Değerli dostlar,
Ben bu yazımda güncel siyasetten, Kırşehir Belediyesi hakkında çıkarılan sözlerden, her iki tarafın çirkin paylaşımlarından söz etmeyeceğim.
Gerçekliği benim için soru işareti olan, ancak itham edilenlerin de bu ithamlar karşısında suskun olmalarını bir türlü anlıyamıyorum.
Biri sana iftira atıyorsa, hiç olmamış olayları olmuş gibi gösterip; seni tehdit ediyorsa, yapılacak iş bellidir:
Savcılığa suç duyurusunda bulunursun. Belgeleri ortaya koyarsın. Gerisi hukukun bileceği ve karar vereceği iştir. Eğer, iftiraya uğradığın hukuken kanıtlanırsa, verirsin tekrar mahkemeye neyse cezası karşı taraf öder.
Olay demokrasilerde böyle yürür. Ancak sana iftira atılıyorsa eğer, sana hakaret ediliyorsa eğer ve de sen, hukuka başvurmuyorsan; halkta, biz seçmenlerin kafalarında, koca koca soru işaretlerinin önüne geçemezsin.
Bu yazdıklarım yöneticilere, onları eleştirenlere, karşılıklı birbirlerine çok ağır ithamlarla sosyal medyada kendilerine yakışmayacak paylaşımlarda bulunanlara.
Burayı, bu konuyu geçelim.
Daha önce de belirtmiştim. Kırşehir'de yaşayıp ta yerel yazılar yazmak çok zor.
Bir iddia sana ulaşıyor, doğrulatıyorsun. Ancak, yazsan bir taraf dost, yazmasan vicdan. Arada çakılı kalıyorsun.
Çünkü hem yönetim kadrosunda, hem de muhalefet kadrosunda yıllara dayalı dostlukların var. Kırşehirli olmak durumunda bağlantıların var. Memlekete halel gelsin istemiyorsun.
İşi akışına bırakıyorsun.
Bu yazıda sözünü edeceğim tarihsel bir ders. Günümüze de ışık tutacak.
Aralık 2021 tarihindeyiz.
Günümüzden yaklaşık 107 yıl önce Türk tarihini derinden etkileyen bir olay başlamaktadır.
Dünya birinci harbe uyanmıştır.
Tarihi "Sarıkamış Harekâtı" için gün sayılmaktadır.
Türk askerinin on binlercesini kırdıran harekât başlamak üzeredir.
Alman General Von Scehellendorf'un onayı üzerine "saray damadı" haksız yere rütbesi yükseltilerek harbiye nazırı yapılan Enver Paşa "Köprüköy,19 Aralık 1914, saat 22.00 tarihli kader değiştirecek harekat emrini verir.
3. Ordu, Kurmay Yarbay Hafız Hakkı, Enver Paşa, Alman genelkurmayının planladığı bir harekâtı "Sarıkamış Çevirme Harekâtı'nı" icra etmek üzere harekete geçer.
Osmanlı Devleti çok kötü vaziyette, memur maaşlarını bile ödeyemez durumdadır. Asker güney cephesinden yazlık kıyafetlerle Doğuya gelmiş, bırakınız günlük tayin istihkakını, o müthiş kış şartlarına dayanacak kışlık elbisesi bile yoktur. Ayaklarda çarık vardır. Genç nesil bilmez, çarık, altı deri ve köseleden yapılan iğreti ayakkabılardır.
Bir de korkunç bir kış vardır.
Allahuekber Dağlarında, korkunç tipide onbinlerce asker buzdan heykellere dönmüştür.
Üçte ikisi kırılan kolordular Sarıkamış'a yaklaştıklarında kendilerinden sayıca, donanımca, ateş gücüyle üstün olan Rus ordusu tarafından geri püskürtülür, kolordular esir düşer, kaçabilenler canını kurtaranlar, geri hatlardaki köylere sığınırlar, o fedakar ve yoksul köylüler kendileri yemedikleri "bir lokmaları" o perişan askerlere ikram ederler.
Harekâtın başından itibaren o günlerin yazarlarından olan Dr. Bela Horward: "…Ah! sen her zaman elindeki ele yetinen Türk insanı! Bu ülkenin senden daha sadık insanı olabilir mi? Böyle bir halk ne kadar büyük bir sevgi ve saygıya layıktır" diye yazar.
Enver, İstanbul'a kaçar. Hafız Hakkı tifüstan Erzurum'da ölür, geriye koskoca bir facia onbinlerce şehit kalır.
Alman generalin: "Bir Napolyon özentisi" dediği "saray damadı" Enver İstanbul'dadır.
Talat, Enver, Cemal Paşalar daha sonra harp bitiminde yenilgiden sonra bir Alman denizaltısı ile Odesa Limanına kaçacak oradan Avrupa'ya ulaşacaklardır.
Talat ve Cemal Paşaların akıbetini biliyoruz. Ermeni komitacıların suikastına kurban gittiler. Enver Paşa da, Turan uğruna girdiği savaşlarda Azerbeycan'da bir çarpışmada öldürülecektir.
Bu yazımı günümüz iktidar ve muhalefet liderlerine örnek olacak alıntı ile bitirmek istiyorum.
O günlerde genel kurmay istihbarat şube müdür yardımcısı Kazım Karabekir'in anlatımından:
"…İşte Enver Paşa'nın etrafında böyle bir ağ çevrildi. Dalkavuklar, Enver'i mitolojik bir kahraman yapabilmek için bütün geçmişi de hayasızca yalanladılar. Ve "Enver'in Allah tarafından Türk milletine ihsan edilmiş bir kahraman" olduğuna halkı, hükümeti, padişahı ve hatta Enver'in kendisini de inandırdılar.
Bi r muhterisin, dalkavuklarına inanıp çevreyi, halkı hiç sayan birinin ülkeyi getirdiği sefaletten ders alıp bugünkü iktidar ve muhalefet liderlerinin böyle büyük açmazlara düşmeyeceği inancıyla, tarihten ders almak ve Aralık 1914'ü o şehitleri bir kere daha yad etmek dileği ile. Onlara minnet borcumuzla.
(Not: Buradaki bilgilerin çoğu Hanri Benazus'un "Sarıkamış Gerçeği, Beyaz Ölüm" adlı kitabından alınmıştır. Kitabın başında: "Bu yıl kurtlar insan etine doydu" sözü insanı yüzyıl sonra bile olsa da derinden sarsmaktadır.)