerrin, kendisinden bahsetti. Cumhuriyet İlkokulu’nda 12 yıllık öğretmenim, dedi.  Yanında küçük kızı Melis de vardı.

Sonra sınıftan bir kaçının ismini saydılar, görüşüyorlarmış ikisi de. Marketten aldığı ürünleri torbaya koyduktan sonra Zerrin, Tülay ile vedalaştı. Sıradaki müşteri bekliyordu. Ancak, o birkaç saniyede Tülay’ın gözleri dolmuştu. Kendine üzülüyordu. Okul sıralarında o da iyi bir öğrenciydi, çalışkandı. Ancak şartlar öyle gelişmemişti. Hayatın kitabı, hayatın gerçeği ile örtüşmedi hiçbir zaman. Lisede okurken kamyoncu olan babası ölmüştü. Dört kardeştiler, çalışmak zorundaydı. Hep geçici işlerde çalıştı. Tülay, arkadaşına gıpta ile bakarken, içinde ukde kaldı her şey; düşündü, kendisi yarını olmayan bir işte çalışıyordu. Sabah 8’den akşam 10’a kadar. Mutsuz olmak için çok neden vardı yaşadığı çile dolu hayatta. Ancak her devlet işinde çalışan huzurlu ve mutlu muydu?  Zerrin saadet dolu bir hayat mı yaşıyordu!                                                

Yaşadığımız ülke, belki de işyerinde çalıştığı işte en az mutlu olanların ülkesidir. Kimisi işini beğenmez, kimisi de işe girene kadar çalmadığı kapı yoktur, işe girince ise yaptığı işe ve çalıştığı insanlara saygı duymaz..

Tülay, sıradaki müşteriye soruyordu:

 --- Poşet istiyor musunuz? Diye. Bir de, 75 TL’lik alışverişi geçerseniz şu ürünlerimiz 30 TL’ye düşüyor, almak ister misiniz?

Bunu söylerken gözleri dolu doluydu.

****                                                                              

Saklı Kalan Şiirler Köşemizin bu haftaki ilk misafiri Adnan Tayiz, 1955 yılından:

BU DA ALLAH’IN İŞİ

Dolu kardeşim dolu..

Hastahaneler dolu,

Mezarlıklar dolu.

İsmailzâde Nuri Bey’in cebi dolu kardeşim.

Mehmed’in gözleri dolu dolu..                                               **                                                                         İkinci şiirimiz daha önce de şiirlerini yayınladığım sinema ve tiyatro yönetmeni, oyuncu, oyun yazarı Orhon Murat Arıburnu. Şair’in 1945 yılında yazmış olduğu şiir:

YAŞAMAK

Kuşlar kadar gökte

Sefaletler kadar yerdesin

Sen mukaddes insanoğlu

Belirsiz manzaralar içindesin

Yaşamak istersin yaşamak

Avuçlarında bir tutam toprak

Gözlerinde güneş feri

Bileklerin demir kelepçeli

Yaşamak istersin yaşamak

Alnını hürriyete dayayarak

Yaşamak istersin dik ve mağrur

Yürekler çarpa çarpa yaşamak

Bir kurşun gibi eritip arzularını

Hedefe bir kurşun gibi koşarak.

** 

Üçüncü şiirimiz Bayram Aşılıoğlu’nun, şiir 1979 yılının mayıs ayına ait. Şair 1958 yılında Ankara’da doğmuş, bu şiirin yazıldığı senede Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Türkçe bölümünde öğrencidir.

İŞÇİ KIZ

Kalbimi acıyla doku işçi kız

Gözyaşlarımı süz ilmeklerden

Işığı anlat desenlere

Fabrikanın kara dumanından eğer

Bir beyazlık kaldıysa içinde

Yüreği iyi tanı işçi kız

Grev çadırlarında

Ve hayat akıp giderken

Bütün çirkinlikleriyle dışarda

İçinde renkleri

Barışın, kardeşliğin, dostluğun

Ve ellerimizdeki sonsuz mutluluğun

Desenle biçimini yalnızlığın

Kalbimi acıyla doku işçi kız

Turuncu bir kumaşa

Doku, kor kesmiş bir yüreği

Kardeşliği

Ve sonsuz içtenliği…

**

Dördüncü şiirimiz SASA işyerinde çalışan Meryem Karakız’ın 1976 yılına ait şiiri:

FABRİKA KÖŞESİ

İnsanlar gördüm fabrika köşesinde

Üstü başı paslı

İnsanlar gördüm pis kokan

Ve insanlar gördüm

Yürekleri ak pak

Dalgalar misali

“Beni anam fabrikada doğurdu”

diyordu biri

Öbürünün gözleri

İplik mavisi

Elinde bir tutam iplik

Dizine serilmiş iplik

“Geçim derdi” derdi

“Kocadağ gibi yüklenmiş omuzlarıma”

Kiminin fabrika dolusu para geçer düşünden

Yeni urbalar alır çocuklarına

Sinemaya da götürür…

İnsanlar gördüm burada

Ümitleri ipliğe dolanmış

İnsanlar gördüm ümitleri ipucunda

Çırpınıp duran

Ve insanlar gördüm

Fabrikaya terinden iplik katan.