Son iki yüzyılda spor etkinlikleri insan yaşamının içine alabildiğince girmiştir. Çok çeşitli ferdi ve takım sporları, insan sağlığının öncelikli olma durumuna karşın, son derece etkin bir şekilde rekabet ortamını da yaratmıştır. Bu rekabet öylesine büyüdü ki; bazı spor dallarında büyük bir ticari ortamı da beraberinde getirmiştir. Bu ortamda insanlar doğal olarak kendi çevresinin insanını, takımını tutmak destek vermek durumunda kalmıştır. Bilimsel pencereden baktığımızda ise, sporun her çeşidinin amacı; insanın bedensel, ruhsal sağlığının yanı sıra, temiz ahlâklı, paylaşımcı, yarışmalarda sonuç ne olursa olsun kabul edebilen insanlar yetiştirebilmektir.
Bu amaçla, okullara ta ilkokul birinci sınıftan itibaren Beden Eğitimi dersi konulmuştur. Bu Lise bitinceye kadar devam eder. Üniversite aşamasında, Beden Eğitimi bölümlerinin yanı sıra, Spor Akademileri çeşitli dallarda uzman elemanlar yetiştirmektedir. Her ile ilçeye, beldeye hatta köylere kadar devlet bütçelerini zorlayan spor tesisleri yapılmaktadır.
Ben bir spor otoritesi değilim tabii. Sadece amatörce biraz uğraştım, bir zaman da kısmı spor eğitimi alarak spor hocalığı yaptım. Bu uğraşılarda en büyük kazancım ise spor ahlâkına uygun kalmayı öğrenebilmiş olmamdır. Yukarıda sadece başlıklar halinde sıraladığım konuların amacı, bedensel, ruhsal sağlığı ön planda tutan ve Atatürk’ün deyimiyle “Zeki, çevik ve ahlâklı” nesiller yetiştirmektir. Bu arada özellikle takım sporlarında taraftar olmak bir haktır ve o yarışan takımlar için de çok önemli bir itici güçtür.
Konumuz taraftarlık olduğuna göre; olayı şöyle biraz deşeleyelim. Taraftar bir takıma sempati duyar, sever, maçlarına gider, destekler, alkışlar, gereğinde maddi olarak bile katkıda bulunur. Ayni şey rekabet içinde olduğu karşı takımlar içinde geçerlidir. Ancak tüm bunlar yapılırken, sporun temel ilkelerinden ödün verilmemelidir. Nedir bunlar? Spor paylaşımcı olmak ister, spor centilmenlik ister, spor ahlak ister, spor yarışmada çıkan her türlü sonucu kabullenmek ister. Tüm bunlar sadece yarışanlar için değil, tüm yöneticiler için de geçerlidir. En önemlisi de konumuz olan taraftarlar için daha fazla geçerlidir. Çünkü kötü eylemler, amigo tipli bu taraftarlardan gelmektedir. Kavgalar, döğüşler, adam bıçaklamalar, hatta ölümlü olaylar son yıllarda hemen her müsabakada yaşanır hale gelmiştir.
İşin acı yanı ise; özellikle son yıllarda hemen hemen tüm kulüp başkanları, yöneticiler, antrenörler bu tür olumsuz eylemlere çanak tutmakta, fırsat vermektedir. Yetkililer göz yumduğunda, bu iş önüne geçilmez bir hal almaktadır. Her şeyi mutlaka kazanmak üzere kuran bir anlayış, sporun özüne aykırıdır. İşte bunu içselleştiremeyen yetkili yöneticiler kötü olaylara neden olmaktadırlar. Çok maçlara gittim. Efsane olmuş Turgay’ı, Can’ı, Metin’i, Recep’i seyretme şansım oldu. O yıllarda tribünlerde herkes yan yana otururdu, taraftar ayırma olayı yoktu. Olay da olmazdı. Ama o yılların kulüp başkanları da Hakkı Yeten, Faruk Ilgaz, Ulvi Yenal, Şükrü Saraçoğlu gibi spor ahlakını kulüplerine ve sporcularına yerleştiren, öğreten insanlardı. Son yıllarda yeni neslin tanıyacağı tek isim olarak Süleyman Saba geldi geçti. Ayırmaksızın söyleyeyim, şimdiki başkan ve antrenörler saydığım güzel özelliklerden yoksunlar.
Sözün özü şudur ki; teknolojik alanda oldukça yeni gelişmeler olurken, özellikle ülkemizde eğitimde gittikçe yozlaşan uygulamalar sonucu, cahil, çıkarcı, markacı, saygısız, bilgisiz bir nesil kucağımıza bırakıldı. İşte bu nesildir ki, maçlara meşalelerle, sopalarla, bıçaklarla, palalarla gitmektedir. Günlük cezasal pansuman tedbirlerle bu holiganik olayların önüne geçilemedi, geçilemez de.
Bir zamanlar bir reklam vardı. “Eğitim şart” diyordu ve bana da çok sempatik ve olumlu geliyordu. O reklamın amacı şimdi o kadar geçerli ki; tam bu günler için söylenmiş. Ülkemize kocaman bir okumuş cahiller ordusu geliyor. Matematik dersinin seçmeli ders olmasını düşünen tek ülkeyiz sanırım. İşte bu cahiller ordusundan çıkıyor her türlü şiddet ve holiganca eylemler. Bunun da en fazla olduğu yerler spor sahaları, spor salonları gibi topluca bulunulan yerlerdir. Sonuç olarak taraftar olmak haktır, ama holiganlık suçtur.