Yakında Toplum “Su!” Diye Çığlık Atacak
Su, insanlık için sadece bir ihtiyaç değil, varlığımızın özüdür. Ancak modern dünyanın çarkları döndükçe, suyun değeri hızla tükenmekte, nehirler kurumakta, göller çekilmekte, kaynaklar zehirlenmektedir. Belki de çok uzak olmayan bir gelecekte, toplumun bütün sınıfları aynı ağızdan “Su!” diye çığlık atacak.
Bu çığlık, yalnızca bir haykırış değil; yaşamın devamı için verilen son mücadelenin yankısı olacaktır.
Su Krizi, sessiz felakettir.
Bugün dünyada milyarlarca insan temiz içme suyuna erişimde zorluk çekiyor. Türkiye dâhil pek çok ülke “su fakiri” olma tehlikesiyle karşı karşıya. Sanayi atıklarıyla kirlenen dereler, bilinçsiz tarım sulamalarıyla tükenen yer altı suları ve iklim değişikliğinin hızlandırdığı kuraklık, geleceği tehdit eden büyük bir felaketin habercisi.
Şu,altından daha değerlidir.
Petrol için savaşan insanlık, yarın su için savaşacak. Zira artık suyun damlası altından daha değerli hale geliyor.
Su kaynaklarını elinde tutan ülkeler, geleceğin en güçlü aktörleri olacak. Bu tablo, suyu sadece bir doğal kaynak değil, bir jeopolitik güç unsuru haline getiriyor.
Su kıtlığı sadece fiziksel bir sorun değil, aynı zamanda sosyal bir krizdir. Susuzluk, göçleri tetikleyecek; şehirleri yaşanmaz hale getirecek; tarımı bitirip gıda krizine yol açacaktır. Yarın çocuklarımız “ekmek”ten önce “su” isteyecek; şehir meydanlarında yükselen sloganlar, adalet ya da özgürlük değil, “Su!” olacak.
Bu kaçınılmaz haykırışı engellemenin yolu, bugünden adım atmaktır.
Bunlardan bir kısmını sıralamak gerekirse;
1-Tasarruf kültürü işlenmeli;
Musluğu kapatmak, bilinçsiz sulamayı bırakmak.
2-Geri dönüşüm sistemleri, damla sulama ve evsel atık sularının ayrı olarak toplayan özel tesisat sistemi geliştirmek.
3-Doğayı koruma: Ormanları, nehirleri, gölleri sahiplenmek.
4-Devlet politikaları ile suya stratejik değer verip Millî güvenlik meselesi haline getirmek.
Sonuç itibariyle;
Artan sıcaklık, azalan yağış, artan buharlaşma, aşırı yeraltı suyu çekimi, sürdürülemez tarım uygulamaları vs. vs...
Bu sebepledir ki;
Ciddi bir strateji geliştirilmediği takdirde büyük krizlerle karşı karşıya kalabilir.
Yakında toplumun atacağı “Su!” çığlığı, bir felaketin ya da bir uyanışın işareti olabilir. Eğer bugünden bilinçlenirsek, bu çığlık bir yardım isteği değil; hayatın kutsallığını hatırlatan bir uyanış çığlığı olur.
Ama eğer umursamazsak, insanlığın en büyük savaşı ne toprak, ne maden, ne petrol için olacak:
Su için olacak...
Ve önemli bir hatırlatma.
"Sudan ucuz diye bir söz vardı. Su, çeşmelerden boşa akardı. Gider kapları doldururduk. Şimdi araya yabancı şirketler girdi. Kendi toprağımızın suyunu boruyla çekip bize satıyor, kârını dolar olarak dışarı transfer ediyor. Bu arada evlerdeki musluklardan neden Batı ülkelerindeki gibi içilebilir su akıtamadığımızı da ara sıra yetkililere soralım, cevapsız sorulara yenilerini ekleyelim..."